İstanbul Boğazı’nın incisi Galatasaray Adası 14 Kasım 2015 olağanüstü genel kurul toplantısıyla birlikte kulüple ilgilenen pek çok insanın gündemini meşgul etti. Bilindiği üzere aynı toplantıda üyeler büyük
çoğunlukla Ada’nın yeniden sosyal tesise dönüşmesi yönünde karar verdiler.
Galatasaray Spor Kulübü Tüzüğünün 155.maddesi “sosyal tesis” kavramını şöyle tarif ediyor:
Madde 155: Sosyal tesisler, Kulübün üyeleri, aile bireyleri ile onların yakınları ve konuklarına, sporculara bu Tüzük’te ve yönetmeliklerde belirtilen koşullar içinde sosyal olanaklar sağlamak, üyeleri birbirine kaynaştırmak ve doğadan yararlandırmak amacı ile kurulmuş tesislerdir.”
Kulüp üyesi olmayan Galatasaray taraftarlarının ilk tepkileri bu kararı alan üyelerin ucuz tost, çay ikramı ve bedava havuz peşinde koştuklarına dair cümlelere sıkışıp kaldı. Sosyal tesis ifadesi “ekmek elden su gölden” bir kamu dinlenme kampı izlenimi yarattı kafalarda. “Üyeler ve misafirleri istifade etsin diye kulüp önemli bir gelir kaynağından mahrum kalacak” diye düşünüyordu bazı taraftarlar da…
Öncelikle şu tespiti yapmak gerekir ki, kulüp üyeleri Galatasaray Adası ile ilgili ideal işletme modelinin ne olacağını oylamadılar. Sadece işletmeci Mehmet Koçarslan’ın akıbetini oyladılar ve onu bu denklemde istemediklerini ifade ettiler. Bunun gerekçeleri arasında Galatasaray Adası’nın eski asude günlerine dönmesine dair nostaljiden daha çok; Suada markasının öne çıkarılmasından duyulan rahatsızlık, daha önce Ada konulu bir toplantıda kürsüye çıkan üye Mehmet Koçarslan’ın kibirli tutumu ile Ada’dan elde edilen yıllık işletme gelirinin çok az oluşu bulunmaktadır.
İşletmeci Mehmet Koçarslan Galatasaray Adası’na yıllık 400.000 USD kira ödüyor, burada “yıllık” kelimesinin altını çizelim yani aylık kiramız 33.333 USD’ye denk geliyor. Emlak piyasasını biraz takip edenler bilirler ki, İstanbul Nişantaşı’nda güzel bir dükkanın kirası bu. Günlüğü de 1.095 USD’ye geliyor. Ada’nın karşı çaprazındaki Kuruçeşme Les Ottomans otelinde bir gece kalabilir misiniz, her odasında değil…
Ne diyor Sayın Koçarslan “ada kötü durumdaydı, ben ele aldım, çok yatırım yaptım” Elbette adaya yatırım yaptı ama zaten o yatırım karşılığında kendisine çok uygun bir bedelle işletme hakkı verildi. Her yıl en az beş ay banknot matbaası gibi çalışan Galatasaray Adası’ndan ciddi kâr elde ettiğini sanırım kimse inkar edemez, kendisi de dahil..
Dillere destan bu ada, Galatasaray Spor Kulübü’ne ne kadar gelir getirmiştir diye basit bir soru sorulduğunda, faaliyet raporlarındaki rakamlar şöyle:
2012 yılı: 299.595 TL
2013 yılı: 360.936 TL
2014 yılı: 164.010 TL
“Bu gelirler az sanki?” diye tereddüt edenlere not olarak iletelim, adanın 2014 yılı geliri, basketbol erkek şubesinin aynı yılki yurtdışı seyahat giderlerini karşılamaya yetmemiş!
Kulübün giderleri, gelir rakamından düşüldüğünde Galatasaray Spor Kulübü 2014 yılında Galatasaray Adası’ndan 58.474 TL zarar etmeyi başarmış görünüyor.
Oysa yine 2014 yılında yüzme + sutopu + kürek + yelken şubelerinin toplam yıllık gideri 10.838.703 TL olmuş. Böylesine dillere pelesenk olan 6.201 metrekarelik benzersiz bir adanın hiç olmazsa su sporlarının maddi yükünü karşılayacak geliri yaratması beklenirdi.
Kulüp üyeleri ittifakla adanın ve işletmecinin kaderini çizdiler, o andan itibaren Galatasaray kamuoyunda bir eleştiri, kısmen ayrışma hatta yabancılaşma unsuruna dönüşüverdi Galatasaray Adası.
Faaliyet raporları ve gelir-gider tablolarına yer almıyor olsa da, milyonlara hitap eden bir spor kulübünün en önemli manevi sermayesi elbette insan kaynağıdır.
O insanlar ki duygudaşlık paydasında bir araya gelir, enerjilerini bir hedefe yönlendirir, imkansızın peşinden koşacak motivasyona ulaşırlar.
Bazen başarıyı paylaşamamak, bazen kendini anlatamamak, bazen de diğerlerini hor görmek şeklinde baş gösteren huzursuzlukların Galatasaraylıları üzdüğü, yıprattığı ve güven bunalımı yarattığı ortada.
Kulübü yöneten seçilmişler ne kadar farkındadır bilinmez ancak duygusal ayrışma ve uzaklaşma Galatasaray’ın en mühim manevi meselesidir. Son zamanlarda daha sık depreşen bu derdin çaresi ise tutarlılık, dürüstlük, saygı ve doğru iletişimde aranmalıdır.
Yazımıza konu olan Galatasaray Adası’nı kulübe kazandıran dönemin başkanı rahmetli Sadık GİZ’i minnetle anarak bu satırları noktalamak da boynumuzun borcu elbet…