Galatasaray’da seçim: Renk aşkı mı koltuk hırsı mı?

26 Mayıs 2018 cumartesi günü Galatasaray Lisesi’nin koridorlarında oradan oraya koşturan insanlar göreceğiz, sınıflara sandıklar kurulacak ve farklı çevrelerde eleştirilse bile ülkemizdeki demokrasinin en canlı örneklerinden biri olan kulübümüzde olağan seçim yapılacak.

SARI listeyle 6602 sicil numaralı Sayın Dursun Aydın Özbek de başkan adaylarından biri ve diğer adaylardan çok daha iyi tanıyoruz onu.

Hatırlayan kaldı mı bilmiyorum ama Prof.Duygun Yarsuvat yönetiminde başkan yardımcısı olarak görev yaparak deneyim kazandığına inanılan Sayın Dursun Özbek 3D vaadi ile 2015’te kulüp başkanlığına seçilmişti.

Neydi 3D?  DİSİPLİN, DENETİM, DAYANIŞMA

http://www.milliyet.com.tr/dursun-ozbek-projelerini-acikladi–galatasaray-2058566-skorerhaber/   (arşivlik haber linkini tıklayıp dikkatle okumanızı öneririm)

Disiplin deyince aklıma, tahsil edemeyeceğini bildiği halde futbolculara astronomik cezalar tahakkuk ettirip, bunu bilanço kaleminde alacaklar hanesine koyması geliyor sayın başkanın.  Genel kurulda kürsüden kendisini eleştiren bazı üyelere disiplin cezası verdirmek için çabaladığını da unutamıyorum.

Dayanışma deyince aklıma, kulübün içinde yuvalanmış statükocu siyaset esnafı ile sırt sırta vererek yaptıkları ve bunun yarattığı manevi tahribat geliyor.

Denetim deyince aklıma, hem bizzat seçtiği Denetim Kurulunun hem de kendisinden sonra seçilen Denetim Kurulunun raporladığı ve net tüzük ihlali olan idari / mali uygunsuzluklar geliyor.  Bu somut tespitlere rağmen kulüp üyelerinin ibra kavramı konusundaki farklı görüşleri, duygusallıkları ya da affedicilikleri sayesinde mali genel kurulda aklandıktan hemen sonra kürsüde yumruk show yapması ise başkası adına utanmama yol açmış hazin bir fotoğraf karesi olarak hafızama kazınmıştır.

Dahası da var.

Yönetim kurulundan istifa eden Cüneyt Tanman / Tayfun Demir / Selim Arda Üçer / Fatih İşbecer dörtlüsü, ihtiyaç molasında taraftarla transfer sohbeti, sucuk-ekmek ziyafetleri, kişisel Galatasaray geçmişine dair kötü kurgulanmış hikayeler, üçlü çektirme denemeleri, Hamzaoğlu, Denizli, Riekerink, Tudor, abuk subuk transferler, Mehmet Özbek – Levent Nazifoğlu ikilisiyle havaya saçılan paralar, Tudor’un üzerine Lucescu’yu futbol aklı olarak getirme fikri, Sayın Can Topsakal’ın “basketbolu öğreniyorum” konulu maceraları, Sayın Nasuhi Sezgin’in “istifa ediyorum” deyip bir türlü görevden ayrılamaması, federasyonlar nezdinde sıfıra yakın etki düzeyi, bu yaz sezonunda seçim öncesi kesin sportif başarı zaruretine istinaden 10 yeni futbolcu için yıllara yayılmış toplam 130 milyon Euro borç taahhüdüne girilmesi, defalarca ikaz edilmesine rağmen kur riskinin bir türlü hedge edilmemesi, tefeci faizine boyun eğerek factoring firmalarına abone olunması, bol kepçe maaşlar, acayip primler / kontratlar, yüklü faturalar – belirsiz faturalar – karışık faturalar vs…vs…

Boğaz’ın incisi Galatasaray Adasını yıktıran, bildiği iş otelcilik konusunda yanlış fizibilite yapan, görev süresince bize en çok arsa-arazi-beton-inşaat anlatan ama anlattığı hesaplar bir türlü realize olmayan başkan…

Hafızası insana yüktür bazen, hani hatırlamaktan yorulursun bazı detayları, aslan gibi şampiyon da olmuşuz, mevsim bahar..

Olmuşla ölmüşe çare yok, haydi bunları unutalım, Dursun başkanımıza bir şans verip sıfırdan başlayalım” diyorum bu sefer de aklıma “sıfır borç” efsanesi geliyor.

http://www.galatasaray.org/haber/kulup/baskan-dursun-ozbekten-aciklamalar/33536   

Dursun Özbek döneminde SIFIR BORÇ hedefinin altyapısı hazırlandı mı acaba?  Keşke bu konuda Dursun başkana teşekkür edebilseydik…

Galatasaray Spor Kulübü ve bağlı şirketleri konsolide olarak sadece 2017’de 426 milyon Türk Lirası dönem zararına imza atmıştır, bu kırılması zor acıklı bir rekordur.

Dolayısıyla Riva-Florya projelerinin arsa bedeli olan 342 milyon TL de erimiştir, tükenmiştir, berhava olmuştur.

2014 yılında 498 milyon TL olan net kredi borcumuz, 2017’de ilk defa 1 milyar TL’yi aşmıştır.

Ayrıca Galatasaray sadece 2017’de, bir yıl içinde 192 milyon TL faiz ve finansman gideri ödemiştir.

Bankaların ve finans kurumlarının gölgesinde spor yapar konuma düşürülen Galatasaray’ın 2014’te 62 milyon TL faiz / finansman gideri ödendiği hatırlandığında, üç yılda bu yükün üçe katlandığı anlaşılmaktadır.  Bu felaket döngüsünün kaçınılmaz neticesi olarak maalesef 2018 yılında en az 250 milyon TL faiz ve finansman gideri ödenecektir yani iyimser tahminle Galatasaray konsolide gelirinin üçte birini finans sektörüne ödeyecektir!

Riva-Florya arazilerini değerlendirme yetkisini garantilemek için 10 Ekim 2016’da SIFIR BORÇ taahhüdü ile yüreklere su serpmiş Sayın Dursun Özbek, bugünlerde “bana da borcunuz var” diyebilmektedir.

“BEN” dediği aslen Özbek Turizm A.Ş. olduğu için, alacağına faiz de talep ettiğini hatta bununla ilgili yeni faturalar düzenleyip kulübe gönderdiğini unutmadan ekleyelim.

Bu ne yaman çelişkidir, sayın eski başkanımız herkesi balık hafızalı mı zannetmektedir bilinmez ama 20 Ocak 2018’de kaybettiği seçimden sonra tekrar aday olmasını içerideki parasını kısa yoldan kurtarma çabası olarak yorumluyorum, buradan Galatasaray’ı ilgilendiren herhangi bir kahramanlık hikayesi, asil gaye, kutlu hedef, erdemli tavır çıkartamıyorum.  Kusura bakmasın.

Madem Tüzükten kaynaklanan hakkını kullanıp yeniden aday olmuş, sayın başkana dört net sorum var:

– Hani nasıl derler “evlerden ırak”, Allah esirgesin cümlemizi, yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatı mıdır ?  

– Fenerbahçeli olmasından ziyade Galatasaray aleyhtarlığı ile medyada pozisyon elde etmiş, Yıldırım Demirören’in yaveri kurnaz gazeteci İbrahim Seten‘in yönettiği medya kampanyası sizi yeniden kulüp başkanlığına taşırsa, Fikret Orman’ın eski iş ortağı nevzuhur şahsiyet Serdar Güzelaydın‘ı Galatasaray Sportif A.Ş’nin tepesine yerleştirecek misiniz?

– Malumunuz TCMB siyasi ve ekonomik risklerden olumsuz etkilenip yükselen döviz kurunu kontol altına alabilmek için borç verme faizini 3 puan artırdı. Basından okuduğumuz kadarıyla siz de eksik olmayın 30 milyon Euro ile geliyormuşsunuz? Bu para HİBE midir? Eğer hibe değilse, faiz oranı bize en son kaça olur ?!?!??

– Seçim kampanyanızın öne çıkan mesajlarından biri de yeni transferleri müjdeleyen “yine uçaklar inecek” cümlesidir. UEFA kapısında sizden önceki Ünal AYSAL’ın açtığı finansal gedikleri savunmak zorunda kalmış, Financial Fair Play regülasyonlarına hakim biri sıfatıyla; bugün İsviçre’den Mondros mütarekesini andıran bir settlement agreement bekleyen Galatasaray’da bu uçaklar nereye ve nasıl inecek?  Hani diyorum ki acaba hevesinizi köreltmek için size bir flight simulator armağan etsek kulübün gariban çek defterini rahat bırakır mısınız?

Elbette Sayın Özbek bu dört soruyu görmezden gelip Galatasaray 5.0 projeler bütününü anlatmayı tercih edebilir ama kulübümüzün önceki dört tarihsel aşamasını da herhalde bir ara izah edecektir?

Konuyu toparlayacak olursak, bu seçimde GRİ renkli oy pusulası, KIRMIZI renkli oy pusulası, BEYAZ renkli oy pusulası geçerli seçenekler arasında sayılabilir.

Naçizane tavsiyem, yaptıkları ile anlattıkları arasında birkaç ışık yılı mesafe bulunan adaylardan her daim ısrarla sakınınız !

Ne bu seçimde, ne de başka seçimlerde…    İster 26 Mayıs’ta, ister 24 Haziran’da!

SON SÖZ:  Hafızanıza sahip çıkın, aldanmayın ve unutmayın!

ADA üzerinden bir Galatasaray tahlili

İstanbul Boğazı’nın incisi Galatasaray Adası 14 Kasım 2015 olağanüstü genel kurul toplantısıyla birlikte kulüple ilgilenen pek çok insanın gündemini meşgul etti.   Bilindiği üzere aynı toplantıda üyeler büyük
çoğunlukla Ada’nın yeniden sosyal tesise dönüşmesi yönünde karar verdiler.

Galatasaray Adası

Galatasaray Spor Kulübü Tüzüğünün 155.maddesi “sosyal tesis” kavramını şöyle tarif ediyor:

Madde 155: Sosyal tesisler, Kulübün üyeleri, aile bireyleri ile onların yakınları ve konuklarına, sporculara bu Tüzük’te ve yönetmeliklerde belirtilen koşullar içinde sosyal olanaklar sağlamak, üyeleri birbirine kaynaştırmak ve doğadan yararlandırmak amacı ile kurulmuş tesislerdir.”

Kulüp üyesi olmayan Galatasaray taraftarlarının ilk tepkileri bu kararı alan üyelerin ucuz tost, çay ikramı ve bedava havuz peşinde koştuklarına dair cümlelere sıkışıp kaldı.  Sosyal tesis ifadesi “ekmek elden su gölden” bir kamu dinlenme kampı izlenimi yarattı kafalarda.  “Üyeler ve misafirleri istifade etsin diye kulüp önemli bir gelir kaynağından mahrum kalacak” diye düşünüyordu bazı taraftarlar da…

Öncelikle şu tespiti yapmak gerekir ki, kulüp üyeleri Galatasaray Adası ile ilgili ideal işletme modelinin ne olacağını oylamadılar.  Sadece işletmeci Mehmet Koçarslan’ın akıbetini oyladılar ve onu bu denklemde istemediklerini ifade ettiler.  Bunun gerekçeleri arasında Galatasaray Adası’nın eski asude günlerine dönmesine dair nostaljiden daha çok; Suada markasının öne çıkarılmasından duyulan rahatsızlık, daha önce Ada konulu bir toplantıda kürsüye çıkan üye Mehmet Koçarslan’ın kibirli tutumu ile Ada’dan elde edilen yıllık işletme gelirinin çok az oluşu bulunmaktadır.

İşletmeci Mehmet Koçarslan Galatasaray Adası’na yıllık 400.000 USD kira ödüyor, burada “yıllık” kelimesinin altını çizelim yani aylık kiramız 33.333 USD’ye denk geliyor.  Emlak piyasasını biraz takip edenler bilirler ki, İstanbul Nişantaşı’nda güzel bir dükkanın kirası bu.  Günlüğü de 1.095 USD’ye geliyor. Ada’nın karşı çaprazındaki Kuruçeşme Les Ottomans otelinde bir gece kalabilir misiniz, her odasında değil…

Ne diyor Sayın Koçarslan “ada kötü durumdaydı, ben ele aldım, çok yatırım yaptım” Elbette adaya yatırım yaptı ama zaten o yatırım karşılığında kendisine çok uygun bir bedelle işletme hakkı verildi. Her yıl en az beş ay banknot matbaası gibi çalışan Galatasaray Adası’ndan ciddi kâr elde ettiğini sanırım kimse inkar edemez, kendisi de dahil..

Dillere destan bu ada, Galatasaray Spor Kulübü’ne ne kadar gelir getirmiştir diye basit bir soru sorulduğunda, faaliyet raporlarındaki rakamlar şöyle:

2012 yılı: 299.595 TL

2013 yılı: 360.936 TL

2014 yılı: 164.010 TL

“Bu gelirler az sanki?” diye tereddüt edenlere not olarak iletelim, adanın 2014 yılı geliri, basketbol erkek şubesinin aynı yılki yurtdışı seyahat giderlerini karşılamaya yetmemiş!

Kulübün giderleri, gelir rakamından düşüldüğünde Galatasaray Spor Kulübü 2014 yılında Galatasaray Adası’ndan 58.474 TL zarar etmeyi başarmış görünüyor.

Oysa yine 2014 yılında yüzme + sutopu + kürek + yelken şubelerinin toplam yıllık gideri 10.838.703 TL olmuş.  Böylesine dillere pelesenk olan 6.201 metrekarelik benzersiz bir adanın hiç olmazsa su sporlarının maddi yükünü karşılayacak geliri yaratması beklenirdi.

Kulüp üyeleri ittifakla adanın ve işletmecinin kaderini çizdiler, o andan itibaren Galatasaray kamuoyunda bir eleştiri, kısmen ayrışma hatta yabancılaşma unsuruna dönüşüverdi Galatasaray Adası.

Faaliyet raporları ve gelir-gider tablolarına yer almıyor olsa da, milyonlara hitap eden bir spor kulübünün en önemli manevi sermayesi elbette insan kaynağıdır.

O insanlar ki duygudaşlık paydasında bir araya gelir, enerjilerini bir hedefe yönlendirir, imkansızın peşinden koşacak motivasyona ulaşırlar.

Bazen başarıyı paylaşamamak, bazen kendini anlatamamak, bazen de diğerlerini hor görmek şeklinde baş gösteren huzursuzlukların Galatasaraylıları üzdüğü, yıprattığı ve güven bunalımı yarattığı ortada.

Kulübü yöneten seçilmişler ne kadar farkındadır bilinmez ancak duygusal ayrışma ve uzaklaşma  Galatasaray’ın en mühim manevi meselesidir.  Son zamanlarda daha sık depreşen bu derdin çaresi ise tutarlılık, dürüstlük, saygı ve doğru iletişimde aranmalıdır.

Yazımıza konu olan Galatasaray Adası’nı kulübe kazandıran dönemin başkanı rahmetli Sadık GİZ’i minnetle anarak bu satırları noktalamak da boynumuzun borcu elbet…