141 hadisesi

Türkiye’nin 141 sayısına dair hafızası korku, müktesebatı kamplaşma ve sisli hatıratı kederle örülüdür.  Yıllar yılı Türk Ceza Kanunu’nun 141.maddesi somut suçlamalar bir yana çoğu zaman insanların itham edilmelerine ve özgürlüklerini kaybetmelerine gerekçe oldu.  Tıpkı 142. ve 163.maddeler gibi…

https://www.tbmm.gov.tr/tutanaklar/KANUNLAR_KARARLAR/kanuntbmmc034/kanuntbmmc034/kanuntbmmc03405844.pdf

1951’de ülkemizin hukuk mevzuatına giren TCK 141.madde sosyal bir sınıfın diğer sosyal sınıflar üzerinde tahakkümü  diye başlar, müesses nizamı devirmeye teşebbüs ile devam eder, hafiften müphem bu tanımların sonunu ağır hapis ve ölüm cezası ile bağlar.  Meşhur 141 genel geçer tanımıyla “makbul vatandaş” olamayıp devletin tembihlediği çizginin çıkmış insanların hayatını kaydırabilme açısından pek kullanışlı bir kanun maddesi idi.  Bolca kullanıldı, pek çok insanın beyan ve eylemleri suistimal edildi, iradeleri hiçe sayıldı, en temel hakları ellerinden alındı.

Benim bugün anlatmak istediğim 141 hadisesinin kapsamını geniş yorumlarsak, tıpkı uğursuz 141.madde gibi içinde tahakküm girişimi var, müesses nizam var, iyi niyeti suistimal var, itham var, itibarsızlaştırma var.  Haksızlık da var, hak gaspı da var, mağduriyet de var.

Malum olduğu üzere her sene Galatasaray Spor Kulübü talipli olanlardan 1 Haziran – 31 Ağustos arasında üyelik başvuruları alır. Takip eden 30 günde de başvuruları inceler ve değerlendirir.  Mevcut Tüzük gereği üye başvuruları gruplara ayrılarak kategorize edilmiştir. Bu gruplamada A Grubu Galatasaray Lisesi kökenli olanlardır.  2018 yılında 210 Galatasaray Liseli kulübümüze üyelik için başvurmuştur.  Buraya kadar her şey güzel, sorun yok.

210 başvuru formundan 69’unun münferit başvuru olduğunu öğreniyoruz yani bu aday üyeler kendileri başvuruyorlar ya da başvuru formlarını güvenilir buldukları yöntemlerle teker teker yolluyorlar. Kalan 141 başvuru ise üç aylık başvuru döneminin son günü topluca Sicil Kurulu sekreteryasına teslim ediliyor.  Anlatmak istediğim 141 hadisesi bundan sonra başlıyor desek yeridir.

Bu 141 başvurunun çoğunluğu Galatasaray Lisesi’nden 2018’de diploma alanlara, başka bir deyişle 150.dönem mezunlarına ait.  “Neden toplu başvurmuşlar ki, burada organize işler var” diye düşünüyor sürecin evveliyatını bilmeyenler.  Doğrudur, bir organizasyon var ama bu her zaman sömürülen, istismar edilen bir konu değildi. Mesela 1990’lı yıllarda bir tür farkındalık yaratma, katılım ve dayanışma anlamına gelirdi. Kulüp üyesi Mektepliler kardeşlerine bizzat referans verir, maddi açıdan sorunu olanlar çıkarsa (mesela parasız yatılı okuyanlar ya da aileleri uzak vilayetlerde olanlar) giriş ödentilerini ve ilk yıl aidatlarını öder, o çocuklar da kime borçlu olduklarını asla bilmezlerdi.  Doğru veya kusursuz bir sistem olduğunu iddia etmiyorum ama olan buydu.  Ben o yıllarda bu yöntemle üye olmayı kendimce sebeplerden tercih etmemiştim, bazı devre arkadaşlarım bu yoldan üye oldu. Sonra biz büyüdük ve kirlendi dünya ama 2018’de yaşadığımız garabeti bir benzerini daha önce ne gördük, ne duyduk.

Garabeti hatta doğru tabirle rezaleti kısaca tarif edelim. Sicil kurulu kendilerine ulaşan toplu başvurular içinde başka kulüplerin taraftarı olan birkaç kişinin olduğuna dair somut ihbarlar alınca inceleme başlatıyor.  İnceleme sonucunda şüpheler kuvvetlenince, başvuran gençlerin referansı konumundaki yani aday üyeleri tavsiye eden kulüp üyelerine telefonla ulaşıp durumu sorguluyorlar.  Bu kişilerden bazıları “biz bu sene kimse için referans imzası atmadık” deyince film kopuyor.  Bunun üzerine 210 başvurunun tamamı inceleniyor.  Münferiden gelen 69 başvurunun hiçbirinde problem yok, tertemiz ama toplu gelen 141 başvurunun referans imzaları sahte… Sahte derken, tavsiyede bulunacak 5 yıllık kaydı açık üyelerin imzaları taklit falan edilmemiş, alelade çiziktirilmiş harfler / çizgiler.. Tamamen uyduruk ve rastgele !!

Yanlış anlama olmaması adına altını çizelim.  Başvuru sahipleri A grubundan üye olmaya ehil, başvuru formlarını bizzat imzalamışlar.  Bu başvuru formlarını kendilerine yardımcı olmaları umarak bazı tecrübeli ağabeylerine vermişler. Helale haram katanlar, emanete ihanet edenler, o abiler!

Kulübümüzün seçimle gelmiş Sicil Kurulu, Tüzük madde 10 gereği üyeliğin gerek şartları tam olarak yerine gelmediği için durumu kendi aralarında değerlendiriyorlar.  Bu denli kapsamlı bir usulsüzlüğün örtbas edilemeyeceğini öngörerek, konuyu kulüp başkanı ve diğer birkaç ilgiliye doğrudan iletiyorlar.  Bir dizi yüz yüze görüşme sonucu, bu gençler stadyuma davet ediliyor, güvendikleri dağlara kar yağdığı ve mağdur edildikleri kendilerine izah edildikten sonra 2 gün ek gün süre tanınıyor yeni imzalar temin etmeleri için.  Bu arada bu toplantıya dair rivayet muhtelif, hangi tonda ne konuşulduğuna dair net bilgi yok (*bkz: dipnot). Olağanüstü şartlara binaen verilen ek sürenin kısalığı, üye olma heyecanları haberdar olmadıkları bir sahtekarlık girişimi nedeniyle mağduriyete dönüşen gençlerin yaşadığı hayal kırıklığının tepki ve öfkeye dönüşmesi, aralarından bazılarının yurt dışına eğitim için gittiklerinden Türkiye’de olmaması nedeniyle ek süreye uyamayacak olması, tüm bu süreçte bu çirkin tuzağı kuran sözde abilerin konuyu muhtemelen ajite etmesi sonucu sadece iki genç kardeşimiz bu kısa süreli fırsattan istifade ediyor, 139 kardeşimiz ise devre dışı kalıyor.   Gelinen son noktada bu yıl gelen 1.500’ü aşkın başvuru arasından 376 yeni aday üyeye maddi vecibelerini yerine getirmeleri için davet giderken, mağdur edilen 139 kardeşimiz bu yıl üye olmaktan mahrum edilmiş oluyor.

İlk sorulması gereken soru, bu süreç iyi yönetilmiş midir?  Cevap “HAYIR, kötü yönetilmiştir”  Vardığımız noktaya bakınca besbelli kötü yönetilmiştir çünkü çirkin bir plana alet edildikleri apaçık ortada olan Mektepli genç kardeşlerimiz halen mağdur, Kulübümüzün sicil kurulu sanki bu ucuz sahtekarlığı onlar tasarlamış gibi itibarsızlaştırılıyor, Kulübümüzün yönetim kurulu Liseli karşıtı diye damgalandı bile, Galatasaraylılar Derneği mağdur edilen üyelerinin hakkını korumak isterken rezaletin adını koyamadı ve arada kaldı, Galatasaray Spor Kulübü üyeleri bu konu üzerinden tartışma ortamına çekildi, diğer kategorilerden bu yıl başvuruda bulunan insanlar “orada neler dönüyor?” diye birbirine sormakta!  En fenası bu aptallık afişe oldu, medyaya taşındı, cahil ve art niyetli kiralık kalemlerin mezesi haline geldi kısacası elalemin ağzına sakız olduk ve Galatasaray’ın kurumsal itibarı açısından en istenmeyecek noktadayız.  Bu rezilliğin fikri sponsorları ve 141 başvuru formunu son gün tutanak karşılığı teslim eden kulüp üyesi ise yarattıkları kaosu izleyip gevrek gevrek gülüyordur sanırım?

Olağan şüpheliler diye adlandırdığım bu kadro yarattıkları kaostan kazanım elde etmeyi umarken, bir taraftan da Galatasaray Spor Kulübü Sicil Kurulu Başkanı Selçuk Erdoğmuş’u suçluyorlar.  Galatasaray Lisesi 119.dönem mezunu olan Selçuk Erdoğmuş geçmiş ilişkileri, söylemleri ve hatta var olduğu iddia edilen gizli hedefleri üzerinden adeta şeytanlaştırılmaya çalışılıyor.  Diyelim ki tüm dedikodular tamamen doğru, fitneci Selçuk Erdoğmuş adeta bir Deccal, peki sahtekarlıktan medet umanlar o kıdemli şeytana pabucunu ters giydirmeye çalışırken bu kadar kör göze parmak fütursuzlukla yakayı ele vereceklerini hiç mi düşünemediler?  Bu işin esnaflığını yapan kadro elbette bunu düşünmüştür, kurdukları planın özü ne olursa olsun kazanan tarafta olacaklarına dair duydukları güven.  Sahte imzalar radara girmese “ne güzel yedirdik” diyecekler ve bu kardeşlerimizi ihtiyaç halinde tesir altına almak için yeni numaralar düşüneceklerdi. Genç kardeşlerimiz sahte referans nedeniyle üye olamasalar konuyu tırmandıracak ve doğan infialden besleneceklerdi.  Öyle ya da böyle genel kurul kararlarını tartışmaya açmak, usul tartışması başlatmak hatta konuyu yargıya taşımak için yapay bir mazerete kavuşacaklardı.  Tam bir “kulampara sarması”

Görünen o ki, camiayı zehirleyecek yeni bir formül bulmuşlar ama “aferin” beklemesinler.  Bilsinler ki bu kulüp dün kurulmadı, yaşadıklarından çok şey öğrendi, ürettikleri her zehrin panzehiri illa ki bulunur, her firavunun da bir Musa’sı vardır.

141 hadisesinin bir de sahne gerisi var.  Gerçek niyetlerin saklanmasının alışkanlık haline geldiği camiada niyet okuyuculuğu yapmak talihsizlik olsa da, 141 başvuru formu teslim edilmeden önce konunun taraflarının Galatasaray kamuoyunda ortalama algısı neydi, ona da bakmak gerekir.

Öncelikle kulüp yönetim kurulu Tüzükteki limitlerin ötesinde çok sayıda başvuru geldiğinin farkında, gelen taleplerden bunalmış, üstelik üyelik giriş ödentilerini taze mali kaynak olarak önemsiyor ve geliri maksimize etmek istiyor izlenimi veriyordu. Kulüp sicil kurulu D ve E grubundan yüzlerce başvuruyu nasıl önceliklendireceğine dair kriter bulmak zorundaydı, üzerlerinde büyük baskı vardı.  Tam da bu dönemde sicil kurulu bahisleri yüksekten açtı ve alınacak yeni üye sayısında 400 barajının geçilebileceğini, bunun da Sayın Dursun Özbek döneminde alınan bir yönetim kurulu kararına atfen gerçekleşeceği iddiasında bulundu.  Kanımca bu hatalı bir söylem ve pozisyondu hatta birilerinin aklına karpuz kabuğu da düşürmüş olabilir.  Dursun Özbek döneminde D ve E gruplarından 290 üye alınacağına dair bir yönetim kurulu kararı bulunabilir.  Buna istinaden 210 Liseli başvurusu, 15 başkan kontenjanı eklenince yeni sayı minimum 515 olarak da hesaplanabilir.  Ama Dursun Özbek yönetimi herhangi bir konuda yanlış karar vermişse, “kurumlarda devamlılık esastır” diyerek her yanlışa sahip çıkılmalı mıdır acaba?  Kafa karıştırmak için yazılmış gibi duran Tüzük 8.maddede kanımca tek net ifade, bu kulübe bir yılda 401 yeni üye alınamayacağıdır.  Sınır 400’dür ve 8.madde gereği bu eşik aşılamaz.

Benim “siyaset esnafı” olarak adlandırdığım olağan şüpheliler ise asla onaylamadıkları vakitsiz seçim kararı sonucu  20 Ocak’taki erken seçimi kaybettikten sonra, Sayın Mustafa Cengiz’e karşı ikinci kez seçim kaybedince (ya da Dursun Özbek geri gelmesin koalisyonu galip gelince) bir süre kendi içlerinde durum değerlendirmesi yaptılar.  2002’den bu yana sürekli kazanan ve kazandıran taraf olduklarından sandıkta kaybetmek onların kitabında yoktu. Yönetimleri savunmak üzerine söylem geliştirmek alışkanlıkları vardı ama şimdi muhalif çizgide hareket etmeliydiler.  Bazı Liseli profesyonellerin işten çıkarılmalarından türetilecek yorumlar, geciken sponsorluklar, sermaye artışını kimin hallettiği polemiği, N’Diaye ve Gomis satışları,  alınamayan santrfor, mevcut yönetimin icraatında bazı eksik ve hatalar, mahremiyetin kalmadığı kulüpten dışarıya çok fazla doğru / yanlış bilgi sızması ve bazı çiçeği burnunda yöneticilerin acemilikleri onlara fırsatlar sunsa da, yeterince etkin kullanamadılar kanaatindeyim.  Özellikle 29 Mayıs 2018’de mazbatasını alan II. Mustafa Cengiz yönetimi “vira bismillah” demişken daha yaz aylarında yaylım ateşi çok erken başladı.  Camiadaki kredileri zannettikleri kadar yüksek olmadığı için belden aşağı vurma denemeleri arzuladıkları sonucu vermeyebilir.  Yeterince deneyimledik ve biliyoruz ki; Canaydın’dan Polat’a, Aysal’dan Özbek’e  başkan kim olursa olsun Galatasaray’da saygısız, izansız ve hırçın muhalefet umulan sonucu vermez.  Doğru dozda, tutarlı ve akıllı muhalefeti öğrenmeye takati olmayan bu çıkar grubunun ana fikri ise belli, Mayıs 2021’e dek sabretmek niyetinde değiller.  Kaptırdıklarını bir an evvel geri almak istiyorlar, hem de ne pahasına olursa olsun… Yakın vadede sportif başarısızlığı ya da yönetimin zaman içinde yıpranarak çözülmesini bekleyemezler. 141 krizi sonucu gelinen nokta onlara altın fırsat sunmuş durumda, tüm stratejilerini mağdur olan genç kardeşlerimiz üzerinden Liseli üyelerde infial yaratmak üzerine kuracaklardır.  Bu krizi ince ince planladıklarını düşünmek için çok sebep var, hangi sonucu alacaklarını ise zaman gösterecek.

Tespit kısmını yeterince uzattık.  Artık çözümleme, örnekleme ve öneri kısmına geçmek lazım. Yıllardır tekrarladığım üzere Galatasaray’da yeterince kural yok, olan kuralların da pek çok istisnası var.  141 hadisesi Sicil Kurulu sekreteryasındaki kulüp çalışanımızın 141 formu tek seferde almasıyla daha doğrusu reddedememesiyle başlıyor.  Beş yıllık kıdemi olan kaydı açık kulüp üyesi bir başvuru döneminde en fazla 5 (beş) aday üyeye referans olabildiğine göre, bir üye de en fazla 5 başvuru formunu teslim edebilmeli desek?  (KURAL 1)

Eğer böyle bir kuralımız olsaydı, bu rezaletin tutanak altına alınmış en az 28 organize faili olurdu ve her birinden hesap sorma ihtimali doğardı.

Diğer mühim konu da başvuruda bulunan adayın Kulübümüze faydalı bir Galatasaraylı olacağına dair tavsiyede bulunma mekanizması.  Referans imzanın manası nedir?  Hukuken bir kurucu unsur mudur?  Şekli ve lüzumsuz bir detay mıdır? Mesela 14 Ekim 2009 tarihli Divan Kurulu toplantısında yıllardır balotaj uygulamasının gerekliliğini savunan sevgili Hayri Kozak ağabeyimiz benim görüşlerime yakın şeyler söylemiş:

  • “Biz başka kulüp taraftarı olanları henüz üyelik müracaatlarında tespit edemiyoruz sadece iki tane kefalet imzasına bakıyoruz.”

Yine Sayın Hayri Kozak tarafından Galatasaray Spor Kulübü tüzük hazırlama komisyonuna 11 Nisan 1980’de verilen önergeden bir alıntı yapmak isterim.

Galatasaray Kulübüne üye tavsiyesi yaparak talepname imzalayan üyelerin meseleyi ciddiye almalarını sağlayacak yükümlülüklere müeyyidelere tüzükte yer verilmesi,

Hayri Kozak ağabeyin talebinden anlaşılacağı üzere referans imzaların ciddiyetten uzak olması riskinden duyulan rahatsızlık yeni bir konu değildir, 40 yıllık gündemdir.

Yeri gelmişken Galatasaraylı bir grup hukukçu önerici imzalarla ilgili benim pek katılmadığım ama hukukçu olmadığım için ukalalık edemeyeceğim argümanlar ileri sürdüler. İçlerinde tanıdığım kardeşlerim var, hukuk bilgilerine laf söyletmem. Bir davam olsa, kapılarını çalar fikir alırım. Ama burada etik değerler çerçevesinde cevaplanamayan sorular var öncelikle. Mesela “imzamın arkasındayım” diye beyanda bulunan üyelerimiz ilgili başvuru formundaki imzayı tarif edebilir ve tekrar boş kağıda atabilirler mi?  Atamazlar.  “İmzamın arkasındayım” deyip hem A grubu hem E grubuna imza atanlar mevcut. A grubundaki uyduruk, E grubundaki kulüp kayıtlarına uygun hakiki imza ise bunu nasıl açıklarlar?  Açıklayamazlar. Peki kulübe üyelik konusunda referans olmak telefonda icazet vermek şeklinde hafife alınacak bir süreç mi olmalıdır?  Kısacası ahlaken bu olan biten içimize sindi mi, ikna olduk mu?  “Usul esasa mukaddemdir” diyorduk, ondan da mı vazgeçtik ?

Gelin KURAL 2’yi konuşalım.  Diyelim ki kaydı açık 5 yıllık iki üye bir Galatasaraylıyı öneriyor.  Aday üyemizin ismi Emin Bülent ASLAN olsun.  Önerenler de kulüp üyelerimiz Tuba hanım ile Metin bey olsunlar. Aday kardeşimizin Galatasaraylı olduğu neredeyse isminden belli ama Sicil Kurulu bununla yetinmiyor, kendisini tavsiye eden üyelere telefonla ulaşıyor ve basit kontrol soruları soruyorlar.  Emin Bülent ASLAN nereden mezun, mesleği nedir, nerede oturur, evli midir / bekar mıdır, Galatasaray’la olan ilişkisini nasıl tarif ederler vs..  Tuba hanım ile Metin bey bu basit soruların hiçbirine cevap veremiyorlarsa Emin Bülent ASLAN’a hatır için imza atmışlardır, kendisini tanımıyorlardır ve tavsiye etmeleri de makul değildir. Bu durumda Emin Bülent ASLAN yeni referans imzalar getirmelidir, bunun için süresi yoksa başvurusu usul eksikliğinden düşer.  Tuba Hanım ve Metin bey’e de disiplin kurulu yazılı uyarı gönderir, ki bir daha bu hataya düşmesinler diye..

Kural 2 çok sert geldiyse, hemen alternatifi olan KURAL 3’e geçiyoruz.  A grubundan üye olan Galatasaray Liseliler ile C grubundan eski sporcuların başvurularında referans imza aranmaz.  “Öyle şey olur mu?” diyenler çıkacaktır, olmuşu var eskiden…  1932 tüzüğünde madde 5/a gereği Galatasaray Mektebine devam etmiş olanlar bizzat müracaata esas teşkil edecek tescil varakalarını doldurup verebilirler.  Madde 5/b ise şöyle diyor:

  • Bunların haricinde olanların, asil azadan iki zat tarafından takdim ve teklif olunmaları, tescil varakalarının da bu zevat tarafından imzalanması şarttır.

1932 tüzüğü iki şey söylüyor bize.  Selam gönderir gibi form göndermek olmuyor, Mektepliler de Kulüp binasında boy gösterip bizzat başvuruyorlar.  Diğer üyelerin imzası da tavsiye eden üyeler tarafından imzalanıyor, uyduruktan çiziktirmek yok!

Yine Sicil kurullarının son yıllarda içine sığamadıkları kaydı açık üyelerin %3’ü sınırını esnetmek için sahiplendikleri “doğal üye” söylemi var.  Eski tüzüklerde asli üye, fahri üye, küçük üye gibi tanımlar mevcut ama doğal üye diye bir şey yoktur.  Eğer Galatasaray Liseliler doğal üye ise ne referans imzaya ihtiyaçları vardır, ne de giriş ödentisi için para ödemeye.  Doğal üyelik nedir? Sicil Kurulu’na gelirler, selam verirler, uğurlu rakamlarından oluşan sicil numaralarını seçerler, işlem tamamlanır.  Doğallık söz konusu ise, doğal olan budur.

Galatasaray Liseliler (bugün için A grubu) başvuruları öncelikli olarak ele alınan insanlardır. Eskilerin deyimiyle en ziyade müsaadeye mazhar olan kitledir.  Kulübü ihdas eden kurucu kesimin devamı ve varisleridir.

1930 tarihli umumi nizamnameye göre Galatasaray Spor Kulübü’nün teşkil maksadını gösteren 1.madde

Kıymetli bir insan kaynağı olup Galatasaray Spor kulübünün bir nevi mukayeseli avantajıdır.  Herhangi bir kutsallık atfetmeden kulübümüz açısından bu avantajı şöyle değerlendirebiliriz

  1. Türkiye ortalamasının çok üzerinde iyi bir eğitim almış ve sarı-kırmızı Galatasaray ortamında yetişmişlerdir.
  2. Birbirlerini çok iyi tanıyan, temel değerler ve asgari müşterekler hakkında kolay anlaşabilen, ihtiyaç anında hızlı koordine olan nitelikli bir insan grubudur. Dünyanın her kıtasına yayılmış muazzam bir network olarak düşünülmelidirler, eksiklik bu yaygın etki alanının Kulübümüz ve diğer Galatasaray kurumları lehine yeterince üretken olamayışıdır.  Futbolun eskimeyen yıldızlarından örnek verirsek, gündem ve zaman baskısı yokken Paul Gascoigne gibi tembel ve gamsız olabilirler.  İşler karıştığında, kaotik baskı arttığında, yumurta kapıya geldiğinde, köprüden önceki son çıkış anlarında Gheorghe HAGI – Zinédine Zidane karışımı sert, disiplinli ve yaratıcı figürlere dönüşebilirler.  Yüksek potansiyel ile umursamazlığa varan atalet, horozu çok olan köy karmaşası ile senfoni orkestrası performansı arasında çok hızlı geçiş olabilmektedir.  Muhtelif sebepleri mevcut olup, tedavi ve gelişim alanı olarak ele alınmalıdır.
  3. Yetiştikleri ortak kültürün kodlarında düşünce ve ifade özgürlüğü, serbest tartışma, dayatmalara direnme ve evrensel olarak en iyiye ulaşma güdüsü vardır. Nesil farkını minimize eden ve kuşaklar arası geçişi temin eden bu ortak kültürdür.
  4. Mektepliler genelde azla yetinmezler, zor beğenirler, birbirlerini ve toplumu kıyasıya eleştirirler ama zor zamanlarda birlikte hareket edebilmekte ve daha ziyade korumacı tavır sergilemektedirler. Örgütlü eylem ya da ortak amaç doğrultusunda birlikte çalışmanın giderek zorlaştığı bir toplumda bu saydıklarımız daha değerli bir özellik haline gelecektir. Bugün yaşanan saçmalıklar düşünülünce ise elbette sui misal emsal olmamalı, kötü karakterler rol modele dönüşmemeli, arkadan gelenlerin moralini bozmamalıdır.  İçinde yaşadığım son 30 yıla bakarsak şahsi gözlemim bireysel performanslarda çok parlak isimler ve işler olmakla birlikte, total entelektüel birikim, sonuca yönelik ekip çalışması ve ölçülebilir faydalı üretim gerilemektedir.  Fabrika ayarlarından hızla uzaklaşan ülkede yeni bir konum aranmaktadır belki de?

Başvurudaki şekil şartlarını yerine getirmek dışında, Galatasaray Liselilerden beklenen tek bir şey var:  GALATASARAY TARAFTARI OLMAK.

Kulüp üyeliği evvela tarafını seçmekle başlar. Başka renklere gönül vermiş bir Mektepli, ister okulun en sevilen siması olsun, ister iftihar listesinde olsun Kulübümüze üye olamaz.  Bu konuyu da tartışma vesilesi yapmaya kalkışanlar oldu, onlara da geçmişten örnekler verelim.

1925 Galatasaray’ın ilk kapsamlı tüzüğüdür, madde 7 şöyle der:

  • Galatasaray Terbiye-i Bedeniye kulübü azasının diğer bir idman cemiyeti ile hiçbir güna* alakaları olamaz. Hilafında hareket edenler idare heyeti kararı ile kulüpten ihraç edilir.

*: tür, çeşit

1938 tüzüğünde de aynı madde yer almakta.

Bugün tüzüğümüzde “rakip sayılabilecek bir başka spor kulübünde üye, lisanslı sporcu ya da görevli olmaması” ifadesi yer alıyor.  Gönül bağı konusu ise ihmal edilmiş nedense?  Oysa Türk Medeni Kanunu 71.madde dernek üyelerini, üye oldukları derneğe sadakat gösterme yükümlülüğü altına da sokar.

1925-1938 arası ifade daha kapsayıcı zira Beşiktaş / Bursaspor / Göztepe / Fenerbahçe vs. taraftarı olmanızı, HSSK’da sporcu olmanızı, Anadolu Efes’te sportif direktör olmanızı, Medipol Başakşehir anonim şirketinde yönetim kurulu üyesi olmanızı ve hepsini en baştan imkansız kılıyor.  Dolayısıyla lise diplomasına istinaden doğal üyelik iddiası ileri sürülemez, bu bir gönül meselesidir, özel bir tutku gerektirir. Varsa vardır, yoksa yeriniz Galatasaray Spor Kulübü değildir.

Doğal üye söylemi, kulübümüze üye olmak isteyen kitle barajın arkasında birikirken “kaydı açık üyelerin %3’ü kadar” olması gereken limitten A ve C grubu üyeleri hariç tutarak D ve E grubundan daha çok üye alma gayretidir esasen. Mevcut tüzüğün kötü yazılmış 8.maddesiyle cebelleşmek yerine, Tüzük tadil kongresinde bu maddenin tadili için KURAL 4 önerilebilir.

Galatasaray Lisesi mezunları, Başkan kontenjanından üye yapılanlar ve lisanslı eski sporcularımıza başvurularına öncelik tanınmak kaydıyla alınacak toplam üye sayısı bir önceki yıl sonu (31 Aralık) itibarı ile Kulübün kaydı açık üye sayısının %5 (yüzde beş)‘inden fazla olamaz.
Yönetim Kurulu tarafından belirlenen alınacak toplam üye sayısından fazla üye kabul edilmesi durumunda, işlem sırasına göre sınırı aşan üyelik geçersiz olur ve düşer.
Ancak her durumda, bir yılda kabul edilecek toplam üye sayısı 750 (yediyüzelli)‘yi aşamaz.

Şimdi KURAL 4’ün aritmetik dengesini örnekleyelim.   Öncelikle Tüzüğümüzün inkar edilen 20.maddesini işletiyor ve aidat ödemeyen + katılım göstermeyen üyeleri kulüpten ihraç ediyoruz.  Diyelim ki kaydı açık üye sayımız 6.500’e indi.  Bu durumda alınacak üye sayısı %5 üzerinden 325 kişidir.  325 kontenjanın olduğu yıl 110 tane Mektepli, 25 eski sporcu, 15 de başkan kontenjanı geldi.  Toplamı 150 eder, geri kalan kontenjan 175’tir.

Birkaç yıl sonra kaydı açık üye sayımız 9.000’e çıkarsa, o sene alınacak üye sayısı 450’dir.  Yukarıdaki örnekten 150 öncelikli başvuruya ek olarak, 300 Galatasaraylı daha kulübe üye olur.

12.000’e geldiğimizde, kulübümüze %5 üzerinden maksimum 600 kişi üye olur.  Peki 17.000 kaydı açık üyeye geldik, %5’i 850 yapar.  O noktada doğal sınır olan 750’de kalınır, 751 üye alınması mümkün değildir.  Herkes aynı sayısal sınırlara tabidir, kimse hariç tutulmaz, 15 bine kadar %5, 15 bin kaydı açık üye sonrası 750 ile devam edilir.

Yüzde 5 ya da 750 sınırını çok bulanlar olacaktır, kerameti kendinden menkul demografik dengeleri vaaz edenler de olacaktır.  Bu tarz endişelerin değişim korkusundan ziyade dönüşüme hazırlık için çalışmaktan gocunmak olarak algılıyorum.

Ölümsüz kurucumuz Ali Sami YEN’in mesajı neydi:

Galatasaraylılık öyle kuvvetli bir cereyandır ki, aynı mektepte feyz almayanlar bile bizimle bir müddet kaldıktan sonra bizim kadar Galatasaraylı olurlar

Dikkat buyurun, bizim kadar demiş, bizden az, bize yakın dememiş, bizim kadar diyor Ali Sami YEN.. Denklik, eşitlik, kardeşlik var bu cümlede.

“Yetmişiki millete bir gözle bakmayan halkına müderris olsa, hakikate asidir” der Yunus EMRE… Bugün Galatasaray Spor Kulübü’nü sadece Mektebin insan kaynağına dayanarak ne idame ettirmek ne de idare etmek mümkün değildir.  Demek ki bize Mektep’te tahsil görme şansını elde edememiş ama Ali Sami YEN’in tarif ettiği cereyanda kalmış Galatasaraylılar da lazım, bunları seçerken sıraya koymak gerekiyor çünkü hamdolsun çok kalabalıklar…

İşimize ortak, hastanemize başhekim, evimizin anahtarını bırakacak komşu seçer gibi hassas davranmak gerekiyor.  Ve ne kadar şanslıyız ki kulübümüze faydalı olmak isteyen seçkin, nitelikli, bu renklere gönülden bağlı, hayatını Galatasaray üzerinden düzenleyen, en mutlu anlarını Galatasaray olmadan anlatamayan binlerce Galatasaraylı var.   Ali Sami YEN’in kurduğu hayalin bu kadar geniş kitlelerce benimsenmesi bu topraklarda yaşanmış en müthiş hikayelerden biri aslında. Kulübümüzün ilk 100 yılını iyisiyle kötüsüyle tayin eden ve Türkiye’nin açık ara en başarılı / en kudretli spor kulübünü hayata geçiren Mektepliler, ikinci yüzyıl için de basiretli davranmak, fedakarlıkta bulunmak ve çok çalışmak zorundalar.  Kötümser bakış açısıyla da, bilhassa son 20 senede yaptıkları hataları telafi edebilmek için kusursuz bir geri dönüş hikayesi yazmak zorundalar.

Eğer Galatasaray Liseliler kulübümüzde daha çok Mektepli olsun istiyorlarsa –ki isterler ve istemeliler– bunun çaresi Tüzükteki sanal vidaları sıkmak değil, yakın geçmişteki eğitim-öğretim düzenine dönecek fiziki imkanları geri kazanmanın çaresine bakmaktır.  Bizim 11 yaşında ve 288 kişi olarak merkezi sistem sınavıyla girdiğimiz Galatasaray Lisesi, bugün 150 öğrencisiyle Türkiye’nin hizmetindedir.

Elbette bunca ahkam kesince insanın kendine de çeki düzen veresi geliyor, “acaba geçmişte neler yaptım, neler söyledim” diye… Hafızamı yokladığımda kendime dair ilk örnek Mart 2010 genel kurulundan… Kürsüde yaptığım konuşmadan aşağıdaki alıntının ilginç bulunacağını düşünüyorum:

  • …. 2010 Ocak ayında gerçekleşen Divan Kurulu tutanaklarından alıntı yapacağım size, sözü Sicil Kurulu Başkanımız Sayın Celal Açar almış. Konu seçimlerde oy kullanma hakkı elde etmek için aidat yatırma gerekliliği, gelin birlikte okuyalım o gün neler söylenmiş:

“………….20 Şubat’ta ki para yatırımında çarşaf gibi listelerin geldiğini görürsünüz. Yani çok kişinin de parası o şekilde yatırılmaktadır. Bu senelerce vardır, bunu kimse saklamıyor, herkes de biliyor ve bunu bilenlerde bilhassa paralarını yatırmıyorlar. “Nasıl olsa bir Başkan çıkar bizim paramızı yatırır” diyorlar onlarda kendi aralarında böyle bir şey yapmışlar…………..”

İnanası gelmiyor insanın okuyunca ama Sicil Kurulu Başkanımız yetkili makamda ve çok tecrübeli. Maalesef aynı toplantıda beni hayrete sürükleyen ve ziyadesiyle üzen başka beyanlar da bulunmakta. En değerli kaynağımız insan diyoruz ama bu yaklaşım insanları faydalı olacak Galatasaraylılar olmaktan çıkarıp, istatistik rakamı haline getirecektir. Bir el kalkar, bir oy atılır, Galatasaray’da bir takım kararlar verilir, geçer gider. 

Hepimizin farkında olması gereken şudur, her ne kadar Dernekler Kanununa tabi olsa da, Galatasaray Spor Kulübü DERNEKÇİLİK oynanacak yer değildir

Bu alışkanlıktan derhal ve kesinlikle kurtulmalıyız. Bu çarpık uygulamaların başka yerlerde sıkça uygulanıyor olması bizim mazeretimiz olmaz. Bu kurtulamayacağımız bir alışkanlık falan da değildir, bir çift dikkatli göz ve yetkin bir muhasebeci yetecektir. Yeter ki niyet olsun. –

Sayın Celal Açar’ın yukarıda alıntıladığım açıklamalarına ilk tepki elbette bana ait değildir. 13 Ocak 2010’da Divan Kurulunda yaptığı konuşmasının sonunda divan kurulu toplantısını takip eden eski bakanlarımızdan rahmetli Mükerrem Taşçıoğlu ağabeyimiz oturduğu yerden şöyle seslenmiştir kendisine:

MÜKERREM TAŞÇIOĞLU
  • Mücrimin bu kadar masum ifade verdiğini ilk defa görüyorum!

Aynı toplantıda Celal Açar’dan önceki sicil kurulu başkanı Levent Yücel de söz olarak tüzüğü aşan üye alımlarını ve yukarıda bahsi geçen şark kurnazlıklarını savunmaya çalışmış, o da cevabını Kulübümüze en faydalı Galatasaraylılardan biri olarak tarihe geçeceğine inandığım rahmetli Kemal Onar’dan almıştır.

KEMAL ONAR
  • Doğru oku, yorum yapma, kişisel yorumlarla tüzüğü ihlal etme hakkınız yoktur!

Dönelim kendimize. Mart 2016’da olağan mali genel kurulda kulübün geldiği durumdan ilgisiz üyeleri ve “siyaset esnafı” olarak adlandırdığım çıkar grubunu sorumlu tutmuştum.  Sorularımdan biri şuydu:

“…Ünal Aysal’ın 100 milyon dolarla geldiğini kulüp üyelerinin kulağına üfleyenlerin, Prof.Duygun Yarsuvat’ın yönetim listesini birkaç saatte hazır ediverenlerin, Dursun Özbek’in seçilmesi için kendince kampanya yapanların hep aynı simalar olması size de garip gelmiyor mu?…”

Öyle ya yukarıda ismi geçen üç saygıdeğer başkanımızın ne zihniyet, ne plan, ne de uygulama olarak birbirlerine pek benzemedikleri ortada.. Her üç başkanın listesini de aynı hararetle pazarlayan, kimileri seçimden sonra sahneden inen, bir kısmı da seçtirdiği yönetime bile kişisel talepleriyle rahat çalışma ortamını çok gören o grup bellidir, bu işlerde pek mahirlerdir.

Yine Mart 2017’de genel kurullara katılımın kaydı açık üyelerin %20’sine bile varmadığını, aidat ödememenin ve katılım göstermemenin Tüzük madde 20’deki kesin yaptırımlarına rağmen bu ataletin aynen devam ettiğini vurgularak kürsüden şunu sormuştum:

“…Genç üyelere bir tavsiyem var, soru sorun Galatasaray’da.. Mesela son 27 yılda sadece iki sicil kurulu başkanı olmuş kulübümüzde.  Acaba bu acayip yapının bir sebebi bu mudur diye sorun?…”

Alp Yalman, Faruk Süren, Mehmet Cansun, Özhan Canaydın, Adnan Polat, Ünal Aysal, Prof.Duygun Yarsuvat, Dursun Özbek… Sekiz kulüp başkanı, pek çok seçim ve yönetim listesi ama sicil kurulunda sadece iki başkan?  Enteresan değil mi sizce de?? Neden sicil kurulları bir tür vatandaşlık dairesi gibi çalışıyor? Neden yıllardır kimse sicil kurullarının çarşaf liste haricinde ve yönetimlerden bağımsız seçilmesini önermedi?  Günün ihtiyaçlarına göre tüzük tadili yerine var olan maddeleri esnetme, yeni baştan yorumlama, şehir efsaneleri yaratma gayreti niye ??

Dışarıdan göründüğü gibi değil” diye kodlanmaya çalışılan perili köşk hikayelerinden,  “Bilmediğiniz şeyler var” masalından gına gelmedi hepinize?

Bir soruyla da iğneyi kendimize batıralım, bu zor durumda ben kulüp başkanı olsam ne yapardım?

Öncelikle bu tezgahı kuranların kim olduğunu çok boyutlu araştırır, tutanak karşılığı 141 formu teslim eden üyeyi, mağdur edildikleri şüphe götürmeyecek biçimde ortada olan Mektepli kardeşlerimden alenen özür dilemeye ve kulüp üyeliğinden istifaya davet ederdim. Yine mağduriyet yaşayan genç kardeşlerime bir haftadan az olmamak üzere başvuru formlarındaki referansları gerçek tavsiye imzaları ile değiştirme olanağı tanırdım.  Kendileriyle doğrudan temas kurup görüş ve düşüncelerimi geçmişten örnekleri de hatırlatarak aktarırdım, referans imza konusunda eğer tercih ederlerse yönetim kurulum vasıtasıyla konuyu çözerdim.  Standart başvuru süresi kapandığı, D ve E grubundan başvuranların da hakkını yemek söz konusu olamayacağı için, istem dışı bu olağanüstü durum nedeniyle 400 sınırını bir seferliğine aşardım.  Bu kararla mer’i Tüzüğün 8. ve 9. Maddesini alenen çiğnediğimi, bu kararın idari açıdan net bir ibrasızlık gerekçesi olduğunu bilerek bunun getireceği siyasi riskleri aldığımı kamuoyuna ilan ederdim.  Bunu neden yapardım?  Mektepli kardeşlerimi sevdiğim, saydığım için mi, sadece vicdani gerekçelerle mi, mağduriyeti gidermek için mi?  Bunların tesiri yadsınamaz ama esas sebep kazanmak için her yolu mübah sayanlara aradıkları fırsatı vermemek ve Galatasaray’ın yakın geleceğinde bir kırılmayı, ayrışmayı önlemek olurdu.  Bu gençleri, Galatasaray Spor Kulübü’ne büyük zarar vermiş çıkarcı bir kitlenin irade ve insafına terk etmemek için,  GSL 150.dönemi takiben kayıp nesiller yaratmamak için, bu kulüpteki sosyal huzur ve birlikteliğin benim makamda kalış süremden çok daha mühim olduğunu düşünerek bu riski üstlenirdim.  Akabinde de tüzük tadiline dair önerilerimi üç ana başlık altında toplayarak camia ile paylaşırdım.

  • Mevzuata uyum, iyi yönetim ve etkin denetim hedefine yönelik iyileştirmeler (dernek ve şirketin mali yıllarının birleştirilmesi ya da Denetim ve Sicil kurullarının bağımsız seçilmesi gibi)
  • Tüzük metni içindeki uyumsuzlukların ya da fiili durumlara çözüm getiremeyen eksiklerin giderilmesi (tek taraflı kararla baskın seçim kararı alan yönetim kurulların daha geniş bir takvim ilan etmek zorunda olması gibi)
  • Kulübe üye alımı koşulları gibi yenilik doğurucu hükümler

Hakkaniyetli veya ideal çözüm bu mudur bilmiyorum ama o makamda olsam yapacağım bu olurdu.  İçine düşülen çıkmaz öyle bir davul ki, sesi uzaktan bile hoş gelmiyor!

Bu çok uzun yazının son kısmını ise değerli kardeşlerime ayırmak arzusundayım.

Sevgili kardeşlerim,

Evvela üye olmak istediğiniz kulübümüzün hali ve gitmesi gerektiği rotaya dair fikirlerimi çok kısa nakletmek isterim.

Son yıllarda GALATASARAY SPOR KULÜBÜ misyonunu unutmuş görünen, stratejisi ve uzun vadeli planları olmayan, dönemlik hedeflere göre bir araya getirilmiş sporculara hesapsız ödemeler yapan, kısacası doğru yönetilemeyen, iyi denetlenemeyen, pek de UMUT vaat etmeyen, borca batık müflis bir yapıdır.

Oysa GALATASARAY SPOR KULÜBÜ iyi insan ve nitelikli sporcu yetiştiren, inandığı değerleri savunan, sürdürülebilir başarıyı hedefleyen, dirayetli insanlar tarafından stratejik hedefler doğrultusunda yönetilen, hesap veren, çok iyi denetlenen muteber bir kurum olmalıydı.  Türkiye’ye UMUT aşılayan bir medeniyet projesi, ülkenin en güçlü global markası olarak müstesna bir konumda kalmalıydı.

Sizlerin de takip ettiği üzere Kulübümüzün ve bağlı ortaklıklarının en acil konusu finansman ve nakit akışı olsa da, bugünkü manzarayı yıllar içinde hazırlayan daha ciddi problemler mevcuttur. Bunlardan ilk aklıma gelenler:

  1. Genetik problemler (ülkedeki spor kültürü, kulüp yapısı, anormal beklentilerden kaynaklanan toplum baskısı, istikrarsızlık…)
  2. Stratejik planlama geleneği olmaması (Sportif, İdari, Mali)
  3. Organizasyon yapısı
  4. İş akışları ve karar alma süreçleri
  5. Profesyonel kadroların yetkinliği ve kuruma sadakati
  6. İtibar Yönetimi
  7. Galatasaray genelinde iç iletişim
  8. Sözleşme yönetimi ve henüz gerçekleşmemiş idari / hukuki riskler
  9. Üyelerimizden yeterli düzeyde katkı ve destek alamamak

Acil olan finansman konusuna gelirsek size tek bir sayı vermek isterim.  Galatasaray Spor Kulübünün öz sermayesi şu anda eksi (650) milyon TL mertebesindedir.  Bu miktar şu anlama geliyor.  Diyelim ki çok radikal bir karar alarak kulüp olarak sportif faaliyetlerimizi durdurduk, piyasada ederi olan tüm oyuncularımızı başka kulüplere sattık. Bankalardaki paramızla borç ödemeye başladık, tüm menkul kıymetleri ve gayrimenkulleri likide ettik yine borç ödedik.  Elde avuçta ne varsa sattık savdık, geriye sadece biz Galatasaraylılar kaldı ama yine de konsolide borcumuz 650 milyon Türk Lirası olarak kalmaya devam edecektir. 9.000 civarı kaydı açık kulüp üyemiz var diye varsayarak her birimize yaklaşık 73.000 TL borç taahhüdü düşmektedir.

Bu verileri / tespitleri aklınızda tutmanızı rica edeceğim ve müsaadenizle sizlere üzerinde düşünmenizi temin etmek umuduyla birkaç sorum olacak.

  • Güvendiğiniz, iletişim kurduğunuz, sizi bilgilendirmeye ya da yönlendirmeye soyunan büyük ağabeylerinize sorar mısınız lütfen, bilhassa son 20 yılda Galatasaray Spor Kulübü genetik kodlarından koparak sıradanlaşırken, adım adım çökertilirken, idari ve mali bağımsızlığını yitirme noktasına gelirken ne yapmışlar? Hangi direnişi göstermiş, hangi ikazlarda bulunmuşlar? Çözümün parçası olmak için cansiperane çalışmışlar mı yoksa bizzat her tür kulüp içi siyasi pazarlığın göbeğinde yer alıp istemeden ya da göz göre göre kulübe zarar mı vermişler?
  • D veya E grubundan bir grup üye topluca ve organize biçimde sahte referans imzalarla kulübe üye olma girişiminde bulunsa ne hissederdiniz, size tavsiyelerde bulunan pek kıymetli ağabeylerinizin tepkisi sizce ne olurdu?  Bu konuyu “mesele” etmeyip üstünü mü örterlerdi yoksa yeri göğü mü inletirlerdi?
  • Rastgele imza atma garabetinin 40 yılda bir ilk kez size denk geldiği kanaatinde misiniz yoksa sizden önceki başvuru dönemlerinde hani o zamanki sicil kurulu üyeleri de görmezden gelmiş olabilir mi?
  • Galatasaray Spor Kulübü Tüzüğünü baştan sona okudunuz mu?  Tüzüğün tadil edilmesinden korkanların ya da bu sürecin hazırlık aşamasını dahi öcü gibi göstermek isteyenlerin anlattıklarını doğrulama ihtiyacı hissettiniz mi?

Sevgili kardeşlerim,

Yukarıdaki sorular bir yana eğer sizler herhangi bir zaman ola ki bana sorsaydınız –biraz da kendi deneyimlerimden hareketle– “kendinizle barışmadan, büyük kalabalıklarla karışmadan, başka Galatasaraylılarla kaynaşmadan hatta bir kariyer seçip ekmeğinizi kazanmadan kulüp üyeliğini birinci önceliğiniz olarak görmeyin” derdim.

Ama madem ki şimdi arzu etmişsiniz, irade göstermişsiniz, başvuru formlarınızı bizzat imzalamışsınız dilerim ki tez elden kulübümüze üye olasınız.  Gün mü olur, hafta mı olur, ay mı olur bilemem ama mutlaka tez elden olsun.

O günler, haftalar Galatasaray’a ve hayatlarımıza ne getirir bilinmez ama siz siz olun küsmeyin, kopmayın, uzaklaşmayın, ayrışmayın, ayrıştırmayın.  Sizin üzerinizden kulüp içi siyasette pozisyon almaya kalkanlar olursa buna müsaade etmeyin.  Üye olduğunuz andan itibaren mesuliyet sadece sizin omuzlarınızdaymış gibi meraklı, sorgulayıcı, fedakar, çalışkan olun.  Dayatılana değil, Galatasaray’ın kurucu değerlerine inanın.  Gelenek diye önünüzde konanın, bir asır öncesinden referansını ve karşılığını araştırın. Ne de olsa Kulübümüz 113, Mekteb-i Sultani 150, Enderun’dan mülhem sarı-kırmızı eğitim geleneği 537 yaşındadır. Sanmayın ki dünya sizden ve ömrünüz oldukça yaşatacağınız samimi birlikteliğinizden, kardeşlik bağlarınızdan ibarettir.   Keşke öyle olsaydı 🙁

GSL 150.dönem Ece Ağdaş’ın objektifinden

Başvuru formlarınız belki de haftalarca bir yerlerde bekletilip son gün gerçek dışı referans imzalarla kulübe ulaştırılmasa, güvendiğiniz kişiler kendilerinden beklenen asgari özeni gösterselerdi, beklendiği üzere rahatlıkla ve sorunsuzca üye olacaktınız.  Oysa  kulübümüzde sadece “biz bize” değiliz, Mektepli olmayan üyelerimiz var ve bundan sonra da olacak.  Normal koşullarda sizin için zahmetsiz olan süreç, başkaları için çok müşkül ve çetrefil olabiliyor. Size müktesep hak olan, başkaları için hayali kurulan ama erişilemeyen bir ayrıcalığa dönüşebiliyor. Bugün sizin hayal kırıklığınız, tepkiniz ve öfkeniz başkalarında farklı zamanlarda değişik gerekçelerle tezahür etmiş olabilir.  Bugün size yaşatılanı rövanş almak için değil, empati kurmak için tutun hafızalarınızda. Değer verdiğiniz her payeye sahip çıkın çünkü Galatasaray hepimizindir.  Galatasaray gelmiş geçmiş tüm Galatasaraylıların toplamından ibarettir.

Dolayısıyla siz kardeşlerimden ricam odur ki, her fikre saygılı olun, bol bol dinleyin, gözlem yapın, ölçün-biçin-mukayese edin ama son tahlilde aklınızdan ve vicdanınızdan başka rehberlere itibar etmeyin.  Ne olursa olsun lütfen vasatlığa teslim olmayın.  Bu satırların yazarıyla ve yazdıklarıyla bugün hemfikir olmasanız da, en azından bu önerileri hemen yabana atmayın, üstünü çizmeyin.  Belki bir gün “İlker abinin de bir bildiği varmış” dersiniz..

Ne zaman şahsen tanışma fırsatı buluruz bilemiyorum, o vakte kadar sizleri sevgiyle kucaklıyor gözlerinizden öpüyorum.  Siz olmadan Galatasaray ailesinin bir parçası eksik kalacaktır, ne olur eksilmeyin.

Her şey yoluna girdiğinde, bize her kederden ve her sevdadan geriye kalan yalnız GALATASARAY olacaktır, o her birimizden daha önemlidir çünkü bizden çok yaşamıştır, bizden sonra da vakur biçimde yaşayacaktır.

 

 

*: Galatasaray Lisesi 150.dönemden kardeşlerimiz okuduğunuz yazıyı takiben bir gün sonra (30 Ekim 2018) bana yazılı bir açıklama gönderdiler.  Bahsi geçen toplantının hem tarafı hem de şahidi olduklarından ötürü burada aktarmak boynumun borcudur. Özetle; iki günlük ek sürenin toplantıdan sonra tanındığını, toplantı esnasında kendilerine çözüme yönelik net bir vizyon çizilmediğini, konuyu yargıya taşımaları halinde zarar göreceklerinin açıkça ifade edildiğini, kendilerinin aldığı hukuki görüşlere karşı bir hukuki argüman sunulamadığını, zamanın darlığı ve şahsen ya da birinci derecede yakınlar vasıtasıyla form teslimi hususundaki ısrar nedeniyle bu şartlara uyamayacak arkadaşlarını düşünerek iki günlük (net 36 saat) ek süreden istifade etmediklerini, son tahlilde haksızlığa uğramış olmayı içlerine sindiremediklerini ve konunun sağda solda bilgiden ve iyi niyetten uzak şekilde polemik malzemesi yapılmasına çok üzüldüklerini belirtiyorlar.