Gücün Karanlık Tarafına Göz Kırpmak

Galatasaray Spor Kulübü üyesi sıfatıyla yer aldığı hiçbir seçimde Dursun Aydın Özbek’e oy vermedim. Ekibini yetersiz, vaatlerini geçersiz bulduğum da olmuştur ama 2022 seçiminde oy vermeme gerekçem Bay Fırat Develioğlu’nun müphem gelecek tahayyülüne ortak olmamaktı.  Sayın Özbek 25 Mayıs 2024’te 3343 rekor oyla yeniden seçildi, dört ay evvel sarı ve kırmızı iki liste de benim oyumu alamamıştı.

Dursun Aydın Özbek oy kullanırken

Sandıklar kapanınca seçmenin mesaisi biter dolayısıyla Galatasaray’ın bekası, başarısı ve itibarını temel alacağı umulan hizmet dönemi başlar. Dursun Aydın Özbek ve diğer başkanların isabetli, ilkeli, Galatasaray hak ve menfaatlerine uygun icraatlarını kendimce desteklerim.  Bunu da hiç saklamam. Örneğin Mecidiyeköy’ün rezidans projesine dönüşme iradesi, Galatasaray Adasındaki mülkiyet hakkımızın genişletilmesi, Sportif A.Ş. gelirlerinin TL bazında neredeyse beşe katlanması, bilhassa Kahramanmaraş-Hatay depremlerinden sonra bölgeye gösterilen olağanüstü ilgi ve destek takdir edilesi icraat sınıfına girer.  Elbette hesapsızlık, tutarsızlık, israf, muhtelif iletişim hataları, denetimsizlik, laçkalık, spor kulübünün yetiştirici & geliştirici misyonundan peyderpey uzaklaşması gibi semptomlar nedeniyle beğenmediğim icraat grubu ağırlıktadır.  Dolayısıyla Sayın Özbek’e oy vermemekte kendimce haklıyım, hiç de pişman olmadım.

Ben oy vermemiş olsam da kendisi Galatasaray Spor Kulübü başkanıdır.  Genel kurul iradesiyle seçilmiştir, meşru yetki ve yasal sorumluluk sahibidir.  Onu takdir etmesem bile Dursun Aydın Özbek genel vekalet ilişkisi gereği beni de temsil etmektedir.  O bakımdan temsil kudretinin yüksek olmasını beklerim. En azından beni mahcup etmemesini arz ve talep ederim.

Bu girizgâh ertesinde kendisine olan mesafem anlaşılmış olsa gerek, bu noktadan sonraki satırları ise derin bir hayal kırıklığı ve mahcubiyet ile yazdığımı kendime not olarak buraya eklemek durumundayım. 

Hep birlikte aynı cevapları vermemizi gönülden dilediğim sorularla girelim konuya:

  • Kazanmak için her yol mübah mıdır?
  • Yasal ile meşru kavramları aynı kapıya mı çıkar?
  • Futbolu zehirleyen illegal bahsin örtülü reklamını yapan profesyonel futbol takımı olur mu?
  • Sponsor ilişkilerinde sık sık ofsayta düşmek büyük bir kulüp için normal mi?

Üç gün önce henüz maçlarda göremediğimiz son dakika transferi Roland Sallai Florya’da poz verirken üzerindeki formanın sırtında meritking.news ibaresi gördük.  Henüz KAP bildirimi ya da imza töreni yapılmamışken yeni bir sponsor olduğu haberi servis edildi.

Roland Sallai

MeritKing internette spor içeriği tüketen insanların sık sık karşısına çıkan yurt dışı menşeli bir bahis ve kumar sitesinin adıydı.   “Paranın rengi olmaz” derler ama Galatasaray asırlık itibarına böyle bir hata için kara çalmazdı, dolayısıyla elbet makul bir açıklaması olmalıydı.

Türkiye’de makro iktidarın sahibi ve mutlak gücün tek temsilcisi R.T. Erdoğan Kasım 2020’da ne demişti hatırlamamak olmaz:

“Paranın rengi, dini yoktur. Para paradır.” 

Ülkemizdeki tüm mikro iktidar sahiplerinin onu örnek aldığını, özellikle eleştiri ve itirazlara onun gibi tepki verdiğini hatırlayınca biraz endişelendim.

Aynı akşam (14 Eylül 2024) Galatasaray profesyonel futbol takımı Çaykur Rizespor maçına sırtında meritking.news reklamıyla çıktı. 

https://www.galatasaray.org/haber/kulup/serwin-global-solutions-sdn-bhd-ile-yapilan-sponsorluk-anlasmasi-hakkinda/56133

Kulübün resmi açıklamasına bakıldığında Forma sırt reklam, farklı branşlarda tanıtım hakları karşılığında iki sezon için 14.060.000 Amerikan Doları + KDV ödenecekmiş. 

15 Eylül akşamı nihayet KAP açıklaması geldi.  https://www.kap.org.tr/tr/Bildirim/1334281

Buna göre futbolun payı 3.155.000 Amerikan Doları + KDV olacakmış, kalan meblağın diğer branşlara gideceğini varsayabiliriz.

İlan edildiği şekliyle yeni partnerimiz Serwin Global Solutions SDN BHD Malezya’da Iskandar Puteri şehrini adres göstermiş.  https://serwinglobal.com/ adresine bakıldığında hiçbir detay bilgi yok, kurucusu belirsiz, sermaye yapısı paylaşılmamış, yönetim kadrosu tanıtılmamış, çalışılan müşteri referanslarına yer verilmemiş.  Serwin Global 14 milyon dolar sponsorluk dağıtabilen muhteşem spor portalından ise hiç bahsetmemiş, enteresan?

Meblağ kadar şüphe de büyük olunca meritking.news adlı haber portalına göz atmak gerekti.  Manzara trajik, en basit kontrol soruları bile drama dönüşmekte, şöyle ki:

Onlarca benzeri olan, künyesi bulunmayan, iletişim için adres veya e-posta veremeyen, içinde şu an tek bir harici reklam banner veya advertorial barındırmayan, vasatın epey altı toplama içerik sunan alelacele hazırlanmış izlenimi veren wordpress tabanlı bir haber portalının Türkiye’nin en muteber spor markası Galatasaray’a 14 milyon Amerikan doları + KDV sponsorluk katkısı vermesi ticari olarak mümkün müydü?  Böyle bir gelir modeline iddia ettiği faaliyet alanıyla yasal ve meşru yollardan erişebilir miydi? Bu hayatın olağan akışına uygun muydu?

Haber portalı görünümlü bu adres besbelli illegal bahis ve kumar sitesi #MeritKing’in klonu ve uzantısıymış.

Mevzuatı by-pass etmek için icat edilmiş hülle ile karşı karşıya idik. Yasal olarak bu reklamın alınması için mevzuattaki imkanlar kullanılmış ancak ahlaki açıdan meşruluğu çok tartışmalı bir iş yapılmıştı.

Yasadışı bahis kara paranın hakimiyetinde olan mecradır. Futbolun spor olmaktan çıkıp üzerine kumar oynanan fenomene dönüşmesine asli sebeptir.  Dünya üzerinde spora dair anormal, açıklanamaz, çirkin tüm usulsüzlüklerin bir yerlerinde mutlaka yasadışı bahis üzerinden dönen milyarlarca dolardan pay kapma yarışının gölgesine rastlanacaktır. 

Illegal Sports Betting

Bu konuda daha detaylı bilgi sahibi olmak isteyenler için birkaç link paylaşmak isterim.

https://www.capital.com.tr/haberler/tum-haberler/bakan-simsekten-yasadisi-bahis-ve-sanal-kumar-uyarisi

https://www.bbc.com/turkce/articles/c4nxvl0jg42o

https://www.ihbarweb.org.tr/ihbar.php?subject=9

Faaliyetinden yıllardır zarar eden, bir türlü hesabını bilmeyen, mahalle baskısıyla paniğe kapıldıkça daha çok harcama yapan Galatasaray biraz dikkatli olabilseydi, kovduğu futbolcuların cebine para koymasa ve kadrodan gönderdiği oyuncularına maaş ödemeseydi, sportif başarıdan bağımsız sürdürülebilir gelir etmeyi başarabilseydi “paranın dini imanı olmaz” demek zorunda kalmayacaktı!  Fayda / maliyet kavramına yabancı, üretemediği başarıyı borç parayla satın almaya çalışan Galatasaray önümüzdeki aylarda içine düşmesi muhtemel ödemeler dengesi krizi için paranın ucunu gösteren herkesle masaya oturur muydu gerçekten? İllegal faaliyetine muteber reklam mecrası arayanların tuzağına düşülmesi mümkün müydü? Kültür simgesi, sporun beşiği Galatasaray bu olabilir miydi?

galatasaray.org resmi web sitesine bakınca görülüyor ki Galatasaray Spor Kulübü aynı zamanda #Bilyoner ile de sponsorluk ilişkisi içinde. Bilyoner Spor-Toto ve Milli Piyango’nun yasal bayiliğini almış, T.C’ye vergi ödeyen, T.C. kanunlarına tabi yasal bir anonim şirket. Yasal ve vergilendirilmiş kazanç sahibi #Bilyoner ve benzeri kurumların en büyük düşmanı ve mücadele alanı illegal bahis ve kumar siteleri. Bunların etkinliğini azaltmak için her yolu deniyorlar.

Sonra bir bakıyorlar ki iş ortakları mücadele ettiklerinin örtülü reklamına başlamış??  Türkiye’nin en saygın spor markasına sözleşmeli iş ilişkisine giriyorsunuz ama o marka sizin işkolunuzu çökertecek yapının ürettiği hülle haber portalının reklamını formasına koymuş?  Sponsor ilişkilerinde garip işlere yakın dönemden başka bir örnek de adı sanı duyulmamış GKN Kargo ile 42 milyon TL tutarında sponsorluk alınacağının duyurulması ve imza töreniydi. Birkaç ay sonra anılan şirket konkordato ilan etti, dağ kadar borçlarına ek, taahhüt edilen meblağı ödeyecek mal varlığı olmadığı da ortaya çıktı. Elbette her ticari kuruluş sarsılabilir, zora girebilir veya batabilir ancak  Galatasaray herkesle para ilişkisine giremez.

GKN Kargo imza töreni – 27 Temmuz 2023

Kurumun itibarı ve markanın değeri açısından sponsor olacak kuruluşlar sanki onlara ticari kredi verecek banka hassasiyetiyle araştırılmalıydı. Eğer bu araştırma hakkıyla yapılmazsa gelir-gider dengenizi hançerlemiş olursunuz çünkü tahsil edemeyeceğiniz gelire göre reel harcama yapmak nakit akışınızı mahveder.

Meritking meselesi zamanlama olarak da çok tatsız bir döneme denk geldi. Tribün rantı üzerinden dönen organize işler ve karaborsa iddiaları yüzünden yıpranan, ortada somut delil yokken dahi yıpratılan bir yönetimin illegal bahis ve kumar siteleriyle flörtü şuursuzluk mu yoksa bir tür meydan okuma mı acaba?

Benim harici yorumum bu çaresizlikten kaynaklanan panik halidir.  Hesapsızca yükselen giderler, her ay vadesi gelen yeni ödemeler derken ipin ucu kaçmıştır ve hızla yeni gelir yaratarak dengeye gelmek elzemdir.  Dolayısıyla elinde parayla gelen sponsoru incelemek konusunda seçici olmak mümkün değildir ve zaman kaybıdır!

Meritking.news işbirliği üzerine şüpheler ve eleştiriler yoğunlaşınca Galatasaray Spor Kulübü Başkan yardımcısı Niyazi Yelkencioğlu savunma pozisyonu aldı.  Medyada yer aldığı kadarıyla son açıklaması şöyleymiş “bu para uzaydan gelmiyor, bu anlaşmayı uzaylılarla yapmadık”

Sn Yelkencioğlu Torino kulübü ile meritking arasında benzer işbirliğine girildiğini, Fenerbahçe’nin Pasha adlı sponsoru olduğunu söyleyerek kendi icraatlarını temize çekmeye çalışırken Galatasaray’a saldırmak için art niyetli bir çalışma olduğunu da eklemeden duramamış.  Ankara’daki siyasi iktidarın kendini savunma mekanizmalarına ne kadar benziyor değil mi, çünkü iktidarın retoriği bulaşıcıdır.

Niyazi Yelkencioğlu

Konuya tamamen yabancı olduğu halde müdafaaya koşan Niyazi Yelkencioğlu’nun bilmediği veya anlayamadığı konulara gelelim. Öncelikle bahis (betting) konusu her ülkenin iç hukuk düzeni içinde ele alınır, dolayısıyla Torino ile yapılan işbirliği T.C. kanunlarına & federasyonlarına tabi kulübümüz için ilginç bir örnek olsa da nihai ölçüt olamaz. 

Fenerbahçe’yi hedef göstererek “bakın onların da sponsoru var, onlara da bir şey desenize” söylemi ise Aykut Kocaman’ın “Türk futbolunda hız sınırı aşılmış ama radar bir takıma tutulmuş esas dert orada” demesine benziyor.  Hatırlanacak olursa Aziz Yıldırım da “şike yapmadım” diyememiş ama şikeyi Türkiye’ye Galatasaray’ın getirdiğini iddia edip mahkeme heyetine Sturm Graz maçımızı seyrettirerek herkesi güldürmüştü. Şunu unutmayalım ki etik değerler ve yönetim ilkeleri konusunda Fenerbahçe bizim için kerteriz olacaksa, Erzurumluların dediği gibi “ört ki ölem!” Kural şudur, eğer herhangi bir rakibimiz yasalara ve mevzuata aykırı iş yapıyorsa, sporun karar alıcılarının yaptırım gücü ve yargı denetimi yoluyla onları hizaya sokarsınız. Sui misal emsal olmaz, Galatasaray’ın tarihi sorumluluğu ise öncü ve iyi örnek olmaktır.

Kendisine hiç düşünmediğine emin olduğum bir pencere daha açayım. Akçeli konularda pozisyonunu anlatmakta zorluk çeken, şüphelerden sıyrılamayan, dedikoduların merkezine oturan bir marka kendisiyle gönül bağı kuranların itimadını sarsar. Bu durum da ürün ve hizmetlerin tercih edilmemesine, parlak projelerin bile güdük kalmasına yol açabilir. Yok yere saçma şeyleri gündemde tutmak yerine, mesela yeni tanıtılan GSPara uygulamasının talihsizliğe uğramamasına azami dikkat sarf etsinler.
Peki nereden başlasınlar, mesela bu meritking.news işini masaya getirenlerle irtibatı derhal kessinler.

Son olarak Niyazi Yelkencioğlu’na 7258 sayılı yasanın 5.maddesi ç) fıkrasını okumasını öneriyorum.  Bu işin şakasının olmadığını, ateşle oynandığını fark edecektir.   Hangi etik ilkelere sadakat göstermesi gerektiğine dair bir örnek de sunulabilir. https://gsdivan.com/draft/wp-content/uploads/sites/2/2020/01/Etik_Degerler_Davranis_Kurallari-3.pdf

Yukarıdaki linkte belgenin 3.2.4 bölümünü özellikle tavsiye ederim.

Son tahlilde ne oldu? Eleştiriler, tepkiler, suç duyuruları gelince Galatasaray bu şüpheli (bence çirkin ve kabul edilemez) iş birliğini askıya aldığını duyurmak zorunda kaldı. Fahiş bir hatadan yüz çevirip, doğruya döndüklerini ummak isterim. Yazımızın başlığı “Gücün Karanlık Tarafına Geçmek” de olabilirdi, bu ricat sayesinde başlık tadil edildi.

https://www.galatasaray.org/haber/gs-sportif-a-s/sponsorluk-anlasmasi-hakkinda/56148

Hepimiz biliriz ki çalışan insan hata yapar, normaldir. Proje yaparsınız beklenen sürede tamamlanmaz, harici faktörler etki etmişse beklenmedik bir sonuç değildir.  Veri setiniz eksiktir, yatırım fizibiliteniz tutmayabilir.  İstemeden kusurlu bir iş yaparsınız, düzeltmek için çaba sarf ederseniz kimse yüksek perdeden eleştirmez.  Verimli çalışmıyorsunuzdur, gayret eder iyileştirirsiniz. 

AMA yönetme sorumluluğu üstlenen seçilmişler bizi aptal yerine koymaya çalışırlarsa, hele eksi yazan hesapsız işlerini telafi etmek için panikle şüpheli karar ve eylemlere taraf olurlarsa o zaman iklim değişir, her türlü idari / mali / hukuki sonucuna da katlanmak zorunda kalırlar.  Mesuliyetin getirisi olarak arada devasa bir fark var, bu yazı da farkı fark etsinler ve hab-ı gafletten uyansınlar diye kaleme alındı. 

Galatasaray’da son dönemde olan biten izaha muhtaç garip olaylardan hicap duyuyorum, bu gidişatta bir payım olmaması beni asla rahatlatmıyor.  Göz göre göre yapılan hatalar kadar, bu hatalara bağnaz bir tavırla sahip çıkanları ve en primitif tepkileri vererek kulübün vasatlaşmasına bilmeden yol açanları gördükçe üzüntüm katlanıyor.  Sporun ne olduğunda ve hangi evrensel değerleri temsil etmesi gerektiğinde anlaşamıyorsak sıkıntı gerçekten büyük.  Asgari ortak payda namına ahlaki bir zemin yoksa altımızda bu kulüp her yere sürüklenebilir, buna da asla razı gelinemez.

İdealizm karın doyurmaz, rekabet için bol para lazım” diyen endüstriyel futbol meraklısı pragmatik zihinler topluma karşı hiçbir sorumluluğu olmayan, gençlere iyi örnek olma ve umut aşılama misyonunu tamamen bırakmış, kazanmak uğruna her türlü şüpheli ilişkiye taraf olmuş, kurucu değerlerinden uzaklaşmış, pusulası kırılmış ve kıblesi kalmamış, dolayısıyla başkalarının kolay hedefi ya da oyuncağı olmuş Galatasaray’a tahammül edebilirler mi? Bir daha… bir daha düşünsünler, tekrar muhakeme etsinler.

17 Eylül 2024 itibariyle mevcut yönetimin tamamen kontrolü kaybettiğini hissediyor, kulübün önündeki kritik eşikleri görünce endişeleniyor ama gidilecek yolu da ufukta seçemiyorum.

Edebiyatın başyapıtlarından Dostoyevski’nin SUÇ ve CEZA adlı romanının son cümlesi gibi: 

“Bu yeni bir öykünün konusu olabilir, bu öykümüz ise bitmiştir”

Riva’dan sonra Florya’dan önce

Yazmak üzere masa başına oturduğumda bu defa varoluşçu düşüncenin sembol ismi Søren Kierkegaard’ın unutulmaz cümlesi aklımda: “Hayat ancak geriye bakarak anlaşılır fakat ileriye doğru yaşanmalıdır” 

Kierkegaard içinde bulunduğumuz anda olan bitenin tam olarak anlaşılamayacağını çünkü zamanı durdurup insanın eksiksiz muhakeme yapabileceği bir an olmadığını savunur.  Aynı zamanda kişinin kendisi olabilmesinin hayata dair estetik, etik ve manevi seçimleri olduğunu da eserlerinde konu eder. 

Bu perspektifte Galatasaray Spor Kulübü tarafından 6 Temmuz 2024 tarihinde düzenlenen olağanüstü genel kurula bakmak, geriye dönüp anlamaya çalışmak, ileriye doğru yaşanacaklara dair bazı tespit ve uyarılarda bulunmak isterim.  Bu kez yalnız kendi görüşlerimi değil bir önceki hafta cumartesi günü kürsüye çıkan kulüp üyelerinin dile getirdiği bazı cümleleri de paylaşmak istiyorum.  Dolayısıyla elimizde geçmiş veriler, alınan kararlar ve o güne dair bazı söylemler olacak.

Konuyla yoğun ilgisi olmayanlar için kısa bir özet yapmak gerekirse kulüp üyeleriyle seçilmiş yönetimler arasında hukuken bir vekalet ilişkisi kurulur.  Vekiller (yönetim kurulu üyeleri) yetki verenlere karşı (kulüp üyeleri) her daim sorumludur.  Kulübün mülkiyetinde ve/veya kullanımında olan taşınmazlar üzerinde hak veya mükellefiyet kurmak ise ayrıca yetkilendirilme gerektiğinden seçilen her yönetim olağanüstü genel kurul çağrısı yapar, ihtiyacı olan yetkileri gündem maddeleri olarak sıralar ve genel kurulun karşısına çıkarak ihtiyacı anlatıp yetki almaya çalışır.  İstisnalar dışında (ki bu istisnalar genellikle somut çıkarımlardan ziyade şahsi mülahazalar içerir) yönetimler arzu ettikleri yetkiyi genel kuruldan alırlar.

Dolayısıyla değişmez tespitimizi tekrarlayalım. Gerek seçimleriyle gerek tespitleriyle gerekse de görmezden geldikleriyle Galatasaray’ın başına gelen her iyi veya kötü gelişmenin nihai sorumlusu genel kuruldur.

Sıkça şahit olduk ki “Madem seçtik güvenmeliyiz, seçilmişlerse ellerini kollarını bağlamak olmaz, cepheye giden komutan mühimmatsız bırakılmaz” benzeri ön kabullerle hareket edilmekte.  Oysa Galatasaraylıların üzerine derin düşünmediği bir konu var.  Sandıklar kurulduğunda Galatasaray’ın geleceğine dair ideal kompozisyonu oluşturmuyorlar, önlerine konanlardan birine oy atıyorlar.  Burada çok derin bir fark söz konusu.

Galatasaray SPOR Kulübü Yönetim Kurulu – 6 Temmuz 2024

Kulüp tarihinde en yüksek oyu almış yönetim şu anda iktidarda.  25 Mayıs 2024 tarihli son seçimde 3343 oy almış Dursun Aydın Özbek karşısında kim vardı?  Anayasa hukuku profesörü Süheyl Batum.  Eğer geçmişte bu seçimlere şan olsun diye girmiş, ciddiye alınmayacak adayları kenara koyarsak, ciddi bir aday liderliğindeki ekibin ilk kez bu kadar vasat kampanya yaptığına şahit olduk.  Bu son seçimdeki sarı listeye dair eleştiri değildir, anlatmak istediğim eğer mevcut yönetimin devamından yana değilseniz seçebileceğiniz tek liste onlardı.  Ya iktidarın kırmızısı ya alternatif itirazların sarısı… Hepsi bu! Beyaz oy pusulası ile mucize yaratamadığınız takdirde kendi kırmızınızı boyayamazsınız, alternatif sarının tonunu belirleyemezsiniz.  Verdiğiniz oy seçiminize işaret ediyor ama o seçim 1 oy farkla bitmemişse Galatasaray’ın geleceğini tek başınıza belirlemiyorsunuz.   Dolayısıyla temsile dair vekalet vermekle spesifik bir konuda tanımlı yetki vermek aynı kapıya çıkmıyor.  Neticeleri de benzer olmayabiliyor.

Galatasaray’ın mevcut başkan Dursun Özbek yeniden başkan seçildi. Özbek, toplam 3 bin 343 oy alarak başkan seçildi.

Kulüp yönetim kurulu toplantı tarihinden yaklaşık bir ay önce ilan etmek suretiyle ekte göreceğiniz geniş yetkileri talep etmişti.

https://www.galatasaray.org/haber/kulup/galatasaray-spor-kulubu-yonetim-kurulu-ndan-olaganustu-genel-kurul-toplantisi-na-cagri/55645

Gündem maddeleri ve görüşmeler kısmına geçmeden bir gerçeğin altını çok kalın çizmekte fayda görüyorum zira günlük değerlendirmeler ve hızlı değişen gündem arasında acı gerçek zaman zaman arka plana itiliyor.

GALATASARAY yıllarca isabetsiz kararlar ile yönetildiği, yeterince denetlenmediği, faaliyetlerinden sürekli zarar ettiği ve bu döngüyü kırmak için çok çalışmak yerine havanda su dövdüğü için gayrimenkullerini satma noktasına gelmiştir.  Onaylanan yetkilerin satış değil proje geliştirme olduğu anlatılsa da son tahlilde Riva tapusu artık bizde değildir, Florya tapusu da bizden çıkacaktır.  Başka bir deyişle Galatasaray piyasanın en elverişli koşullarında tok satıcı olarak keyfe keder masaya oturan taraf değildir bilakis son kurşunu bir an evvel namluya sürme paniği yaşadığını saklayamamaktadır.  Dolayısıyla ortaya fantastik bir mali çözüm alternatifi konmadıkça “bahse konu olan taşınmazlar kulüp bünyesinde kalsınlar, satılmasınlar, doğru zamanı bekleyelim” devri geçti.  Bu vaziyetin sorumlusu sevmediği dedesinden miras kalmış gibi hovardaca para harcayan yönetimler ve başarıyı satın alma hevesi sonucu zarar eden bilançoları ReReRe RaRaRa tezahüratlarıyla ibra eden üyelerdir.  Gayet iyi bilirim ki bu gerçeğin yüzümüze vurulmasından hoşlanmıyoruz ama özellikle UEFA Kupası zaferinden bu yana geçen 24 yıllık dönemi ikiye ayırırsak son 12 yıllık dönem kantarda menfi tarafa ağırlığını koyar.

Şöyle bir kabaca hatırlarsak; 31 Aralık 2012 itibariyle Kulübümüzün konsolide borç-alacak farkı -377 milyon TL, öz sermaye ise +335 milyon TL imiş. 2013 yılına girerken Riva, Florya tapuları elimizde, Galatasaray Adası işler vaziyette, stadımız yeni açılmış ve üyelerin/taraftarın desteğine sahip bir idare kadrosu var.  Gayet yönetilebilir durumdayız, Türkiye’deki makro ekonomik dengeler henüz sarsılmamış, daha iyi konuma gelebiliriz, önümüz açık.

Daha sonra har vurup harman savurma alışkanlığında yeni bir evreye geçiyoruz, kerameti kendinden menkul “bilanço büyüklüğü” lafı icat ediliyor, finans dehası olduğunu iddia eden figürler beliriyor.  Yönetimler değişiyor ama aynı hatalar ısrarla tekrarlanıyor, kötü niyetten şüphe edeceğimiz anlamsız işlemler yapılıyor.  2012-2024 arası herkesten fazla sayıda lig şampiyonlukları kazanıyoruz, UEFA CL katılım hakkı ve başka kulüplerin elde etmediği yüksek gelirlere ulaşıyoruz.  Bugünü etraflıca anlatmaya gerek yok, Sportif A.Ş.’de gelir tarafındaki çarpıcı iyileşmeye rağmen giderler halen çok yüksek ve özellikle amatör branşların yönetildiği kulüp tarafında ise durum epey tatsız.

Dönelim şimdi 6 Temmuz 2024 gündemine ve yetki konularına:

GALATASARAY ADASI

İstanbul’da Boğaziçi’nin incisi konumundaki Galatasaray Adası 1957’den beri kulübün tapulu mülkü olup sonradan yapılan deniz dolgu alanlarıyla güncel büyüklüğü 6.201 metrekareye ulaşmıştır.  Milli Emlak’ta bulunan iki parseli yıllarca ecrimisil ödeyerek kullandıktan sonra Temmuz 2022’de 30 yıllığına üst kullanım hakkı tapularını aldık.  Yönetimin bu hamlesi mülkiyet ve tasarruf hakkını genişleten doğru bir hamleydi. Ada için büyük idealimiz tapulu ana parselimize ek olarak diğer iki parselin de mülkiyetini tamamen ele almak olmalıdır.

Yönetim kurulu adanın virane konumundaki kısmını ihya etmek ve gerekli altyapı düzenlemeleri için 126 milyon TL harcama yapmak üzere yetki aldı.  Dikkat çekilmesi gereken iki nokta var.

Galatasaray Adası – Kuruçeşme

Devletin tam ve zamanında ödenen stopaj karşılığı amatör branşlarda ve tesisleşmede kullanılmak üzere iade ettiği tutarlar bu yatırım kaynaklarından biri olarak gösterilmiş.  Şu anda devletin bu katkısı tüm kulüpler için hatırı sayılır katma değer yaratsa da rahmetli Mustafa Cengiz başkan döneminde de var olan bu katkı önceden haber vermeksizin kesilmiş ve beklenti içinde olan tüm kulüpler zor durumda kalmıştı.  Günü kurtarmak için göreve getirilen Hazine ve Maliye bakanı beyefendinin sürekli icat çıkardığı dönemde tasarruf öngörüsü ile bu uygulama bir kez daha yürürlükten kaldırılabilir.  Yönetimin bu riski öngördüğünü ve B planını kurduğunu umuyorum.

İkinci konu ise her ne kadar üyeler 2015’te adanın sosyal tesis olmasını karara bağlamış olsa da, Galatasaray aslen bir SPOR kulübüdür ve eşi benzeri olmayan bir cazibe merkezi konumundaki adamızın en azından su sporlarının tüm faaliyet zararını ortadan kaldıracak ekstra geliri üretmesi makul ve haklı bir beklentidir.  Üyeler gündüz havuza girecek, akşam manzaralı yemek yiyecek ama SPOR kulübünde yüzme, kürek, yelken, sutopu para kaybetmeyi sürdürecek? Öyle bir dünya yok, en azından bize yok.  Sayın başkan sunumunda 1 milyon USD ekstra gelirden bahsetti, devamı / detayı gelmedi.  Aynı zamanda 1950’lerde Bebek’teki kürek tesisinden Ada’ya geçiş hikayemiz unutulmamalı, ana karargâh olmasa da su sporlarının ve sporcularımızın Ada ile irtibatı tümden kesilmemelidir.

KEMERBURGAZ

Futbolun yeni yuvası olan Kemerburgaz Metin OKTAY Tesisleri iki faz olarak ele alınmakta ama olayın özünde Florya’dan çıkış olduğu için eski yuvamızdaki inşaat planına bakmalıyız. İlan edildiği şekliyle tahmini başlangıç Eylül 2024, final Mayıs 2027

Başlangıç ihale midir yoksa temel atma mıdır belirsiz ama Kemerburgaz şu an hazır değil.  Başkana kalırsa profesyonel futbol takımımız Avrupa kampı dönüşünde artık Kemerburgaz’da idman yapacakmış.  Bu sezon şampiyonluk mücadelesi verecek takımımızın önüne yeni tesislerimizin bir engel olarak çıkmayacağından emin olunmalıdır.  Florya’nın çevresiyle birlikte insanı sarmalayan konforu olmayınca huzurlu çalışma ortamı sallanabilir. En azından tesisin neredeyse içinden geçen yüksek gerilim hattını insan sağlığını düşünerek biraz uzağa naklettirmenin teknik yolları kamuyla müzakere edilmelidir.  Kemerburgaz tesislerinin tamamlanması için Florya geliri, sponsorluk ve stopaj iadeleri adres olarak gösterilmiş. Malum ikazları tekrarlama gereği duymuyorum, eminim finansmanın kesintiye uğramaması için gereken tedbirler alınacaktır.

Sayın başkan Avrupa’nın sayılı tesislerinden biri olacağımız iddiasında, proje olarak sunulan ile şu ana dek realizasyonun farkını göz ardı ederek ben de çıtayı 2020’de Melwood’dan Kirkby’e taşınan Liverpool olarak belirlemiş olayım.  https://www.thisisanfield.com/clubinfo/axa-training-centre-liverpool-fc-training-ground-kirkby/

ASLANTEPE VADİSİ

Stadımıza komşu 62 dönüm arazinin intifa hakkı alınmış, imar planı onaya sunulmuş, pek çok branşa hizmet verecek çok amaçlı bir tesis düşünülüyor. 10 bin kişilik basketbol salonu, 5 bin kişilik voleybol salonu, kapalı yüzme havuzu, kamp tesisleri hepsi bir arada olacak. Ali Sami YEN Spor Kompleksi isminin hakkını verecek bir yerleşke olmasını umarak şu an için heyecan verici ve çok olumlu bir gelişme olarak notlarımız arasına alalım.  Kasım 2025-Mayıs 2029 olarak takvimlendirilmiş inşaatın proje planının onaylanmasını ve inşaat ruhsatının alınmasını sonrasında 5 milyar TL olarak tahmin edilen tesis maliyetine ortak çıkacak markaları da umarım buluruz.   Yıllardır dile getirdiğim çalışma ofislerinin ve çalışanların stadyumdan çıkması, ayrı bir binaya taşınması da nihayet mümkün olacakmış.  Bu gerçekleştiği andan itibaren Kulüp ve iştiraklerinde çalışma disiplini ve iş performansının sadece mekana bağlı olarak artış göstereceğini bugünden söyleyebilirim.

MECİDİYEKÖY

Dar bir taban alanında yükselen çok katlı bina Galatasaray’ın en ilginç taşınmazı, bir türlü nihayete ermiyor ve muamma vasfını sürdürüyor. Hatırlayacaksınız binanın kaba inşaatı Sayın Özbek’in ilk başkanlık döneminde Denizbank’tan alınan 20 milyon USD kredi ile tamamlandı.  Sayın başkan o dönemde kredi almak için bankaya gittiklerinde daha önce Ünal Aysal’ın özel maksatla aldığı krediyi futbolcu transferinde kullanmasından şikayet aldıklarını anlatmıştı. Sayın Özbek deneyimli bir otelci olduğu için Mecidiyeköy’deki binanın best use case mantığında en iyi otel olarak değerlendirileceğini iddia etmiş hatta başkası almazsa ben yıllığı 5 milyon dolardan kiralarım demişti. O dönem kendisine Mecidiyeköy’ün tarihi yarımada, Boğaz kıyısı ya da havalimanına yakınlık gibi spesifik üstünlükleri olmadığı ve yakın çevredeki otel dolulukları hatırlatılmış ama başkan bildiğini okumuştu.  2018 Ocak’ta seçimi kaybedince mutlu son vaat etmeyen otel macerası bitti.  Akabinde Mustafa Cengiz döneminde kapalı otopark dahil pek çok seçeneğe de bakıldıktan sonra binayı Teknokent olarak değerlendirmenin daha feasible olduğuna karar verildi.  29 Eylül 2018’de Mustafa Cengiz yönetimi aynı 6 Temmuz 2024 gibi gayrimenkuller hakkında geniş yetkiler istedi. Olağanüstü genel kurul toplantı gündem özenli hazırlanmamıştı, tepeleme yığılı açık büfe tabağını anımsatıyordu, özellikle Ada ve Hasnun Galip sokaktaki kulüp binasına dair yetki taleplerine hayli tepki vardı.  Ancak beklenmediği şekilde Mecidiyeköy konusundaki yetkilere de “hayır” diyen üyeler, natamam haldeki binanın o şekilde kalmasını onaylayıp, gelir getirici faaliyetlere konu olmasına itiraz etmiş oldular.  Oysa Mecidiyeköy kulübümüz lehine en doğru şekilde değerlendirilmesi gereken ilk sıradaki mülktü.  Bu ret kararından nasıl bir fayda umulduğunu ben hiç anlayamamıştım, halen de anlamıyorum.  O gün gündemin 4.4. maddesi olup, oylamaya konu olan ilk gayrimenkulümüz olması hasebiyle muhalif kanadın gövde gösterisine kurban gitmiştir diyebiliyorum ancak.  Sandıkta kaybeden memnuniyetsiz grup genel kurul salonunda böylelikle rövanşı almış oldu.  Mecidiyeköy binası kaba inşaat haliyle ancak reklam panosu olacak vaziyette öyle atıl kaldı.

Burak Elmas seçildiğinde durduğu yerde işlevsiz duran binayı öğrenci yurdu olarak kullanma fikrini ortaya attı.  Gençlik ve Spor Bakanlığı ile el sıkışıldığı duyuruldu.  Devlete tonla borcu olan Galatasaray Kredi Yurtlar genel müdürlüğünden kira alabilmeyi hayal ediyor muydu gerçekten? Yönetmelikle düzenlenmekte olan özel yurt işletmesi olsa ne kazanabilirdik? Hayatımda duyduğum en manasız önerilerden biri olarak hatırlarım. Neyse ki Burak Elmas öncülüğündeki iki kalas bir heves devri genel kurul iradesiyle sona erdirildi. Bu anlaşılmaz öneri de tarihe gömüldü.

Sayın Dursun Özbek yeniden seçildiğinde, sanırım Erden Timur’un da yönlendirmesiyle rezidans projesi ortaya çıktı. Dön dolaş en makul öneri bulunduğuna dair genel bir kanaat olduğunu söylemek yanlış olmaz.  Ne yazık ki hikaye yine mutlu sonla bitemedi.

Plan tadilatları yapılmış, izinleri alınmış, mülkü bizim kaba inşaatı büyük ölçüde bitmiş Mecidiyeköy’ün tamamının birkaç saatte satıldığı Aralık 2022’de ilan edildi. Yönetimin PR ajansı gibi çalışan spor basını lansman törenine sonsuz övgüler düzdü. Mart 2023 genel kurulunda Dursun başkan satmaya çalıştığımız 56 daire daha var dedi. Satışı tamamlanan yalnız 103 daireden bahsetti.  Rakamlara takılmayalım ama sonradan caymamış olup satın alanlara henüz anahtarlarını veremedik çünkü görüldüğü kadarıyla bina ilerlemiyor.  İlerlemediği için 56 dairenin halen elimizde olduğu tekrar teyit edildi. Başkan da 6 Temmuz 2024 günü aleni olarak beceremedik, sözümüzü tutamadık demekten çekinmedi.  Bu şartlar altında Leo Residence projesinden bağımsız bölüm satın alanlar mali vecibelerini yerine getirmişlerse hepsine birer sabır beratı ve plaket vermek şık olacaktır.  Standart bir yatırımcı için manzara epey tatsız çünkü.

Net parsel alanı 1.669 metrekare olan Mecidiyeköy’de yapılan kısıtlı satışın Florya’da 41 dönüm arsanın tapusunu almamıza vesile olduğunu hatırlayalım. Buradan çıkan ders şu, emlak işinde katma değeri önce konum ve proje özellikleri belirler. 

FLORYA (ve aslında öncülü RİVA)

Sunumunda Sayın Özbek bu konuya girerken 41 dönümü bedeli mukabili satın alıp toplam tapulu mülkümüzü 63 dönüme çıkardığı için Sayın Faruk Süren’den tebrik aldığını söyledi.  Gerçekten de uzun zamandır kulüp elindeki öncelik hakkını kullanma imkanı yakalayamamış, Florya’daki mülkümüzü satın alma yoluyla genişletmemişti.  Dursun başkan gayet doğru iş yapmıştı.  Söylemediği neydi?  Galatasaray Florya’dan çıkacak imkanı bulamadığından Emlak Konut ile olan proje suya düşünce tereddüt etmeden 22 dönüm arazimizi 120 milyon TL + masrafları ödeyerek 2019 sonunda geri alan rahmetli başkan Mustafa Cengiz’i nasıl tenkit ettiğini ve geleceği göremediğini dile getirmedi.  Hatırlayın tapulu malını geri alan o dönem yönetimin ne hesapsızlığı ne iş bilmezliği kalmıştı. “Proje bütünlüğü bozuldu” diye iddialı cümlelerle pişmiş aşa su katıldığı anlatılıyordu. Ne oldu 2022’de, seçim kampanyasının yıldızı ve sözcüsü Erden Timur çıktı “iyi ki geri almışız ki bugün hamle şansımız var” dedi, Mustafa Cengiz döneminde emeği geçenlere teşekkür etti. 

Geçmişi geçmişte bırakırsak geldiğimiz nokta itibariyle Dursun başkana borçlanma yasağını by-pass ederek ve Ziraat Bankası’na şahsi kefaletini de vererek 1.085.000.000 TL kredi alıp Florya’da bize ait olmayan 41 dönümü daha bizim parsele kattığı için teşekkür etmeliyiz. Önceki dönemin doğrusunu misliyle büyütmüş oldu.

Sunumunda sayın başkan gerekçeleri sunarken “çok daha küçük olan Mecidiyeköy ve Kemerburgaz projelerinde kulüp olarak inşaat kabiliyetimizi tecrübe etme imkanı bulduk” ifadesi vardı. Şaşırtıcı ama biz işi yapamayacağımızı deneyerek anladık itirafı…  15 bin metrekare inşaatı tamamlayamadık, biz kim Florya’yı yapmak kim kabullenişi? Pazarlanması / satılması da ayrı bir uzmanlık dedi başkan, oysa iki yıl önce projeyi biz yapmalıyız fikri çok alkış ve destek almıştı.  Acaba o gün gayrimenkul satış ekibimiz mi vardı yoksa Erden Timur’un “o iş bende başkan” demesine mi güvendiniz? Siz hesabınızı bir kişi üzerine kuruyor olabilir misiniz? Eğer kuruyorsanız o kişiyle neden sonuna dek yol yürüyemediniz?   O gün lüks segment markalı konut (Armani, Kempinski gibi örnekler) vererek kazancı bizim olacak olacak, biz yapacağız, aracılar para kazanmayacak diye anlatan kimdi?   Ekonomik parametrelere göre kararlar elbet tadil edilebilir ama uzman olmayan dinleyicilerde kafalar epey karışık… Mecidiyeköy inşaatının satışlara rağmen bunca zamandır tamamlanamamasında ise nasıl bir yetersizlik, beceriksizlik veya tercih olduğu anlatılmadı. O zaman insanın aklına bin tür soru geliyor, mesela; inşaat satın almalardan kaynaklı ciddi bir gelir elde edilemediği için mi bitirilemiyor yoksa Galatasaray’ın inşaat konusundaki beceriksizliğine şahitlik etsin diye mi natamam bekletiliyor ? Ana fikir şu; herkesin gözüne batan bir başarısızlık ortadaysa dışarıdan fark edilmeyecek mücbir sebepleri net olarak anlatılmalıdır. İyi niyet iddiası ancak o takdirde ileri sürülebilir.

6 Temmuz günü Erden Timur da kürsüye çıktı, genel kuruldan birkaç gün önce Fatih Altaylı’nın YouTube yayınındaki tespit ve önerilerinin yanından bile geçmedi. Yönetim ile birlikte yeni bir önergeye imza attığını söyledi, kürsüye alkışlanmak ve helallik almak için çıkmış izlenimi verdi.  “Bu projeyi halen Galatasaray’ın kendi imkanlarıyla yapması fikrindeyim” sözünün arkasını doldurmadı.   Alışıldığının aksine hitabında bu kez Galatasaray’a direkt bir katkı göremedim, kulübün geleceğinde söz sahibi olmak istediği anlaşılıyor ama kartlarını bu kadar kapalı oynaması ona umduğu faydayı sağlamaz.  Kendine güvendiği anlarda / konularda daha net görüşleri kimseden çekinmeden dile getirmeli, aykırı görüşleri karşılamalı, tüm sorulara cevap verecek konumda olmalıdır.  Dahası Galatasaray’a büyük bir hizmette bulunma fırsatı da ayağına gelmiştir. 15 Haziran 2017 tarihli Riva ihalesinde en iyi üçüncü teklif onun da dahil olduğu ortaklığa aitti, bugün ise Florya ihalesinde en iyi teklifi NEF markasıyla olmasa da ilişkilerini kullanarak bulması şahane olmaz mıydı?

Florya projesinin temel hareket noktası yüklenici firmadan minimum 70 milyon USD avans alarak borç yapılandırma anlaşmasından çıkmak olarak dile getiriliyor, nimetleri de saymakla bitirilemiyor. 

Yılların başarısızlık tortusu olarak 2,3 milyar TL finansal borç biriktirmişiz, yapılandırma çerçevesinde güncel fiyatlamalarla yılda yaklaşık 35 milyon dolara denk gelen TL faiz ödüyormuşuz… Ödeme güçlüğü meydanda, peki yıllık yükümlülük 35 değil de 5 milyon USD olsa mevcut nakit akışıyla ödeyebilecek miydik?

Bankalar konsorsiyumu ile yapılan yapılandırma sözleşmesine göre Galatasaray birikmiş finans borcuna TL Ref + 1 değişken faiz ödemeyi kabul etmiş.   Hatırlanacak olursa politika faizi ekonomik gerçeklerin 180 derece tersine seyir göstererek %8,5’e kadar inmişti.  Akabinde akla zarar iktisat teorisi yazmaya çalışan kadrolar hızla tasfiye edildi, epistemolojik kopuş zırvası gündemden kalktı, politika faizi %50’ye kadar geldi.  Enflasyonun hiper sinyaller verdiği dönemde %8,5+1 ile borçlanmak nimetten farksızdı.  Faizini ödemeseniz bile TL borç olduğu yerde güneş görmüş kardan adam gibi eriyordu. Bugün Galatasaray borcuna %51 faiz öder durumda, heterodoks Lale Devri bitti, artık ödeme yükümlülüğünü gösteren taksimetre hızlı dönüyor.  Mevcut koşullarda bu faiz yükünün sürdürülemez olduğu doğrudur ama Galatasaray’ın ödeme güçlüğünün birinci sebebi faizin yüksekliği değildir.  Öncelikle bugün %51 faiz ile ticari kredi bulmak mümkün değil, zaten kulübümüz de hiçbir ürün ve hizmetine %51 zam yapmıyor. TL birim fiyatlara %100 hatta %200 zam yaparak kullanıcılara yansıtıyor yani enflasyonun üzerinde bir marj ile gelirini artırıyor.  Galatasaray’ın temel sorunu markasının potansiyelini tam kullanamaması, gelir kaynaklarını çeşitlendirememesi, maliyetlerini etkin yönetememesi, mutlu istisnalar hariç hemen her operasyonundan mali yıl sonu esas faaliyet zararı yazmasıdır.  Galatasaray ürün ve hizmetlerinin TL birim fiyatlarını enflasyona karşı koruyabilirken aynı zamanda kâr edebilen bir müessese olsaydı TL Ref + 1 ağır gelmezdi, bilakis fırsat bile olabilirdi.  Konu madem faizden açıldı, 2024 kışı ile birlikte politika faizinin ama hakiki ama suni geri çekildiğini de göreceğiz yani %51 kader değil, bu oran inecek.  Niye ineceğinin detayına girmeyelim, en basit ifadesiyle bu faiz hadleriyle ekonomi tıkandı, yatırım yapmak maceraya dönüştü. Hepsinden öte politika faizinin ekonomik gerçeklikle bağı koptu, politikacı faizi oldu.

Tam burada Riva’ya dönüp hafızaları tazeleyelim isterim.  1.176.000 m2 arazide nasıl çırak çıktığımızı Prof. Ahmet Özdoğan sunumunda tekrar hatırlattı, söyledikleri üzücüydü.  Yönetim kendisine cevap veremedi, maalesef tablo meydanda. Diyelim ki Riva projesinde 100 lira kazanç var, bunun %20’sini biz aldık. Öyle bir anlaşma yapılmış ki kaba inşaat üzerinden pay alıyoruz, ince inşaatın yarattığı katma değer tamamen başkalarına kalıyor. Dolayısıyla aslında total projeden reel payımız %20’nin de altına iniyor.  Nominal kârımızı azamiye çıkarmasını umduğumuz ve o dönem “o iş tamam” diye anlatılan emsal artışı beklentisinin de gerçekleşmediğini dinleyenlere hatırlatıyor Ahmet Özdoğan. Riva söz konusu olduğunda “ben inşaattan anlarım” diyenlerin hiçbiri bu milyarlık hatayı üstlenmiyor, biz zaten mütemadiyen para kaybederek ders alıyoruz. Umarım ders alıyoruzdur da kaybedenin hep Galatasaray olması ise çok dramatik.

6 Temmuz’a dönersek ilginç bir şeye de şahitlik ettik. Yönetim kaleme aldığı gündemi daha görüşmeler başlamadan düzeltmek istedi. Yönetimin kaleme aldığı yetki talebi maddelerine genel kurul devam ederken tadil önergesi vermesi uzlaşı refleksi açısından takdir edilse de üzerine yıllardır düşünülen bir proje hakkında, o kadar yönetim kurulu üyesi ve profesyonelin hazırlıkta boşluklar bırakmış olması kısmi özensizliğe de maalesef işaret ediyor.

Olağanüstü genel kurul gündeminde tadilat önerenlere Tüzük maddesinin hatırlatılması ama birkaç dakika sonra kendi kaleme aldıkları gündemde değişiklik isteyen yönetimin yönergesinin okutturulmasını da not düşmek gerekir.  Olağanüstü genel kurulun yönetiminde de iktidarı önceleyen dengesiz ve kısmen tutarsız yönetim anlayışını da üzülerek hatırlıyoruz. Salonda farklı görüşleri savunan bloklar uzlaşı yerine çekişmeyi tercih etse nahoş olaylar yaşanabilirdi.  Divan başkanı olanca samimiyetiyle “acemiliğimi bağışlayın” dedi, Galatasaray genel kurulunda otoriteyi temsil eden biri için epey riskli bir ifade oldu.  Neyse ki günün sonunda her şey sulh ile tatlıya bağlandı.

Bilgilendirici olmayıp bir de üzerine tatsız olan konuşmalar da vardı elbette, sicil numarasına bakılınca üyelikte 40 yılı geride bırakmış olduğu anlaşılan bir beyefendi kürsüde “ben beklemek istemiyorum, iki sandık kurulur oyunu atan çeken gider, ben tüm konuşmaları dinlemek zorunda değilim, buradaki konuşmalardan dolayı da kimse fikrini değiştirecek değil” deyiverdi.  Gülünç doğrusu, sandığa ne gerek var canım, mektupla oy kullanılsın ya da yakın arkadaşa vekalet verilsin, senede bir bilemedin iki gününü ayırmaktan imtina eden ve zora gelemeyen mümtaz paşazadelere kolaylık sağlayalım. 

Ben Galatasaray meselelerine ortalama üzeri ilgi duyan bir üye olarak Florya konusunda net çekincelerim olmakla birlikte ama diğer konuları artı / eksi yönleriyle dinlemek üzere genel kurula katıldım.  Dilerim bu yazı o memnuniyetsiz üyemize de ulaşır, bakalım ne kadarını okuyunca hatırlayacak, anlayacak merak ediyorum. 

Oy verdiği yönetimin her icraatına sorgulamadan tam destek ya da oy vermediği ekibe her platformda inadına blokaj çift taraflı bağnazlıktır. Galatasaray’a sayılamayacak kadar zararı olacak marazi tercih ve tavırlardır. Galatasaray’ın kaderini etkileyecek konularda kulüp içi siyasete göre değil muhakeme ve vicdanınıza göre karar vermeye mecbursunuz.

Genel kurulda bir ara alevlenen konuşma sürelerini 5 dakika ile kısıtlama tartışmasına da değinmek istiyorum. Beş dakikalık süre sınırlaması Fenerbahçe örneğinde çalışmadığı görülen yanlış bir uygulamadır. Ne kadar iyi bir hatip olursanız olun, ne kadar ön hazırlık yaparsanız yapın 5 dakikada ne bir yılın icraatını ne de uzmanlık gerektiren konuları hakkıyla ele alamaz ve aktaramazsınız.  Tıpkı Fenerbahçe’de olduğu gibi slogan, duygu sömürüsü, holiganizm ya da yandaşlık içeren başı sonu belirsiz skeçler seyrederiz.  Her genel kurul çok bağıranın hatırlandığı Kadıköy panayırına döner. Sabır törpüsü haline gelen kürsü kalabalığı azaltmak, etkinliği artırmak mı istiyorsunuz? Yetkisi dahilinde otoritesini farklı yollardan gösterecek divan kurulu başkanının gündem dışı ya da sataşma/mugalata içeren boş konuşmalara müdahalesi size yetmiyor mu? İşte çözüm: GSTV’den ya da başka mecralardan naklen yayın uygulamasına son verin, tüm toplantıları basına kapatın, o zaman eşe dosta görünmek, sosyal medyada #trendtopic olmak ya da şahsi menfaat hesabı ile PR yapmak üzere kürsüye çıkacak olanlar varsa baştan elenecektir.  Genel kurul kaydını da 72 saat sonra video paylaşım sitesine (YouTube) koyarsınız, isteyen oradan akışı ya da kendini izler.  Niyet varsa her zaman çözüm bulmak mümkün ama yüz yüze ve aracısız eleştiri kültüründen taviz verirsek kayıp büyük olur.  Galatasaray demokrasisinden geriye kalanlar, kimi kör kimi sağır ama tesirsiz figüranların birbirlerine laf soktuğu otokrasiye evrilir.

Üyelerin genel durumuna dair tespiti o gün kürsüde Divan Kurulu eski başkanı Sn. Eşref Hamamcıoğlu da yaptı, vaziyeti “apati” kelimesiyle tarif etti.  İlgisizlik, kayıtsızlık manasına gelen sözcük gerçekten de üyelerin güncel durumuna ve maalesef sergilenen bazı arızalara tekabül ediyor.   897-949-970 diye öğleden sonra takviyeleriyle artan katılım bir türlü 1000 barajını aşamadı. Klişeler içinde boğulmuş bu ölü toprağını kaldırmak için şeffaflık, hesap verebilirlik, güven ve saygı üzerine eksikleri örnekleyerek konuşmasını sürdüren Hamamcıoğlu 2016 Riva genel kurulundan sonra imzalanan sözleşmenin yetersizliğine ve hukuk işlerinden sorumlu yönetim kurulu üyesinin dahi bilgisi dışında hazırlanmış olduğuna dikkat çekti. 

Pek çok konuda uzman olduğunu iddia eden ve her fırsatta sürekli konuşan başka bir divan üyemiz kürsüde Florya’daki projemizin emlak ederinin 4.000 USD/m2 geçmeyeceğini iddia etti.  TSKB’nin muhafazakâr tahminlerinin bile %40 altını dile getirmekten çekinmedi. Bir insanın kendi malının fiyatını aşağıya çekmek üzere kamuya açık ortamda bu şekilde ifadeler kullanması, hele Florya’yı mali beklentiler açısından hayal kırıklığı yaratan İtalyan futbolcu Zaniolo ile mukayese etmesi çok acayip.  Ben kendisine buradan sesleneyim. Florya semtinde yeşil alan kullanımında cömert, ultra lüks ve birinci sınıf inşaata sahip, güncel deprem yönetmeliğine tam uyumlu, bizim arazi ebatlarında bir kampüste inşa edilecek rezidans projesinde 2+1 bahçe katıyla ilgilenebilirim.  Metrekaresi maksimum 4.000 dolardan teklifleri heyecanla bekliyorum.  Beklediğim mükemmel teklif gelirse evde ya ikamet ederim ya da Bakırköy Belediyesi Meclis üyesi Ali Fatinoğlu’nun ölüsü 10.000 dolar dediği mülkü 9 binden Ali bey’e satarım. Satışa bağlı kazancın yarısını da amatör branşlara şartlı bağış olarak aktaracağımın sözünü bugünden veririm.  Bu arada Ali Fatinoğlu projeden 600 milyon dolar kazanabileceğimizi de elindeki verilere dayanarak ifade etti.

Hızlıca geçmişe dönelim, 2016’da 22 bin m2 Florya’nın 200 milyon USD getireceği müjdesini veren excel tablosu alkışlarla kabul edilmişti, gayrimenkuldeki değer artışı ve Türkiye’ye özgü dolar enflasyonu hesaba katılırsa 63 bin m2 üzerinden 600 milyon dolar getiri tahmininin kabaca sağlaması yapılabiliyor. 

Florya için 97 bin m2 satılabilir alan üretilecekmiş, TSKB verilerine göre 6.750 USD/m2 üzerinden tahmini değerlemesi yapılmış.  Hasılat paylaşımında yönetim 50/50 oranına razı izlenimi verirken Erden Timur da dahil olmak üzere herkes payımızın %65 ve üzerinde olabileceğini söylemekte.  Yönetimin 400 milyon dolar beklentisiyle, fikir beyan eden diğer yetkin kişilerin telaffuz ettiği meblağlar arasındaki farkın minimum 200 milyon dolar olduğu düşünüldüğünde 50/50 paylaşımını kabullenmenin çok tepki çekeceğini ve yönetimin burnundan getirileceğini tahmin etmek zor olmaz.  İnşaat maliyetini 1500 USD / m2 olarak alsak, 50/50 adaletsizliği daha net ortaya çıkıyor.  Üstelik Florya arazisi dümdüz, kot farkı gidermek gibi dertler yok. Ortada yüksek mühendislik gerektiren 40-50 katlı binalar yok, deniz doldurma, fore kazık gibi mecburiyetler yok.  Dört bilemedin beş katlı binalar yapılacak en fazla.   Finansal açıdan kritik bir operasyon ama mimari ve mühendislik açısından çözülmez bilmece değil. Finansal açıdan kritik konumu ise yalnızca yüksek inşaat maliyetlerinden değil, konut fiyatlarının dengesiz ve tutarsız seyrinden kaynaklanmakta.

Konut balonu hava kaçırırken…

Florya projesinden elde edilecek kazancın getirisi amatör branşlar için kullanılacak, ana paraya dokunmak genel kurulun iznine bağlı olacakmış.  Gayet güzel ama sorulmayan soru şu:  Bu meblağ hangi para birimi üzerinden tutulacak?  TL’nin getirisini harcarsanız enflasyonist ortamda ana paradan yemiş olursunuz, döviz getirisi derseniz o da görece düşük kalacağı için yüksek veya yükselecek beklentileri karşılamayabilir.  6 Temmuz gündeminde iki yıl önce güvence olarak takdim edilmiş olan bloke hesap ibaresini gündemden kaldırmış olmalarını Başkan mevcut durumda biriken para nemalandırılmadığı için TL faiz kaybına uğramaları ile açıkladı.  Dinleyenler ne anladı bilmiyorum ama bize dayatılan yapılandırma anlaşması koşulları nedeniyle bekletilen gelirlerinize faiz işletilmemesi ile gönüllü olarak bloke koydurduğunuz kendi hesabınızın getiri projeksiyonu aynı şey değildir.  Yapılandırma anlaşması yokken bloke hesap üç anahtarlı kasa misali olup biri bankada, biri seçilen yönetim kurulunda, biri de nihai yetki sahibi genel kurulun elinde olacaktır.  Üç anahtar aynı anda döndüğünde hesaba erişim mümkün olur.

6 Temmuz günü kürsüye gelenlerden deneyimli gazeteci ve başarılı YouTube yayıncısı Fatih Altaylı bloke hesapla yetinmeyip vakıf benzeri bir yapıyla kulüp kontrolünde daha özerk bir oluşum önerdi.  İhale sona erdikten sonra üstlenici şirketle yapılacak sözleşmenin genel kurul onayına sunulması, öncesinde bu bağlayıcı sözleşmenin uzman bir heyet tarafından didik didik incelenmesi fikrini ortaya attı, ki %100 haklıdır.  Garipsediğim konu ise yetki talebini “valla ben onaylayacağım, Florya Galatasaray’ın son asseti değildir. Galatasaray’ı satacak malı bitmez çok da dert etmeyin” diye onaylaması oldu.  Galatasaray finansal dönüşüm ve özgürleşme operasyonunu tapulu RİVA ve FLORYA üzerinden yürütmektedir.  Kullanımımızda olan diğer arazi ve mülklerin çoğunun tapusuna sahip değiliz.  Fatih Altaylı’ya sormak isterdim, Galatasaray en son ne zaman mülkiyet tapusu ile gayrimenkul sahibi olmuş?  Fikirler ayrışabilir ama kayıtlar bellidir.  Florya elden çıktıktan sonra Ada, Hasnun Galip Sokak’taki eski kulüp binası, Erenköy’de 3 daire dışında tapulu mülkümüz yoktur.  Aslında garipsediğim şu ki 2018’de lafları tartarak da olsa tefecilikle suçladığı ve siyasete yakınlığını her fırsatta çok eleştirdiği kişiye bu geniş yetkileri gönül rahatlığıyla vermesidir.  Koşullar değişince kararların sabit kalmaması mı desek yoksa dünya dönüyor, görüşler dönüşüyor mu desek. Bilemiyorum. 

Can kardeşim hukukçu Dr. Hikmet Koyuncuoğlu yönetime verilen yetkinin hem yönetim dönemleriyle hem zamanla sınırlı olduğunu hatırlatarak, asli sınırlama ve kuralların Tüzük içerisinde yer alması gereğine dikkat çekti.  Tüzük tadilinin sancılı süreç olması dışında hemfikirim, dahası yönetimlerin kural ve tahditlerden yana asla rahatsızlık duymaması gerekmekte.  Vekaletin getirdiği mesuliyet, şeffaflık ve asgari özen borcu regüle ortamda daha rahat karşılanacaktır.

“Benim buradaki konuşmaları dinlemeye ihtiyacım yok” diyen üyemizin kulakları çınlasın, yönetimin ilk sunumunda neden Florya projesini kulübün yapamayacağı etraflıca gerekçelendirilmişti. İpoteğin kalkması lüzumu, birikmiş finansal borcun faizinden kurtulmak, kurumlar vergisi ödeme riskini almamak bunlar makul tespitler. Hasılat paylaşımını savunmakta da sorun yok, problem ihale öncesi ve sonrası üstlenici şirketin haklarını savunurmuş gibi seri hatalar yapmamak…

İnşaat faaliyetinin risklerine dikkat çeken sayın başkan, en ufak riske girmemeliyiz diye ekliyor, istediğimiz yetkide hiçbir risk unsuru yok diyor. Risk deyince benim aklım yine gerilere gitti.  Hatırladınız mı Riva’da ilk seçilen firma teminatını yakıp aldığı ihaleden çekilmişti dolayısıyla ihale en yüksek ikinci teklifi veren Yılmaz İnşaat Taahhüt ve Tic. A.Ş.’de kalmıştı.

Firma %25 gelir oranı karşılığı 952 milyon TL teklif etmişti.

İhaleyi kazandığını zannettiğimiz ama sözleşme imzalamayan FEMA – KLV ortaklığı ise %38 gelir oranına karşılık 1.178.000.000 TL teklif vermişti.

Sözün özü Galatasaray olarak kazma vurulmadan 180,8 milyon TL eksiye gitmiştik.  Risk neydi, kurmadığınız oyunda o günkü kurdan 46,25 milyon Euro kaybeden olmaktı!

https://www.emlakkonut.com.tr/tr-TR/yogun-ilgi-goren-riva-ihalesi-sonuclandi

Kürsüdeki hitabında eski bakanlardan Prof Işın Çelebi hasılat paylaşımını süreçte birtakım zorluklarla muhatap olmamak adına doğru model olarak konumlarken, seçilecek çözüm ortağının iş deneyimine, finansal gücüne ve bunun belli parametrik değerlerle şartnamede yer alarak ihale komisyonunun buna göre karar vermesine değindi. Ayrıca İstanbul’daki deprem riskine dikkat çekerek yapılacak binaların temelinde sismik izolatör bulunmasının hem güven unsuru olacağını hem de binaların algılanan değerini artıracağını ifade etti. Teknokrat sıfatıyla en ince detaylara dikkat edilmesini salık vererek önerilerini ayrıca divana yazılı olarak sundu.

Riskten konu açılmışken yıllar sonra 6 Temmuz günü kürsüye gelen Adnan Polat başkanın cümlesini tekrarlamakta fayda var, diyor ki Sayın Polat:  “Sözleşmenin önemi konusunda dile getirilenlere katılıyorum ama sözleşmeyi genel kurul onayına getirmek müteahhit firmaların iştahını ortadan kaldırır. Konuyu çok iyi bilen bir komisyon bu işin üstesinden gelir”  İnşaat taahhüt işlerinde tecrübeli global müteşebbis kimliğiyle oyalanmadan yola çıkmayı öneren sayın başkana umulan faydayı sağlayamadığımız RİVA projesine özel 2016 yılından bir pasaj hatırlatmak isterim. 

“22 Ekim 2016’da düzenlenecek Olağanüstü Genel Kurul öncesi, Galatasaray Spor Kulübü Gayrimenkul Projeleri Değerlendirme Komisyonu raporunu açıkladı.

Yüksek Mühendis Mimar İrfan Aktar, Mühendis ve Gayrimenkul Uzmanı Firuz Soyuer, Dr. Yüksek Mühendis Mimar Doğan Hasol, İnşaat Yüksek Mühendisi Emre Aykar, Hukukçu Mehmet Dedeoğlu, Mali Müşavir Ömer İsmail Tanrıöver ve Gayrimenkul Geliştirici Erden Timur’dan oluşan komisyon hazırlamış olduğu ayrıntılı raporu Galatasaray Spor Kulübü Yönetim Kurulu’na sundu.  Komisyon’un öncelikli amacı, kulübümüzün Riva ve Florya arsalarına ilişkin verileri ve yürütülen çalışmaları inceleyip değerlendirmek ve söz konusu arsaların kulübümüz açısından en uygun şekilde değerlendirilebilmesi için görüş ve öneriler oluşturmaktır.”

Şimdi yukarıdaki muteber isimlerin deneyim ve uzmanlık seviyesini tartışmak abesle iştigal hatta saygısızlık olur ancak komisyonun iyi niyetli çabasına rağmen 1 milyon m2 yekpare araziden geliştirilen projede kazancımız %20 bile olamamaktadır. Sözün özü, her adımda genel kurul onayı ŞARTTIR.  İştahı kaçabilecek şirketler de kusura bakmasın, başka kupon arazi kovalasınlar.

Tam da bu noktada değerli hukukçu kardeşim Metin Sinan Aslan yönetimin belirleyeceği / tercih edeceği isimlerden oluşacak ihale komisyonunun aslında bağımsız olamayacağını kürsüde ifade etti.  Bunun yerine Divan kurulunun bu heyeti teşkil etmesini, böylelikle meşruiyet zeminin genişleyeceğini söyledi.  Sözleşme onayı genel kurula geldiğinde de Tüzük madde 145’e atıfla onay aranmasını ekledi.  Hem bu ifadelerine hem de gündeme ilişkin düzeltici / geliştirici önergelerin dışlanmamasına dair genel kurulu yöneten heyeti kurtaran akılcı müdahalesine tamamen katılıyorum.  Deneyimli uzman kişi müspet yönde nasıl fark yaratır, 6 Temmuz günü gösterdi, sağ olsun.

Benzer yaklaşımı Sayın Köksal Ünlü de kürsüde şöyle özetledi: “İtimat kontrole mani değildir” 

Ben peşi sıra şunu da eklemezsem olmaz, “itimat edilenin itibarını muhafaza etmek yandaşlıkla değil yanlışı kaynağında düzelttirmekle olur.”

Bu bağlamda Prof. Süheyl Batum ve Rezan Epözdemir gündem maddelerinin tadil edilmesi ve orta yolun bulunmasına emek verdiler, teşekkür etmeliyiz.

Borç yapılandırma anlaşması gereği bankalar gelirlerin %50’sine kaynağında el koyuyor diye herkes şikayetçi, en çok da Sayın Dursun Özbek buna adeta isyan ediyor. Peki neden bu anlaşmaya mecbur kalındı? Siz ilk kez göreve geldiniz de bu vahim durumu kötü bir sürpriz olarak karşınızda mı buldunuz?  Yıllar yılı zarar edeceği belli eksi yazan bütçeleri yapan kimlerdi? Daha Mart 2023’te konsolide 1 milyar TL faaliyet zararıyla ibra olan kimlerdi? Biraz daha geriye gidelim 2017 mali yılında 426 milyon TL konsolide zarar etti kulüp ve bağlı şirketleri, o günkü kurdan yaklaşık 95 milyon Euro ediyordu!  Bu manzaradaki payınızı hiç anlatmıyorsunuz sayın başkan? Bir mesuliyet, bir nedamet nişanesi görmüyoruz, başkaları batırmış şimdi ben her şeyi kurtaracağım hikâyesi o zaman boşa düşüyor.  Sevgi iklimi diye çıktığınız yolda en ufak terslik ihtimali karşısında düşmanlardan, husumetten bahsedince kendi kazanımlarınızı tersine çeviriyorsunuz. Hatadan dönüp kürsüde özür dilemeniz güzel, bu tarz sivri çıkışlardan itinayla uzak durmanız daha da güzel olacaktır.

Kürsüde “UEFA tepemizde, negatif öz sermaye durumundayız?  Bunu düzeltin diyorlar? Yapamazsak büyük ihtimalle cezaya muhatap olacağız?” dedi başkan…  BİST’te hisseleri işlem gören bir şirket için çok talihsiz hatta biraz manipülatif ifadeler değil mi bunlar?  Negatif öz sermayenin UEFA FFP çerçevesinde istenmediği doğru ama kimler yarattı bu manzarayı, siz kendi payınıza düşeni hatırlıyor musunuz? Negatifi en azından sıfıra getirmek için gayrimenkul projeleri dışında hangi sürdürülebilir tedbirleri yürürlüğe koydunuz, ne tip kurallar getirdiniz?

“Esareti prangayı kabul etmemiş neslin ahfadıyız” diyorsunuz sayın başkan, onu ekonomik özgürlüğü yitiren kararları alanlar ve onaylayanlar vaktinde düşünecekti.  Düşünselerdi halimiz olmazdı böyle. Keşke bu isabetli hatırlatmayı 8-9 yıl önce yapsaydınız.

Eylül 2023’te yine Dursun başkan şu ana dek Riva’dan 170 milyon dolar fayda elde edildiğini söyledi. Biz bu muazzam faydayı bilançolarda ayrı kalem ya da zamana yayılmış nakit akışı olarak göremesek de başkanın beyanına itimat ediyoruz ama dikkat ediniz bu katkıya rağmen borç alacak farkında kayda değer bir düşüş olmadı. Niçin olmadı derseniz Galatasaray hem faaliyetlerinden zarar ediyor, hem birikmiş borcun faizini ödüyor hem de yeni borçlanmalara ihtiyaç duyuyor. Yine de 25 Haziran 2024’te Sayın Özbek “borç yapılandırma anlaşmasından çıkınca Galatasaray’ın finansal yapısı mükemmel hale gelecek” diye bir demeç verdi.  Mükemmelin sözlükteki karşılığını biliyorum da, finansal borcu kalmamış ama faaliyeti eksi yaratan, idari ve hukuki riskleri, ticari borçları, verimsiz sözleşmeleri ve kırılgan bir gelecek tahayyülü olan kulüp dibine kadar siyasete / nepotizme / vasatlığa batmış memleket ortamında nasıl mükemmel olacak ben anlamıyorum.  Belki de benim kusurumdur, zamanla bu kusurumdan arınırım ama bu seferlik mükemmeli ben hayal edeyim.  Hiçbir taşınmaza dokunmadan Galatasaray’ın tüm finansal borçlarını bir kalemde sihirli değnekle yok ettik. Masaya da acil ihtiyaçlar için 1 milyar TL tutarında nakit bağış çeki bıraktık.  Taşınmaz, arsa, inşaat, beton, ihale, proje, TOKİ, müteahhit gibi kelimeleri kullanmadan kulübü nasıl yöneteceğini 5 yıllık kalkınma planı tadında bana anlatabilir mi mevcut yönetim?  Hiç zannetmiyorum, ipotek-rehin vs kalktığına göre yeni borç alırız denir, konu kapanır.  Hele ki Galatasaray’ın bir anda mali açıdan mükemmel duruma geldiği vaaz edildiğinde 300 milyon Euro maliyetli takım kurduracak derecede yoğun mahalle baskının geleceğine adım gibi eminim.

Müessese kulüpleriyle yarışmak için kaynak gerekiyor diyor Sayın Özbek, kesinlikle doğru ama bugün harcadığımızdan kaç kat fazlasını harcayarak rekabet edebileceğiz?? Eczacıbaşı, ENKA ya da Anadolu Efes’in fark yarattığı tek alan para mı, gerçekten bundan emin miyiz?  Şöyle bir örnekle açıklayalım meramımızı. İçten yanmalı motorların temel prensibine göre gaz pedalına asılırsak daha çok yakıt tüketen otomobilimiz daha hızlı gider ama yoldaki araçlar aynı mı, şoförler benzer tecrübe ve kabiliyette mi?  Tüm şartlar eşit iken yalnız yeterli para harcayamadığımız için rekabette geri kaldığımızı düşünüyorsak bilinmelidir ki bu apaçık gaflettir.

Her durum ve şartta Galatasaray SPOR Kulübünün boş hayalleri bırakıp hakikat ile barışarak, asli faaliyetinden artı değer üretme (en azından zarar etmeme) kültürünü edinmesi gerekiyor.  Bunu konuşan neredeyse yok, hatırlayan / hatırlatan da pek az… Kürsüde “Ticari firma değiliz biz spor kulübüyüz” diyor başkan ama dilinden borç, faiz, ihale, arsa, emlak, inşaat, proje kelimeleri düşmüyor.  Transfer ticareti dışında sporla ilgili öncü ve vizyoner bir öneri duymadık ne kendisinden ne yönetiminden. Konuşmasında devamla “Sportif başarı sözünü tutmuş bir başkan olarak karşınızdayım” diyor ve referansı yine ve sadece futbol ama orası Sportif A.Ş. Genel kurulu değil… Sevgi iklimi diye kodlanan ve camiada karşılık bulan söylem bir anda içimizdeki savaşa evriliyor. Dolayısıyla hatlar tümden karışmış, beklentiler bulanıklaşmış. Korkarım ki #MayıslarBizimdir diye diye futbol topunun çevresinde mayıstan mayısa yaşayan ilgisiz üyeler de eklendiğinde Galatasaray silkinip kurtulması gereken varoluşsal bir krizin eşiğinde!  

Başkan her seferinde endişe duyulmaması adına farklı konularda “kimsenin şüphesi olmasın” diye vurgu yaptığında dikkat çekici şekilde şüpheleri tetikliyor. Geçmişi hatırlayanlar irkiliyorlar, anlıyorum her iktidar dikensiz gül bahçesi ister.  Oysa şüphe Tevfik Fikret’in deyimiyle nura doğru koşmaktır, şüphe akıllı insanlar için haktır. Galatasaraylı olarak şüpheden değil sizi şuursuzca ve asla sorgulamadan alkışlayanlardan korkun. Bugüne kadar Galatasaray’ın başına gelen her şeyi sorumlusu doğru ile yanlışı ayırma sorumluluğundan kaçanlardır.  Denk getirdiği her muktedirin yanına kapılanmak dışında hasleti olmayan şakşakçılardır.

Bu dikkat ve denge dağıtan kulüp içi siyaset vasatisi yetmezmiş gibi, Florya ya da Riva ölçeğinde projeler günümüz Türkiye’sinde Ankara siyasetine selam vermeden yürütülememektedir.  Mülk bizim, cebimizde 100 milyon Euro nakit olsa bile hukuk çerçevesinde tam bir teşebbüs hürriyetinden bahsedemeyiz, hayalperest olmanın alemi yok.  Korkarım ki biz siyasete leziz bir dilim vermeden Florya pastasını kesemeyeceğiz. Bu durumda pastayı kesen bıçak şahsi menfaatleri üzerinden tekliflere maruz kalacak, siyasetle pek samimi bir müteşebbiste mi yoksa yalnızca aldığı yetki üzerinden kılı kırk yaran ve siyaset ile çok mesafeli bir müzakerecide mi olsun derseniz benim görüşüm belli, hiç de değişmedi ama niyet ne olursa olsun akıbet gönlümüze göre olmuyor.

Geldik bu çoook uzun yazının sonuna, tekne palamarı çözüp limandan ayrıldıktan sonra bugün ne yapalım sorusu halen cevap bulmadı.  Biliriz ki kötümser rüzgardan şikayet eder, iyimser değişmesini bekler, gerçekçi olan ise yelkenlerini ayarlamaya koyulur.  Yetkiyi alan yönetimin en doğru adımları atmasının çok yakın takipçisi olmak, süreçte kusur, hata, noksan olmaması için tekerlek kırılmadan ikazda bulunmak, gerek bireysel gerek camia olarak her platformda Galatasaray’ın hak ve menfaatleri lehine baskı grubu olmak rotamızda yelkenleri rüzgarla şişirir.

Yeter ki Galatasaray’da veri ve bilgiler eğilip bükülmesin. Yalnız gerçekler anlatılsın, muktedir eliyle manipülatif propaganda somut bilgi aktarımı zannedilmesin. Galatasaraylılar da sadece sarı-kırmızın mağrur, muktedir, muzaffer ve her daim muteber kalması adına doğruyu bulma / en iyiyi seçme kaygısı taşısın. Biz hakikat ile barışarak mesuliyetimize uygun davrandığımız müddetçe kurgulayanı kim olursa olsun bizi kıstırmak istedikleri her tuzaktan er geç kurtulabiliriz, aksi durumu düşünmek dahi istemem.

Yeni seçilenler başta olmak üzere tüm yönetim kuruluna bol şans ve üstün başarılar dilerken, gayrimenkuller üzerine mesai yapıp imza atacak herkese hamiyet, basiret, feraset diliyorum. Tutarlı ve doğru kararlarınız destek bulacak, eksik ve yanlışlarınız size itinayla hatırlatılacaktır. Yolumuz, bahtımız açık olsun!

Yirmi dört ile 25’in arası

GALATASARAY profesyonel futbol takımı 26 Mayıs 2024 tarihinde sezondaki 33. galibiyetini alıp 102 puana ulaşarak yine şampiyon oldu. Başta Okan Buruk ve teknik heyet olmak üzere sahada ter dökenlere ve idari, mali tüm kulüp organizasyonunu yönetenlere müteşekkiriz. Biten sezondaki maç başına 2,68 puan ortalamasının uzun yıllar tekrarlanabileceğini sanmıyorum.

Sezon boyunca oyundaki tutku ve zirvedeki kıyasıya rekabetten çok TFF-MHK-PFDK üçlüsünün tutarsızlıkları ve “ligin sportif gerçekliği yok” söylemi dillendirildi.  On yıldır süper ligde şampiyon olamayan Fenerbahçe ve başarısızlığını kabullenemeyen asabi başkanı her fırsatta yeni komplo teorileri ortaya attı ama kendilerine puan getiren hakem kararlarını, en kritik anlarda kazandıkları komik penaltıları, Türk Ceza Kanunu kapsamında saldırganlaşan oyuncularına verilmeyen cezaları hiç konuşmadılar.  Herkesin keseri kendine yonttuğundan bu konularda makul ve tarafsız bir terazi de maalesef bulunmuyor, ülke futbolu da bu yüzden aynı sığ ve çamurlu suda çırpınıyor.

Ligi üçüncü sırada tamamlayan Trabzonspor şampiyonun 35 puan gerisinde kalırken, üçüncülüğün geleneksel adayı BJK ise tam 46 puan fark yedi.  Olmayan sportif gerçeklik tam da buradadır, ligimiz Soğuk Savaş dönemindeki çift kutuplu dünyaya dönüşmüştür.  Zirvede iki kulüp ve zirveye dürbünle bakan diğerleri… Sonuç olarak Galatasaray bileğinin hakkıyla şampiyon olarak amacına ulaşmış, 37. hafta deplasmanda Galatasaray’ı yenme başarısı gösteren Fenerbahçe de hevesini alıp tatmin olmuştur.  Stratejik amaçlara dönük sportif hedeflerin karşısında hasımlık üzerine kurulan kindar heveslerin bulunması iki kulüp arasındaki önemli bir ayrımdır.

2023 ve 2024 yıllarını şampiyon unvanı ile tamamlayan Galatasaray 2025 yılında 25. Lig şampiyonluğu ve beşinci yıldız hedefiyle sezonu açacak.  Back to back iki şampiyonluğun arasında temel bir fark var.  2021-2022 Burak Elmas faciasından sonra geçen sezon Galatasaray kadroda köklü değişiklik yapıp zirveye çıkmıştı.  2023 şampiyonluğu yönetimin azim ve kararları sayesinde geldi.  2024 şampiyonluğu ise yönetimin isabetsiz tercihlerine rağmen kazanıldı, bu görüşü temellendirmeye çalışalım.

Galatasaray 2022 yaz transfer döneminde risk almak zorundaydı. Yüksek risk / yüksek getiri dengesi tuttu. Yeni isimlerle takım bambaşka bir havaya büründü. Elbette Avusturyalı Yusuf Demir tutmadı, Chelsea’nin eski yıldızı Juan Mata zaten olmayacak duaydı ama Torreira, Mertens, Rashica ve kiralık aşk Icardi çok iş yaptı.  Devre arası Kaan Ayhan ve Zaniolo geldi. Takım silkindi ve rakiplerinin önünde tartışılmaz bir şampiyonluk kazandı.

Geçen yaz ise yüksek risk alıp kumar oynamaya gerek yoktu.  Giderek uyumunu artıran takımın 3-4 net takviyeye ihtiyacı olabilirdi hatta mevkiler üzerinde kamuoyunda konsensüs bile vardı fakat ne hikmetse “Şampiyonlar Ligi kadrosu kuruyoruz” söylemiyle birden para muslukları açıldı.  Kadro şiştikçe şişti fakat temel eksikler yine giderilemedi.

Kestirmeden söyleyelim, hani paket teklif gelse geçen yaz gelen herkesten bir çırpıda vazgeçerdim. Fayda / maliyet olarak Galatasaray’ın en başarısız transfer dönemlerinden biriydi.  Tek tek bakarsak eğer:

TETE standart Brezilyalı oyuncudan beklenen yetenek setine sahip değil, NDOMBELE zaten 4 Eylül’de geldi ve bünyesi futbolu bırakmış gibi, #olanVarOlmayanVar ZAHA bey Premier League sonrası zorla sürgüne yollanmış havalarında, ZIYECH oyun zekası olarak üstün bir futbolcu ama temposuz ve istikrarsız, Kerem DEMİRBAY’ı Dayı olarak sevdik ama Galatasaray’ın 8 numarası bu kadar top kaybetmemeli vs..vs..  Tek nokta atışı Davinson SANCHEZ, o da Galatasaray tarihinin en pahalı stoperi. Listede kendisinden sonraki isimlere (Maicon-Chédjou) maaşta 1 milyon Euro fark atmış durumda.

Peki ya alışveriş opsiyonları açısından daha sıkıntılı sınav sayılan ara transferde ne oldu diye hatırlayalım mı? Sol beke Bundesliga 2’den Alman Derrick Köhn geldi, Sparta Prag maçlarında oynayamadı. Forvete Carlos Vinicius geldi, Kasımpaşa’ya gol atmak dışında faydalı olamadı. Sağ bek olduğu iddia edilen Serge Aurier niye geldi, o henüz anlaşılamadı. Gönderilen Berkan Kutlu çare olarak görülüp geri çağrıldı ve sağ olsun işini dört dörtlük yaptı. Başakşehir geri verse Fransız bekimiz Léo Dubois da Florya’ya geri gelecekti, Göksel bey salmadı. Hatırlanacak olursa kadroda parmak hesabı yapamadığımız için Avrupa’da transfer piyasası kapandıktan sonra Başakşehir’e vermiştik kendisini, 1,8 milyon Euro maaşını kimin yüklendiği ise KAP açıklamalarına yansımadı?

Maliyetlerden devam edersek yalnız ZAHA – ZIYECH – TETE – NDOMBELE dörtlüsünün sezonluk maaş maliyeti vergi dahil 22 milyon Euro’ya ulaşıyor. Bu meblağa imza paraları, bonuslar, primler, menajer komisyonları, sair masraflar dahil değildir.  Katlanılan maliyete karşılık alınan performans kabul edilebilir seviyenin çok altında!  Sonuç olarak geçen yaz takım kimyası üzerine ince mühendislik çalışması yerine, cisminden öte ismi olanları ve kamyondan dökülenleri toplar gibi davrandık.  Uyumlu takım kurmakla fiyakalı isimleri yan yana getirmenin farkını bir kez daha deneyimledik, şimdi kısa vadeli hedefimiz fayda sağlayamadığımız isimlerle minimum zararla vedalaşmak olacaktır.

Piyasanın dört atlısı

Bilinmeli ve hatırlanmalıdır ki, transfermarkt verilerine, basın manşetlerine, trend topiclere, menajer cinliklerine, transfer müptelası şımarık ergenlere göre dizayn edilen her dönem aynı şekilde sonuçlanır. 

Peki  burada eleştiri okları yalnız idarecilere mi yönelmelidir?  HAYIR.  2022 yazında çok isabetli kararları alanlarla bir yaz sonra hatalı tercihler yapanlar aynı isimlerdi.  Burada en çok Galatasaray kamuoyu bilhassa da kulüp üyeleri kendilerine pay çıkarmalıdır.  Eylül 2023 Divan Kurulu toplantısında Sayın Erden Timur transfermarkt’ın pek iyimser verileri üzerine piyasa değerlerini anlatırken, Avrupa medyasında Galatasaray’dan bahsedildiğine dikkat çekerken, tarihin en görkemli kadrosunu müjdelerken istisnasız herkes huşu içinde alkışlıyordu.  Zirvesine iki kulübün aday olduğu yerel ligde %51 ihtimalle başladığımız yarışı rekor puanla zirvede tamamladık ama Avrupa’da Manchester United ve Bayern München maçları dışında parmak ısırtan bir performans ortaya konamadı. Tam tersi Molde, Kopenhag, Sparta Prag maçlarında ya çok zorlandık ya da istediğimizi alamayıp yarış dışı kaldık.  Adı geçen kulüplerin harcamaları ve maaş yükleri Galatasaray’ın çok gerisindedir ve yeniden anlıyoruz ki önemli bir etmen olsa da başarıyı sadece harcanan para belirlemez.

Johann Cruyff hep haklıydı

Yeri gelmişken Sn. Erden Timur’un Sportif A.Ş. yönetiminde devam etmeme tercihine de değinelim. Dile getirdiklerine bakınca kendisine ilgi ve sevgi gösterilmesinin yanı sıra haksızlık yapılmış mıdır, mutlaka yapılmıştır.  Yüzüne karşı övgülerin yanında hakkında mesnetsiz dedikodular dönmüş müdür sağda solda, hiç şüphesiz. Fakat burada kişinin hedef alınmasından ziyade genel bir zaafa parmak basmalıyız.

Kulüpte yönetimler takım ruhuyla hazırlanıp ortak amaç doğrultusunda seçilmedikçe hırslar, kıskançlıklar, hazımsızlıklar, rol kapma yarışı, kapı arkası dedikoduları bitmez. Burada mesele kulübe özgü Byzantine entrikaların ötesine geçiyor. Pek çoğu seçim kampanyasında tanışan isimleri alt alta dizip liste yapınca ekip olarak düşünme / çalışma / üretme pratikleri filizlenmeden gerilimler / sorunlar / ego savaşları patlak veriyor.  Kimi küsüp uzaklaşıyor, kimi işi parmağının ucuyla tutuyor, kimi dedikoduya başlıyor.  Her seferinde yönetimin ağır yükü 4-5 ismin üzerine yıkılıyor.  Onlar da robot olmadıkları için aşırı yıpranıyorlar. Tüzük tadili ile yönetim süresinin üç yıldan iki yıla döndürülmesinin esas gerekçesi de budur.  “Üç sene dayanamayız belki iki yıl olur” öngörüsüdür, oysa bu işe ekip olarak soyunmadıkça tatsız saha sonuçları ve maddi darboğazla geçen üç ay bile otuz yıl gibidir. Sözün özü yaşananlar Galatasaray’da iktidar uğruna ve iktidarı paylaşmamak için deli divane olanlar kadar insanoğlunun ezeli zaaflarına dair bir mevzu olarak ele alınmalıdır. Dolayısıyla hizmet vermek isteyenleri öğüten değirmende Erden Timur ne ilk ne de son örnek olur.  Elbette bol tekrarlı sevgi iklimi söylemi ve tarihin belki de en az eleştirilen yönetimine rağmen bu yıpranma yine de sıra dışı, Erden bey Özhan Canaydın, Adnan Polat ya da Mustafa Cengiz döneminde yönetici olsa harici baskı ve tenkitler nedeniyle bu kadar da dayanamayabilirmiş diye düşünüyorum. Başından geçenlerin tamamını anlatmadığından daha ötesinde yorum yapmak isabetsiz olacaktır.

Ahenk nedir diye soranlara…

Biz iki ucu keskin bıçak diğer konumuzdan devam edelim. Her ne kadar yaz mevsiminin ratingi yüksek olsa da transfer sezonlarına bel bağlamak epey riskli, hele bizim gibi mali açıdan el kapısına muhtaç kulüpler için… mücadeleci bir takım, hedefleri olan ahlaklı oyuncular ve sahada işlediği görülen tutarlı bir oyun planı transferden çok daha kritik. Bunlar yoksa her transfer israfa dönüşebilir. Bu bağlamda teknik direktör Okan Buruk ve ekibinin başarısı daha kıymetli hale geliyor.  Yeni gelenlerden minimum katkı alınırken, eskilerin dirayeti ve bireysel performanslarını parlattıkları isimlerle -örnek: Barış Alper Yılmaz- zirveye ulaştılar.  Üstelik sezon ortasında kulübün menfaatleri doğrultusunda Sacha Boey’den vazgeçilmesine rağmen başardılar. Emeklerine sağlık!

Tam burada yerel rakip Fenerbahçe’ye de değinmek gerekiyor.  Dedesinin torunu olmak dışında herhangi bir meziyetini göremediğimiz milyarder Ali Koç altıncı sezonunda bugüne kadarki en derin ve alternatifli kadrosunu kurmuştu aslında. Kilit oyuncu Fred uzun haftalar takımdan uzak kalmasaydı, stoper ikilisinde istikrar sağlanabilseydi, Hırvat kaleci Livakovic kendini aşarak Fernando Muslera performansı gösterse ya da belki wonderkid Arda Güler bir sezon daha kalmaya razı gelseydi Fenerbahçe şampiyon da olabilirdi. Yukarıda da değindik, Fenerbahçe kusur ve eksiği kendisinde arayan bir zihniyete sahip olmadığından farkı detayların belirlediğini tahlil edememektedir.

Ali Koç gelecekten haberler verirken 🙂

Geçmişe hükmümüz geçmediğine göre artık geleceği tasarlama vaktidir.

  1. Nadir istisnalar dışında hiçbir futbolcuya son büyük kontratını veren kulüp olmamalıyız. Bu satırların yazarı son olarak 30 Temmuz 2022 Kulübümüzün bütçe genel kurulunda kürsüde bütçe yapım teknikleri, gelir ve giderler üzerine söz almışken tekil bir örnek olarak Sergio Oliveira’yı vermiş ve vergili sezonluk maaş yükü 4,6 milyon Euro’nun UEFA CL geliri yokken çok yüksek olduğunu dile getirmişti.  Pek çok tenkit almıştım o gün ama kimse 30 yaşındaki oyuncuya 4 yıllık kontrat vererek onun geleceğini garanti altına aldığımızı ama kendimizi riske attığımızı görmemişti. Maalesef endişe hakikat oldu, bugün Portekizliye kulüp bulmak durumundayız yoksa 31 Mayıs 2026’ya dek taksimetre çalışacak.
  2. Garanti maaş ile performansa bağlı ödemeler arasında dengeyi kulüp lehine kurabilmek. Yıllık gelirinin %95’i garanti maaş, %5’i bonus ve prim olan bir kontratta işler ters gittiğinde oyuncu şartları zorlamayabilir.  Özellikle Galatasaray’ı kariyer fırsatı olarak gören ve kendine güvenen oyunculara örneğin %70 garanti maaş, %30 kadro devamlılığı ve başarı primi üzerinden daha iddialı sözleşme önermek performans artışı getirebileceği gibi ezberinden şaşmayan piyasada da game changer etki yapabilir.
  3. Transfer görüşmelerinde Şampiyonlar Ligi kozunu aşırı doz kullanmamak. Oyuncuların beklentilerini de yönetebilmeliyiz. Galatasaray’ın UEFA CL gruplarında yer alması kulübün tercih cazibesini artırır ama 6 maçlık kısa maraton bittikten sonra Süper Lig’le mutlu olmayan ya da parlamak istediği sahneden uzak kalan futbolcu kadroda sorun yaratır.  Dışarıdan bakılınca buna örnek Mr. British Wilfried Zaha gibi duruyor. Şampiyonlar Ligi macerası bitince hayal kırıklığı yaşadığı, bunun da motivasyonu minimuma indirdiği tahmin etmek yanlış olmaz.
  4. Gelen futbolcuya son kulübünde kazandığı maaşla orantılı bir ödeme teklif etmek.  Elbette oyuncu özellikle daha iddiasız bir kulüpten geliyorsa maaşını döviz cinsinden %50-%60 artırmak isteyecektir, hakkıdır da ama mevcut kazandığının 3-4 katını önermek akılcı bir hamle olmayacaktır.  Geçmişten bu dengesizliğe iki örnek PAOK’tan gelen Garry Rodrigues ve Osmanlıspor’dan gelen Badou NDiaye’dir. 
  5. Yönetim süresini aşan kontratlar hakkında iki kere düşünülmeli, opsiyonlu sözleşmeler için şartlar zorlanmalıdır. Galatasaray’da üç yıllık yönetim dönemleri Tüzük değişikliği ile iki yıla indirildi. Özellikle yüksek maaşlı oyunculara dört, beş yıllık kontratlar verilmemelidir. 2+1 veya max. 3+1 gibi seçenekler zorlanmalı, daha uzun sözleşmeler yalnızca düşük maaşlı genç oyuncular için masaya gelmelidir.  Geçmişten kötü örnek, kariyeri boyunca ilk kez kendisi için bonservis ödenen Sofiane Feghouli’ye beş aylık ömrü olan yönetimin 5 yıllık kontrat vermesiydi mesela.

Transfer histerisine tutulmaya, paniğe kapılmaya lüzum yok. Elimizde kapasiteli şampiyon bir takım var.  Performans alamadıklarımıza müşteri ararken temelde dört pozisyona oyuncu bulmalıyız.  Üst düzey bir orta saha (8 numara), istikrarlı sağ bek, Mertens rolünü üstlenebilecek daha genç bir isim, Icardi’yi tamamlayabilecek ya da onun yokluğunda sorumluluk alacak farklı özellikleri olan forvet (Alexander Sørloth tiplemesi diyelim)

Kerem Aktürkoğlu yurt dışına giderse yerli bir kanat oyuncusu beşinci transfer olabilir. Üç stoperden biri giderse de karar Emin Bayram’la devam etmek ya da ikame aramak tercih konusu olur. Büyük çıkış yakalayan Barış Alper Yılmaz’ın ise kalacağını varsayıyorum. Bu transfer döneminde asla 10-12 oyuncu almamalıyız! Nicelik değil kadroyu tamamlayacak NİTELİK aramalıyız.

Zarların hep düşeş gelmeyeceğini bilerek sağlam adımlar atmak çok önemli. Unutulmamalı ki gelirlerimiz pek çok faktöre endeksli iken, giderlerimiz kontrata bağlı ve büyük ölçüde kesinleşmiştir. 

İtalyan futbolcumuz Nicolò Zaniolo Aston Villa’ya kiralandığında 40 milyon Euroluk bir operasyonun gerçekleştiği şeklinde kamuoyunda bir sevinç dalgası oldu. Gel gelelim futbolcuya gök mavili formayı veren Roberto Mancini milli takımı bıraktı, Zaniolo Premier League maçlarında beklenen performansı ortaya koyamadı, adı bahis skandalına karıştı, derken Euro 2024 öncesi sakatlandı. Global transfer piyasasında halen convertible bir oyuncu ama hiçbir sporcunun değirmen taşı, İş Bankası hisse senedi ya da jetonla çalışan jukebox olmadığını anlamak zorundayız. Çapraz bağ, aşil tendonu, boşanma, çocukların okul durumu, hocayla atışma, soyunma odası kavgası, memleket özlemi, menajer hinliği vs. her şeyi bir anda ve umulmadık biçimde değiştirebilir.

Gelelim 2024-2025 sezonunda karşılaşabileceğimiz bazı risklere:

  • Ödemeler Dengesi ya da Gelir Düzeni her sezonun kritik belirleyicisidir. İçinde olduğumuz mali yılın 9 aylık verileri elimizde, geçen sezon aynı döneme göre gelirleri kabaca beşle çarpmışız. Bu müthiş bir atılım, emeği geçenleri takdir etmemek olmaz. Öte yandan giderler de hızla artıyor.  Beş kata varan iş hacmi artışına rağmen anılan dönemde -225 milyon TL esas faaliyet zararı var.  Yatırım faaliyetleri, futbolcu satışları ile 12 aylık mali dönemi kâr ile kapatabileceğiz gibi görünse de futbolun çıplak operasyonu henüz sürdürülebilir kârlılığa ulaşmadı.   KAP bildirimleri detaylı olmadığı için net veriye ulaşmak mümkün değil ama finansal tablolar bu sezonki kadronun maliyetinin vergiler dahil 100 milyon Euro’yu devirdiğini fısıldıyor.  Bu kadar büyük parayla şaka olmaz! Her kuruşun karşılığını alacak şekilde organize olunmalıdır.  KAP bildirimleri demişken, Galatasaray’da şeffaflığın değerini de vurgulamak farzdır. Örneğin KAP bildirimine göre Mauro Icardi’ye sezonda 6 milyon Euro ödeniyor, sayın başkanın ifadesiyle oyuncumuz 10 milyon Euro net maaş alıyor. Aradaki 4 milyonu sponsorlar karşılıyor. Benim eksiğimdir belki ama bu kişi ve kurumları şahsen bilmiyorum. Sponsor Galatasaray ile birlikte anılmak, görünür olmak, başarıya ortak çıkmak için kaynak aktarır. Bu gizem katkı verenlere sponsor değil adını vermek istemeyen hayırsever muamelesi yapmamızı gerektiriyor.

Peki Icardi 4 milyonu sponsorlardan kapı kapı mı topluyor yoksa bizimle 10 milyon Euro kontratı var, biz de ilişkili sözleşmelerle sponsorlardan ödeme mi alıyoruz?  Bunun ne farkı var derseniz, tastamam 6,68 milyon Euro farkı var.  Sponsorların olası ödeme güçlüğüne düşme riskini aldığına inanmadığım Icardi FIFA kuralları gereği de yalnız işverenini tanır, başka bir deyişle 10 milyon € net maaşın yıllık vergili brütü 16,68 milyon Euro eder. Bu spektaküler meblağa bonus, prim, menajerlik komisyonu, sair masraflar dahil değildir.

Dolayısıyla zurnanın başka perdeden üflediği yer gelirlerin sürekliliğidir. Malum sportif başarılar en ciddi katalizör, saha sonuçları lehimize geldikçe gelir kapısı kapanmaz ama bir de sponsor katkısının kesintiye uğraması riski var.  Kulüpler genelde sponsorluk vaadinin üzerine çok da düşünmeden atlıyor ama son GKN Kargo olayı da hatırlatmalıdır ki bizimle işbirliği yapmaya gönüllü kuruluşları sanki onlardan kaynak temin edecek değil de onlara borç verecek gibi araştırmalıyız.  Bu hem hesapların şaşmaması hem de kurumsal itibar açısından önemlidir.

  • Başka bir risk duble şampiyon kadronun doyuma ulaşması ve karar anlarında yeterince mücadeleci olmaması.  Bu riske karşı en büyük güvence Okan Buruk olacaktır diye umuyorum.
  • Fernando MUSLERA.  Rekabette mukayeseli üstünlük Nando nasıl risk faktörü olur derseniz yaş 38, ikinci kalecimiz onunla mukayese edilemeyecek durumda. Dev bir nazar boncuğuna ihtiyaç var ve global kaleci pazarını ileriye dönük takip etmek şart.
  • Mauro ICARDI. “Hoppalaa” demişsinizdir, merak etmeyin ikonik futbolcumuzla bir derdim yok. Bilakis kader anlarında sahne alan büyük bir golcü Icardi, dahası çocukların odasına yeniden poster astıracak fantastik bir karakter. Icardi fiziksel olarak formdayken yalnız fox in the box değil oyuna yön verebilen bir mastermind. Fakat görüldüğü ve Okan hocamızın da ifade ettiği üzere uzun zamandır %50 performansla oynuyor.  Yarım porsiyon Icardi ligimize yeter belki ama daha büyük hedefler için %80+ ICARDI gerek bize.  BJK maçında Ghezzal’ın darbesiyle sakatlandıktan sonra bir türlü eskiye dönemedi, tendinit benzeri sık tekrarlayıp sinir bozan bir rahatsızlığı olmadığını umalım. DİKKAT! Sezon açılışından kaç gün sonra İstanbul’a ineceği ve kampta ne kadar çalışacağı ligin kaderini tayin edebilir.
  • Kemerburgaz? Yepyeni bir tesise geçiyoruz ama aceleyle geçildiği için bazı eksikler olacaktır. Florya’nın çevresiyle birlikte insanı sarmalayan konforu olmayınca huzurlu çalışma ortamı sallanabilir. En azından tesisin neredeyse içinden geçen yüksek gerilim hattını insan sağlığını düşünerek biraz uzağa naklettirmenin teknik yolları kamuyla müzakere edilmelidir.
  • SEYİRCİ.  Taraftar en büyük itici gücümüz diyoruz ama realiteye bakarsak beklentisi çok yüksek & tahammülü düşük binlerce kişi her hafta Aslantepe’de tribünlere geliyor.  Yüksek kombine fiyatları profili ister istemez değiştirdi, bu sezon 102 puana rağmen beklediği show gelmeyince homurdananlar vardı.  Allah korusun, birkaç hafta tökezlesek bu seyirci takımı kemirebilir. Doğu ve Batı alt tribünler özellikle bu sözlerimden alınabilirler!
  • Kazanmak için her şeyi mübah sayan, hiçbir ahlaki değer tanımayan, Galatasaray’ı rakip değil hasım olarak gören ve arkasında biriktirdiği tüm sosyal, mali, siyasi güçle Türk sporunu zehirlemekten bir dakika bile geri durmayan gözü dönmüş kadroların elindeki sarı-lacivertli kulüp. Şöhreti işvereninden daha büyük José Mourinho ya da kurt menajer Jorge Mendes’in getireceği pahalı futbolcular değil ama 2010-2011 sezonuna gözü dönmüş şekilde giren Aziz Yıldırım hırsından bile öteye geçmiş Ali Koç tüm şartları zorlayacak ve her namussuz fırıldağın gönüllü üfleyeni olacaktır! Hiç şüpheniz olmasın, gizli veya aleni yaptıklarıyla geçen sezonu bile aratacaklardır.
  • Futbolun karar alıcılarına tesirimizin sıfıra yakın olması.  Özellikle Galatasaray düşmanlığı tescilli Servet Yardımcı gibi bir profilin TFF başkanlığına seçilmesi / atanması halinde Demirören – Özdemir – Büyükekşi felaketlerini bile ararız.  Galatasaray Türk futbolunda oyun kurucu olmalı, önceliği de yüksek standartlar, sürdürülebilirlik ve adalet olmalıdır.  Bizsiz Türkiye futbolu olamayacağı gibi, biz kolları sıvamadan da Türk futbolu bataktan çıkamaz. Ne yazık ki Galatasaray genellikle bu alanda pasif tutum takınan bir kulüptür hatta yönetimler üstü böyle bir kurumsal gündemi dahi yoktur.

Galatasaray Sportif A.Ş. yönetimi bu yaz mevsimini akılcı hamleler ile geçirir ve sezon boyu rotasını muhafaza ederse 25. Şampiyonluk ile aramızdaki tek şey zamandır.  Bizi yıpratabilirler, yavaşlatabilirler ama durduramazlar. Fakat esas beklenti Avrupa’da başarı, global sahnede adı konmuş bir maça ihtiyacımız var. O da en azından UEFA Avrupa Liginde çeyrek finaldir, biz bugünden ilk hedefi gözümüze kestirelim hele… o zaman uzaklar da yakın olur. 

Futbolda şans faktörü

Malum ROMA bir günde kurulmadı, gönlümüze göre olsun.

Sevgi ikliminde para kaybetmenin hüznü

Galatasaray Spor Kulübünün 2022 yılı performansını gösteren faaliyet raporları bu ay başında yayınlandı ve 25 Mart 2023 tarihinde olağan genel kurulda bu raporlar üzerine görüşmeler ve oylamalar olacak.

Gördüğüm kadarıyla Galatasaray sürekli zarar ettikçe, borcu katlandıkça mali konular daha az ilgi çeker oldu çünkü en rasyonel insanlar bile “böyle gelmiş böyle gider” diyerek pes ettiler. İyimser olanlar ise Galatasaray’ın tapulu gayrimenkulleri ve uzun süreli üst kullanım hakları üzerinden çok yüksek gelir elde ederek kilometreyi sıfırlayacağına hatta fazla fazla artıya geçeceğine vurgu yapıyor. İyimserlikten yana tercih kullananlar, pek yakında yerel rekabeti sonlandıracak kadar zengin olacağımızı düşünüyor.

Futbolda top çizgiyi geçerken ve şampiyonluk yakınken her şeyi görmezden gelen ama sportif başarısızlık dönemlerinde her rüzgardan nem kaparak sürekli yakınan skorperestlerden tamamen ayrışmak umuduyla yine bir Mart ayında mali sonuçlara kabaca bakalım isterim.

Önce makro verilerden kritik olanları önümüze koyalım ki, nominal verilerin zamansal değişimini yorumlama imkanımız olsun.

2022 Yıllık Enflasyon (TÜİK) %64,27

2022 Yıllık Enflasyon (ENAG) %137,55

31 Aralık 2021 Euro/TL         14,68

31 Aralık 2022 Euro/TL         19,93

Borç faizimiz ise TLRef + 1,5 ile sabitlenmiş

Önceliği 1905 yılında kurulan ve üyesi olduğum Galatasaray Spor Kulübüne (Dernek) vererek başlıyoruz.

Hatırlatmak gereksiz ama 2022 yılının ilk yarısı Burak Elmas başkanlığındaki yönetime, ikincisi yarısı Dursun Özbek başkanlığındaki yönetime aittir.

258 milyon TL olarak bütçelenen 2022 geliri (Merkez+Tesisler+Amatör Şubeler+Spor Okulları) 225 milyon TL olarak gerçekleşmiş, yaklaşık 33 milyon TL gelir kaybı var (veya bütçe epey iyimser hazırlanmış)

298 milyon TL olarak bütçelenen 2022 gideri ise 316 milyon TL olarak gerçekleşince yaklaşık 18 milyon TL fazladan yapılan harcama söz konusu

Bağımsız Denetim raporundan takip edileceği üzere Galatasaray Spor Kulübünün 2022 yılı esas faaliyet zararı ise 210.246.526 TL’ye ulaşmış. Başka bir deyişle hasılata yakın bir faaliyet zararından bahsediyoruz, bu zararın içinde faiz, finansman gideri, kur farkı, yatırım gelirleri/giderleri ve futbol yok. 

Büyük resim iç karartıcı, bazı detaylara bakalım istedim.

Mesela Sponsorluk, isim hakkı ve reklam gelirleri %45 artışla 105 milyon TL’ye ulaşmış.  Artış enflasyonun gerisinde kaldığı için burada bir kayıp söz konusu. Sportif başarısızlık, kontratları doğru yönetememe, güncelleme oranlarının enflasyonla uyuşmaması, münhasırlık verilmiş alanlarda verimsizlik etki etmiş olabilir.

Kullanılmamış izin karşılıkları bir yılda %53 artışla 5,2 milyon TL’ye çıkmış.  Her ne kadar bu artışta ücretlere yapılan enflasyon artışlarının net etkisi düşünülse de, çalışanlara özellikle sportif sezonun mola verdiği yaz aylarında düzenli izin kullandırarak bu karşılığın eritilmesi tercih edilmeliydi.  Bundan sonra bu meblağın kontrollü olarak düşürülmesi gündemde olmalıdır.

Yüksek enflasyona rağmen yasal bahis (İddaa) gelirleri yaklaşık 600 bin TL düşüşle 6.150.000 TL’ye düşmüş.  Bültenlerde daha az mı yer alıyoruz yoksa başka bir durum mu var, bilemiyoruz.

Kurs gelirleri ise 3,25 kat artışla 10 milyon TL’ye yaklaşmış.  Pandemi etkileri tamamen geçtikten sonra kurslara talebin arttığı varsayılabilir ama sebepten bağımsız artış sevindirici, burada iyi bir iş çıkarılmış.

GİDER tarafına bakıldığında,

Seyahat ve Ulaşım giderleri üç kat artışla 8,5 milyon TL’ye,

Deplasman ve Kamp giderleri beş kat artışla 9,3 milyon TL’ye ulaşmış.

Enflasyonun çok ötesindeki gider artışlarının gerekçelerine ve teknik açıklamalarına faaliyet raporundan ulaşılamıyor.

En büyük gider kalemi doğal olarak Sporcu Ücretleri bir yılda %83 artışla 128 milyon TL’ye varmış.

Diğer personel giderleri ise %100’ü aşan bir artışla 28 milyon TL’nin üzerine çıkmış.  İdari personel sayısı mı artmış, resmi enflasyon zammı + refah payı mı verilmiş, düşük maaşlarda düzeltme mi yapılmış onu da bilemiyoruz.

Gelelim profesyonel futbolun patronu konumundaki, halka açık Galatasaray Sportif Sınai ve Ticari Yatırımlar Anonim Şirketine

Sponsorluk isim hakkı ve reklam gelirleri yalnız %5 artmış  (dövizin seyri ve enflasyon düşünüldüğünde ciddi bir kaybımız söz konusu)

Loca VIP kombine ve bilet satış gelirleri 2,5 kat artmış  (taraftar üzerine düşeni fazlasıyla yapmış)

UEFA gelirleri 142 milyon TL’den 61 milyon TL’ye inmiş. (81 milyon TL kayıp)

Yayın hakkı gelirlerinde %38 kayıp söz konusu (89 milyon TL eksilme)

Sportif A.Ş. 2021’de 839 milyon TL olan hasılat 2022’de 806 milyon TL’ye düşmüş. 806 milyon TL kabaca 40 milyon Euro ediyor. Yalnızca KIRK milyon Euro. Hatırlarsanız bir dönem Avrupa’nın en büyük 10 kulübünden biri olacağımız, öyle bir aktif büyüklüğe ulaşacağımız iddia ediliyordu ve vizyon/misyon sunumlarından etkilenenler bu inanılmaz vaatleri hararetle alkışlamaktaydı.

Bugün ilk 10 imkansız, ilk 20 hayal, ilk 30 olur mu? Money League 2021/22 verilerine göre 29. sırada 178.7 milyon € ciro ile İspanyol Villarreal CF, 30. sırada 177.7 milyon € ciro ile İngiliz Southampton var. İlk 50’ye girer miyiz, eh biraz da kısmet bu işler !!

2021-22 sezonu verilerine göre

Futbol şirketimizde brüt zarar 2021 yılında 133 milyon iken 2022’de 637 milyon TL’ye fırlamış

Genel yönetim giderleri                 22,4 milyon iken  37,5 milyon TL olmuş

Futbolcu, teknik kadro, menajer ödemeleri hariç personel giderleri 2,5 kat artmış? 

Faaliyet zararı               132 milyon iken  6 kat artışla        803 milyon TL olmuş

Rapora konu olan 2022 yılında finansman gelirleri 395 milyon iken finansman giderleri 353 milyon TL olmuş yani Sportif A.Ş.’nin finansman geliri giderinden fazla. Bu durumu ülkedeki para politikaları ya da 2021’de imzalanan kredi yapılandırma anlaşması ile açıklamak mümkün ama ilginç bir durum olduğu kesin

Net dönem kârı           (609.839.917)  TL yani yine zarar, yine zarar, yine zarar

Mağazacılık A.Ş.’ye geçersek 2022’de 368 milyon TL ciro yapmış, bir önceki yıla göre neredeyse iş hacmi 2,5 kat artmış. Taraftarlarımıza, müşterilerimize minnettarız

GSStore Beyoğlu – İstiklal Caddesi

Aynı zamanda perakendecilik şirketimiz 16,8 milyon TL ile dönemini reel kâr ile kapatan tek iştirakimiz, bir önceki yıla göre yaklaşık %41 artırmış. 

368 milyon TL ciroya nazaran yaklaşık %4,5 kârlılık az görünebilir ama onun sebebini de sanırım gider kalemlerinde aramak gerekiyor. 

Örneğin Pazarlama Satış ve Dağıtım giderleri 3,35 kat artarak 145 milyon TL’yi aşmış.  Neden böyle olmuş bilemiyoruz, en ufak bir açıklama yok.  2021 yılında yayınlanan faaliyet raporunda 60 sayfalık bir bölümle tatminkar düzeyde kendi operasyonunu, atılımlarını ve çözemediği sorunları anlatan şirket bu kez 6 cümle bile kaleme almamış. Dilerim 25 Mart’ta hem başarıları hem eksikleri açıkça anlatılır.

Galatasaray Televizyon Yayıncılık A.Ş. ise zarar etme geleneğini sürdürüyor.

2022 yılını 6 milyon TL zararla kapatmış, iyimser bir taraf var ama geçen yılki 7,78 milyon TL zarardan geriye gidiş söz konusu.

Galatasaray Dijital Satış ve Pazarlama Anonim Şirketimiz de faaliyetinden 15 milyon TL zarar etmiş, dönemi de 43 milyon TL dönem zararı ile kapatmış.  İlginç olan 2021’e göre yaklaşık %42 kayıpla cirosu 2.279.720 TL’ye inerken üstlendiği finansman gideri 84 katına çıkarak 28,9 milyon TL’ye gelmiş. Bir şirketin yıllık hasılatının 13 kat fazlası finansman gideri nasıl oluyor, 2022’de yapıldığı söylenen yapılanmanın içeriği nedir, yine muamma?

Bir kez daha altını çizelim, genelde öyle bir lüksümüz kalmamakla birlikte, Galatasaray herhangi bir mali yılda zarar edecekse yelkenden ya da atletizmden zarar edebilir.  Sportif branşlar hariç hiçbir iş kolu zarar edemez.  Bu faaliyetler ya rehabilite edilir, ya outsource edilir ya da tasfiye edilir. Bu dönüşüm tereddüt edilecek, zamana yayılacak, “arkadaşlar üzülür, üyeler kızar” diye önemsenmeyecek bir konu değildir.

Galatasaray aleyhine açılan davaları göz önünde bulundurarak finansal tablolarda 95 milyon TL karşılık ayırmış.

2021 yılında 5,56 milyon TL olan danışmanlık gideri 2022’de 13,49 milyon TL’ye yükselmiş.

GALATASARAY SPOR KULÜBÜ Derneği ve Bağlı Ortaklıkları 2022 yılı faaliyetleri sonucu konsolide olarak 1.014.080.724 TL faaliyet zararına ulaşmış.   Bu meblağın içinde finansman giderleri olmadığını üzülerek hatırlatmak isterim.  Şaka yollu söyleyenler vardır “bizim adamız bile var, bize bir şey olmaz” Konum olarak benzersiz olmakla birlikte 2022 yılında düzeltilmiş değerleme raporuna göre ederi 573 milyon TL olarak belirlenmiş.  Sportif faaliyet yürüterek bir yılda iki ada yok etmek mümkün görüldüğü üzere…

Net borç-alacak farkımız da 4.633.239.861 TL’ye ulaşmış.

Bankalar konsorsiyumu ile yapılan 19 Mart 2021 tarihli TLRef +%1,5 faizli kredi yapılandırma anlaşmasına göre 31 Ağustos 2023’e dek ana para ödememiz yok. 

Sayın Dursun Özbek geçmiş dönem borçlanmalarının faiz yükünden yakınırken Galatasaray’ın yaklaşık günde 1 milyon TL faiz ödemek durumunda olduğunu ve bunun sürdürülemez olduğunu söylüyor.  Haklıdır ancak günde 50.000 TL olsa ödeyebilecek miydik?  Mağazacılık A.Ş. dışında nakit üreten, artı değer yaratabilen bir iştirakimiz var mı?  Tüm sportif ve ticari faaliyetler zarar ederken hangi borcun faizini ödeyebiliriz ki?

Florya-Riva-Mecidiyeköy üçlüsü ile tüm borçları kapatıp Norveç Varlık Fonunu kıskandırır nakit bolluğuna geleceğimiz günlerin hayaliyle çılgınca zarar etmeye devam ediyoruz. 2022 yılı performansında iki farklı yönetimin payı olduğu için kimseyi hedef alamayız, burada kurumsal olarak herkes / hepimiz (yönetimler, üyeler, profesyoneller) yanlış taraftayız. PARA ile olan ilişkimizi sil baştan tanzim etmeliyiz.

Öte yandan yabancıya emlak satışının geçici süre sınırlanması ya da yasaklanması, Yeşilköy Atatürk havalimanının kısmen sivil havacılığa açılması gibi seçeneklerin 14 Mayıs seçimleri sonrası ülke gündemine gelebileceği hesaba katıldığında taşınmazlar üzerine proje geliştirme opsiyonlarının etkileneceği inkar edilemez. Projelere aynı kararlılıkla devam etmeli, B-C senaryolarına da hazır olmalıyız.

Arsadan, villadan, rezidanstan ne kazanırsak kazanalım asli faaliyetimizden katma değer yaratmayı, en azından zarar etmemeyi öğrenmek ya da öğrenmemek kulübümüzün kaderini çizecektir. O nedenle bugün yatırım faaliyetlerinden gelirler kalemine bakarak bilançoların düzeleceğine dair yanılgıya düşmemeliyiz. Her yönetim kendi dönemindeki faaliyeti başa baş noktasında kapatabilseydi böyle devasa bir borcumuz hiç olmayacaktı.

Biliyorsunuz son dönemdeki sportif başarı (veya futboldaki memnuniyet verici gidişat) dayanışma ve sevgi iklimine bağlanıyor, mevcut yönetim tüm eleştirileri “niye böyle yapıyorsunuz, yoksa bizi sevmiyor musunuz” benzeri cümlelerle karşılama refleksi edindi. İletişim açısından bakıldığında bu savunmanın etkili olduğunu da görüyorum, finansal sonuçları dahi hakkıyla irdeleyen / eleştiren neredeyse kimse yok.

Umarım yakın zamanda elde edeceğimiz finansal başarıyı da akılcılık ve feraset iklimine bağlarız.  “Birbirimizi sevelim, sayalım ve sürekli para kaybettiğimiz gerçeğini gündeme taşımayalım” dersek iklim aynı kalmaz. 

Galatasaray’ın hakiki bir vizyon oluşturup camia ölçeğinde sahiplenmesi şart. Burada yamalı bohça misali seçilen toplama yönetimlerin değil kulübün tüm paydaşlarının inisiyatif alması gerekiyor. Türkiye’de bunu bizden başka yapacak bir kulüp de yok.

Örneğin Galatasaray Sportif A.Ş. istikrarlı biçimde 140-150 milyon Euro yıllık iş hacmi yaratan bir futbol şirketine dönüşebilir mi? Global rekabette geçmişiyle anılan değil gelecekte kazanabileceği kupalar üzerinden değerlendirilen bir yapı mümkün mü? Bunun için nasıl bir strateji ve iş planı gerekir? Yoksa TFF’nin gözetimindeki kum havuzunda Ali Koç ile demeç savaşları bizi yeterince tatmin ediyor mu?

Varsayalım tüm finansal borcumuzu tek kalemde sildik, piyasaya da borçlarımızı ödedik, sezon sonuna dek tüm sporcularımızın maaşlarını peşin peşin hesaplarına yatırdık. Yönetim kurulunun toplantı masasına da 1 milyar Türk Lirası nakit parayı yeni hamle şansı olarak bıraktık.

Finansal borcu olmayan ama idari / hukuki yükümlülükleri ve sportif hedefleri olan Galatasaray SPOR kulübünü nasıl yöneteceğini kim anlatacak?

Yoksa elbette “sevelim sevilelim, dünya kimseye kalmaz” ama GALATASARAY torunlarımızın torunlarına da kalsın istiyorsak gerçek bilgiye, sağlıklı eleştiriye ve katılımcılığı özendiren köklü çözümlere ihtiyaç olacaktır. Birbirimizi överek ve sürekli nükseden hastalıkları inkar ederek vardığımız yeri bilançolar bize söylüyor.

6 Şubat 2023 depreminden sonra Galatasaray’ın camia olarak ortaya koyduğu ve herkesin imrenerek izlediği hızlı refleks, planlama becerisi, azim ve dayanışma iyi günlerde de rehberimiz olsun. Düzeltmek, iyileştirmek, üretmek ve sahip çıkmak üzerine yeni bir rota ile bir daha böyle bilançolarla karşılaşmayacağımız yıllara ulaşma temennimiz burada dursun.

26 Mart 2023 tarihli bu ek yazarın kendine hatırlatma notudur: Yukarıda bahsi geçen tutturulamayan dernek bütçesi, brüt zarar, hasılata denk miktarda esas faaliyet zararı, hasılatı nominal düşen futbol şirketinin beşe altıya katlanan zararı, iştiraklerdeki izaha muhtaç gider patlamaları, artısıyla eksisiyle üyelere detaylı olarak anlatılmayan faaliyet sonucu oluşan 1 milyar TL’yi aşkın faaliyet zararı ve zararla kapanacağını şimdiden ilan eden 2023 bütçesi oy birliğiyle ibra edilmiş ve/veya onaylanmış, üyeler sevinçlerini ReReRe RaRaRa ile taçlandırmışlardır. 2033’te Galatasaray’ın iş hacmi olarak Avrupa’nın en büyük 10 kulübünden biri olacağına dair sunum (temenniler) alkışlarla karşılanmıştır.

Sayın Dursun Özbek’e Açık Mektup

GALATASARAY Spor Kulübü ve Bağlı Ortaklıkları KONSOLİDE

2016 yılı dönem zararı                      185 milyon TL ( 50 milyon Euro)   kur 3.7

Yeni yıla iki hafta kala, 14 Aralık 2016 tarihinde İstanbul Dedeman Otel’de Galatasaray SK Divan Kurulu toplantısı;

Başkan Dursun Özbek diyor ki:  “2017 yılı proje realizasyonları sayesinde PARLAK olacak

2017 yılı dönem zararı                      426 milyon TL ( 94 milyon Euro )   kur 4,51

Pandemi, global kriz, enflasyon, kur riski gibi arızalardan uzak 2017 yılı parlak olmak şöyle dursun, tarihin en karanlık mali sonuçlarıyla sona eriyor. Gerçekleşen proje yok ve hizmet dönemi tek taraflı alınan erken seçim kararına istinaden üyeler tarafından seçim sandıklarında sona erdiriliyor.

Dört buçuk yıl sonra bu mektup kaleme alınıyor, mecburen.  Mecburiyetten…

Sayın Dursun Özbek, Sevgili Dursun ağabey,

Öncelikle umarım iyisinizdir, adaylığınız hayırlı uğurlu olsun diyebilmek için anlamak istediklerim var, henüz aydınlanamadım o yüzden yazıyorum size…

Galatasaray Spor Kulübünü iki yıllığına yönetmek üzere iki adaylı bir seçimde yarıştığınıza göre teorik olarak %50 ihtimalle kazanacaksınız.

Bana kalsa geçmiş performansınız ve yanlış kararlarla Galatasaray’a kaybettirdikleriniz düşünüldüğünde %5 ihtimal bile riske edilemez.

Bu durumda tekerlek kırılmadan bazı şeylerin netleştirilmesi Galatasaray için faydalı olacaktır.  Doğru sorular sorulmadığı için kendinizi ifade edememiş de olabilirsiniz, bu durum da size fayda sunmuş oluruz.

İkinci başkanınız Sn. Metin Öztürk listesiyle başkan adayı iken ve henüz listesini dağıtıp sizinle koalisyon kurmazdan evvel 30 Nisan 2022’de yarışacak iki adaya 21 soru sormuştum, bunları da boş vaktinizde okursanız son iki gün basın temaslarınıza renk katabilirsiniz.

Müsaadenizle başlayalım.

Takip ettiğim kadarıyla, Bankalar birliği ile yapılan borç yapılandırma anlaşmasından çok şikayetçisiniz.  “Gelirler konsorsiyum lideri bankada toplanıyor, ödemeleri bile onlar dağıtıyor, nakit akışımız başkalarının elinde, bu kabul edilir şey mi?” diye sorup isyan ediyorsunuz.

Yalnız bu anlaşmadan önce de Galatasaray Spor Kulübü ve bağlı kuruluşları banka faizinin gölgesinde faaliyetlerini sürdürüyordu.

Önce bankalar, sonra factoring şirketleri kaynak aktarmasa lisans alamazdık, takım kuramazdık, sahaya çıkamazdık.

Unutmuş olamazsınız.

Bizlere yıllar yılı faaliyet zararı sizin de içinde bulunduğunuz yönetimler tarafından kader olarak anlatıldı, milyonlarca lira zarar gösteren gelir tabloları mütebessim bir ifadeyle üyelere aktarıldı.

Sürekli zarar ederek ayakta kalan, tam bağımsızlığını koruyan bir yapı olabilir mi? Siz iş hayatınızda öyle bir şirket gördünüz mü?

Siz döneminizde faktoring şirketlerine % kaç faizle borçlandığınızı hatırlıyor musunuz??

Bugün bankalar birliği anlaşması TL REF + 1,5 faizle Galatasaray’ın yapılandırdığı 2,2 milyar TL’yi 9 yıla bölmüştür.

Siz bugün şirketlerinize %15,5 – %16 ile Türk Lirası kredi öneren bankalarla hemen anlaşmaz mısınız?

Galatasaray Sportif A.Ş. ayarında yıllarca zarar etmiş, öz kaynakları erimiş, yönetsel istikrarı olmayan, belirsizlikler içinde, profesyonelce yönetilmeyen başka bir şirket aynı koşullarda bir anlaşma yapabilir miydi? Geçtim anlaşmayı, bankalarla masaya oturabilir miydi? 

Resmi enflasyonun %73 olduğu, gayrıresmi enflasyonun hiper sinyaller verdiği dönemde Galatasaray faaliyetinden kâr edebilse ana para borcumuz kendiliğinden erimekte ve değersizleşmektedir. 

Problem sizin de ifade ettiğiniz gibi devasa borcun doğal yansıması büyük faiz yüküdür.

Bunun kabul edilemez olduğunu, boyunduruk altında olduğumuzu söylüyorsunuz.

Size aynen katılıyorum.

Bu borcun ortadan kaldırılması ve beyaz bir sayfa açılması gerektiğini söylüyorsunuz.  Hiçbir makroekonomi teorisine sığmayan politika faizi sürdürülemeyeceği ve önümüzdeki yıllarda faiz yükü artacağı için onda da hemfikirim.

Ama bu sıkıntılı manzarada payınızı anlatmıyorsunuz, üstlendiğiniz rolü unutmuş gibi davranıyorsunuz.  Herkesin de aynı şuursuzlukla unutmasını bekliyorsunuz, kusura bakmayın ama unutkan insanlardan ve hesap vermeyi sevmeyenlerden iyi yönetici olmaz.

Şimdi siz faiziyle birlikte 2,6 milyar TL borcu kapatıp bankalar birliği anlaşmasından çıkacağınızı iddia etmektesiniz.  Kulağa hoş geliyor doğrusu, buna itiraz edemiyorum ve isterim ki teoride sizin işinizi kolaylaştırayım, yolunuzu açayım.

Diyelim ki yarın sabah bu devasa borç kendiliğinden yok oldu, mucize kabilinden bir kuruş finansal borcumuz kalmadı.

Finansal borcu olmayan ama idari / hukuki yükümlülükleri ve sportif hedefleri olan Galatasaray SPOR kulübünü nasıl yöneteceğinizi anlatmayı düşünür müsünüz?

Nakit akışı problemli olduğu için bu biraz zor bir soru oldu galiba, size ikinci bir hamle şansı daha vereyim, 1 milyar TL nakit parayı yönetim kurulu masasına bırakıyor ve dilediğiniz gibi kullanma şansı da veriyorum.

Yalnız borcun silinmesinin ve nakit desteğin bir koşulu var.

Önümüzdeki iki yıla dair vizyonunuzu gayrimenkul, arsa, emsal, irtifak, inşaat, m2 kelimelerini kullanmadan anlatmanızı bekliyorum.  Düşler Vadisi’nde villaları yok varsayın, Florya’da dikmeyi hayal ettiğiniz 18 katlı binalar zaten yok. Bakalım Gayrimenkul A.Ş. yönetim kurulu başkanlığına mı adaysınız yoksa Galatasaray SPOR kulübü başkanlığına mı?  Bunu iyice netleştirelim.

Mevcut varlıkları niye yok sayıyorsun kardeşim, öyle iş mi olur?” diyeceksiniz.  Yok saymıyorum ama bu ölçekte bir gayrimenkul geliştirme işinde kamunun / devletin bağımsız değişken rolünü hatırlatmaya çalışıyorum.  RİVA ihalesinde yüksek gelir payı öneren ilk firmanın teminatını yakarak yarıştan çekildiğini, projeyi ikinci firmanın üstlendiğini, burada para kaybettiğimizi (226 milyon TL) hatırlarsınız.

https://businessht.bloomberght.com/piyasalar/haber/1601031-galatasaray-in-riva-ihalesi-imzasiz-kaldi

Hukukun tutarlılık standartlarını yitirdiği, tek imzayla karar alınan, karar alıcıların her an değişebileceği, siyasi iktidarın 2023 ilkbaharında değişme ihtimalinin bulunduğu ortamda nasıl her şeyi Ankara’da “ayarladığınızı” varsayabiliyorsunuz?

Misal, tercih veya zaruret sonucu millet bahçesi saçmalığından vazgeçilir ve ATATÜRK Havalimanı sivil havacılığa kısmen açık tutulursa Florya’da “hauteur” meselesi nereye bağlanır?  15-18 katlı binalar dikilebilir mi?

Sevgili Dursun başkan,

Siz 2015’te göreve geldiğinizde kendinizden önceki üç yıllık toplam dönem zarar 164 milyon Euro idi.

İsviçre’de UEFA karşısına çıktınız. Ceza beklemiyorum dediniz. Galatasaray UEFA müsabakalarından men edildi.

Spor Tahkim Mahkemesi CAS’a başvurdunuz, kaybettiniz.

İş başa düşünce Financial Fair Play ilkelerini mecburen öğrendiniz, bütçe disiplini dediniz.

Taviz verilmeyeceğini anlattınız, yeni gelirler yaratmak için plastik bileklik satmak dahil yaratıcı çözümler buldunuz.

Sizin üç yıllık döneminizin Sportif A.Ş. zararı toplam 147 milyon Euro oldu.

Bu kez rahmetli Mustafa Cengiz İsviçre’de UEFA heyetinin önüne çıktı.

Kulüp üyelerinden gönüllü bir ekip kurmuştu, iyi bir hazırlıkla doğru bir gelecek projeksiyonu sundu.

En az 2 yıl men beklenirken, 4 yıllık bir yapılandırma anlaşmasıyla süreç tamamlandı.

İtirazlar sonucu konu CAS mahkemesine taşındı.

Türkiye’de ilk kez bir spor kulübü CAS davası kazandı.

Sayın Özbek, devraldığınız olumsuz mali sonuçlar size ait değildi ama Galatasaray’ı savunamadınız, ceza aldık.

Sizin döneminize ait ve geride bıraktığınız 147 milyon Euro üç yıllık toplam zararı Mustafa başkan savundu ve netice aldı.

Bu hikayede başarı ve paye rahmetli Mustafa başkana, o dönemki mali profesyonellere ve savunmayı hazırlayan gönüllü ekibe aittir.

Net başarısızlık da maalesef sizindir.  Hem hakkımızı hukukumuzu savunamadığınız için, hem de futbol şirketinin nasıl yönetilmesi gerektiği size anlatıldığı halde ciddiye almadığınız için!

Bankalar Birliği anlaşmasını camiadan gizli saklı yürüttüğü için haklı olarak sorgulanan Mustafa başkan, bugünkü konjonktürde görüyoruz ki o anlaşmayı yapmakla Galatasaray’a son bir hamle şansı vermiş.

Dahası da var üstelik, Florya arazisinin bedeli mukabili yeniden kulübe kazandırılmasını sürekli eleştirdiniz.  Daha hızlı nakit yaratacak Florya’nın devre dışı kalmasıyla proje dengesinin bozulduğunu söylediniz.  “Faizin faizini ödüyoruz, bunlar işi bilmiyor” diye rahmetli Mustafa başkanın, mali işlerden sorumlu başkan yardımcısı Kaan Kançal’ın ve o dönemin yönetim kurulunun epey eleştirildiğini hatırlarsınız.

Görkemli lansman toplantınızda ise Sayın Erden Timur aynen şu ifadeyi kullandı.

“Florya rahmetli Mustafa Cengiz zamanında kulübe yeniden kazandırıldı. Bu çok önemli, şu an o sayede böyle bir varlıkla tekrardan bu işi döndürme noktasındayız”

Sayın Erden Timur’a teşekkür etmek isterim.  Yalnız kulübe katkıları için değil, hakkı hak sahibine teslim etme zarafeti gösterdiği için.

Sanırım aynı vazife hepimize düşüyor.  Yanlışları, eksikleri bir yana, yapılan doğru işlerin bugün etki ve yansımalarını daha net görüyoruz.

Bu vesileyle Sayın Mustafa Cengiz’i bir kez daha rahmetle anıyorum, devraldığı korkunç mali tabloyla mücadele etmek zorunda kaldığını unutamayız.  En azından görüşme masalarındaki mücadelesine hürmet etmeliyiz, geç kalmış bile olsak hakkı sahibine teslim etmek durumundayız.

Sayın Dursun Özbek,

Siz bunları hatırlamıyor gibi davranıyorsunuz.  “Hatalarımdan ders aldım, ben değiştim” üzerine kurduğunuz hikaye tam bu noktada sarsılıyor.  Hangi hatalarınızdan ders aldığınızı çözemediğimiz için bazılarını hatırlatıp size seçenek sunmak durumundayız!

Galatasaray’ın aynı hataları tekrarlamaya mecali kalmamıştır.  Galatasaraylıların hiç kimsenin ders alıp almadığını denetlemeye tahammülü kalmamıştır.

Siz hangi hatalarınızla yüzleştiniz, hangi eksik ve kusurlarınızı gidermeye karar verdiniz?

Mesela;

Uzmanlık alanınız diye anlattığınız emlak projelerinde sonuç alamadığınız ya da bütçe disiplini sağlayamayıp milyonlarca Euro’yu buharlaştırdığınız için mi mahcubiyet duyuyorsunuz?

2021 yılı faaliyet raporunun 215. sayfasından görüleceği üzere kefaletiniz doğrultusunda Kulübümüze 5.704.725 Euro + 1.535.190 TL tutarında borcunuzu ödeyememekten yana mı dertlisiniz?

Kasa kolaylığı diyerek hayatımızı zorlaştırdığınız, kulübe faturalar gönderdiğiniz, seçim kaybettikten sonra yetkisiz borçlandırdığınız kamu yararına dernekten alacağınıza karşı senet-rehin-temlik işleri yaptığınız ve giderken müşteri çeklerini yanınızda götürdüğünüz için mi rahatsızsınız?

Aile fertlerine kulüpte sorumluluk vermiş olmaktan mı, kürsü masuniyetini hiçe sayıp kulüp üyelerini disipline verdiğiniz için mi pişmansınız?

Yönetim kurulu listelerine yanlış isimler aldığınız ya da profesyonellerinizden verim alamayıp sizi hataya sürüklemiş olmalarından mı mutsuzsunuz?

Adnan Oktar’ın eski müridi Bay Fırat Develioğlu’nun çapraşık ilişkileri sayesinde yarışa girmiş olmaktan mı sıkılıyorsunuz?

Allah muhafaza, yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatı ise hafızası iyi olan bizlere ne tavsiye edersiniz?

Sorulacak çok şey var ve hepsi çok yorucu, imkan olsa hiçbirini hatırlamasak !

Bu mektubu olmuş bitmiş hatta unutulmuş geçmişi kurcalamak olarak görüp centilmence bulmayanlar, kulp takacaklar olacaktır.

Olası temelsiz iddialara da peşinen cevap vereyim ki seçime iki gün kala boş yere vakit kaybetmeyelim.

Öncelikle yazdığım her şey yaşanmış ve bizlere yansımıştır, anlattıklarım kişilerin doğrudan beyanları ve faaliyet raporlarındaki verilere dayalıdır.  Hiçbir özel, kişisel, sosyal hayata dair detay içermemektedir.  Kişisel Verileri Koruma Kanunu kapsamında hijyen konulardır

Dahası, Galatasaray Spor Kulübü başkanlığı bir tür kamu hizmetidir.

Seçimle gelir, emanetçi olur ve vekalet üstlenirsiniz.

Vekilsiniz, asillere karşı sorumlusunuz.  Mühür üyelerimizin elindedir, ister verirler ister geri alırlar.

Mesuliyetimiz ise milyonlarca Galatasaraylıya karşıdır.

Alın teriyle elde ettiği kazançtan bir atkı, bir forma, bir bilet alan Galatasaraylıya da borçluyuz.

Kamu hizmetinde geçmiş performansınız sorgulanır.  Ya eleştirilir ya alkışlanır.

Bugün eski bir başbakan 2023 seçimlerinde cumhurbaşkanı adayı olsa geçmiş dönem icraatı sorgulanmayacak mıdır?

Bir sonraki ABD seçimlerinde Donald Trump tekrar aday olsa, seçmen Oval Ofis’te geçirdiği dört yıla bakarak karar vermeyecek midir?

Hafızaların nisyan ile malûl olduğu ön kabulü üzerine ne seçim kampanyası yapılabilir ne muktedir olunabilir.

Bunları hatırlatma sorumluluğu keşke bana düşmeseydi, keşke hafızası yerinde başkaları size nitelikli sorular sorabilseydi, gerçi hepimiz yıllar yılı hafızamıza sahip çıksak bu durumda olur muyduk, o da başka soru…

Denenmişi denemenin bir kolay tarafı, bir de faturası vardır.  Seçimi üyeler yapacak, hür irade ne yönde tecelli ederse kulüp o istikamete dümen kıracak.  Demokrasi işlemeye devam edecek.

Ama siz faturayı Galatasaray’a ödetmek istemiyorsanız, keşke kıdemi tutsaymış da kampanya sözcünüz Sayın Erden Timur başkan adayı olabilseymiş.  En azından icraat yetkinliği ve tutarlılığı konusunda kötü hatıralarla başlamazdık işe… Erden bey’in samimiyetindeki sahicilik bile tutunacak dal olurdu bize, inanın.  Öyle bıkkın ve yorgunuz çünkü.

Size 11 Haziran seçimlerinde tatlı aksaklıklar ve ufak şanssızlıklar, daha sonraki iş & özel hayatınızda sağlık, afiyet, bereketli dönemler ve üstün başarılar diliyorum.

À bientôtj’espère…

Galatasaray’da seçim: Renk aşkı mı koltuk hırsı mı?

26 Mayıs 2018 cumartesi günü Galatasaray Lisesi’nin koridorlarında oradan oraya koşturan insanlar göreceğiz, sınıflara sandıklar kurulacak ve farklı çevrelerde eleştirilse bile ülkemizdeki demokrasinin en canlı örneklerinden biri olan kulübümüzde olağan seçim yapılacak.

SARI listeyle 6602 sicil numaralı Sayın Dursun Aydın Özbek de başkan adaylarından biri ve diğer adaylardan çok daha iyi tanıyoruz onu.

Hatırlayan kaldı mı bilmiyorum ama Prof.Duygun Yarsuvat yönetiminde başkan yardımcısı olarak görev yaparak deneyim kazandığına inanılan Sayın Dursun Özbek 3D vaadi ile 2015’te kulüp başkanlığına seçilmişti.

Neydi 3D?  DİSİPLİN, DENETİM, DAYANIŞMA

http://www.milliyet.com.tr/dursun-ozbek-projelerini-acikladi–galatasaray-2058566-skorerhaber/   (arşivlik haber linkini tıklayıp dikkatle okumanızı öneririm)

Disiplin deyince aklıma, tahsil edemeyeceğini bildiği halde futbolculara astronomik cezalar tahakkuk ettirip, bunu bilanço kaleminde alacaklar hanesine koyması geliyor sayın başkanın.  Genel kurulda kürsüden kendisini eleştiren bazı üyelere disiplin cezası verdirmek için çabaladığını da unutamıyorum.

Dayanışma deyince aklıma, kulübün içinde yuvalanmış statükocu siyaset esnafı ile sırt sırta vererek yaptıkları ve bunun yarattığı manevi tahribat geliyor.

Denetim deyince aklıma, hem bizzat seçtiği Denetim Kurulunun hem de kendisinden sonra seçilen Denetim Kurulunun raporladığı ve net tüzük ihlali olan idari / mali uygunsuzluklar geliyor.  Bu somut tespitlere rağmen kulüp üyelerinin ibra kavramı konusundaki farklı görüşleri, duygusallıkları ya da affedicilikleri sayesinde mali genel kurulda aklandıktan hemen sonra kürsüde yumruk show yapması ise başkası adına utanmama yol açmış hazin bir fotoğraf karesi olarak hafızama kazınmıştır.

Dahası da var.

Yönetim kurulundan istifa eden Cüneyt Tanman / Tayfun Demir / Selim Arda Üçer / Fatih İşbecer dörtlüsü, ihtiyaç molasında taraftarla transfer sohbeti, sucuk-ekmek ziyafetleri, kişisel Galatasaray geçmişine dair kötü kurgulanmış hikayeler, üçlü çektirme denemeleri, Hamzaoğlu, Denizli, Riekerink, Tudor, abuk subuk transferler, Mehmet Özbek – Levent Nazifoğlu ikilisiyle havaya saçılan paralar, Tudor’un üzerine Lucescu’yu futbol aklı olarak getirme fikri, Sayın Can Topsakal’ın “basketbolu öğreniyorum” konulu maceraları, Sayın Nasuhi Sezgin’in “istifa ediyorum” deyip bir türlü görevden ayrılamaması, federasyonlar nezdinde sıfıra yakın etki düzeyi, bu yaz sezonunda seçim öncesi kesin sportif başarı zaruretine istinaden 10 yeni futbolcu için yıllara yayılmış toplam 130 milyon Euro borç taahhüdüne girilmesi, defalarca ikaz edilmesine rağmen kur riskinin bir türlü hedge edilmemesi, tefeci faizine boyun eğerek factoring firmalarına abone olunması, bol kepçe maaşlar, acayip primler / kontratlar, yüklü faturalar – belirsiz faturalar – karışık faturalar vs…vs…

Boğaz’ın incisi Galatasaray Adasını yıktıran, bildiği iş otelcilik konusunda yanlış fizibilite yapan, görev süresince bize en çok arsa-arazi-beton-inşaat anlatan ama anlattığı hesaplar bir türlü realize olmayan başkan…

Hafızası insana yüktür bazen, hani hatırlamaktan yorulursun bazı detayları, aslan gibi şampiyon da olmuşuz, mevsim bahar..

Olmuşla ölmüşe çare yok, haydi bunları unutalım, Dursun başkanımıza bir şans verip sıfırdan başlayalım” diyorum bu sefer de aklıma “sıfır borç” efsanesi geliyor.

http://www.galatasaray.org/haber/kulup/baskan-dursun-ozbekten-aciklamalar/33536   

Dursun Özbek döneminde SIFIR BORÇ hedefinin altyapısı hazırlandı mı acaba?  Keşke bu konuda Dursun başkana teşekkür edebilseydik…

Galatasaray Spor Kulübü ve bağlı şirketleri konsolide olarak sadece 2017’de 426 milyon Türk Lirası dönem zararına imza atmıştır, bu kırılması zor acıklı bir rekordur.

Dolayısıyla Riva-Florya projelerinin arsa bedeli olan 342 milyon TL de erimiştir, tükenmiştir, berhava olmuştur.

2014 yılında 498 milyon TL olan net kredi borcumuz, 2017’de ilk defa 1 milyar TL’yi aşmıştır.

Ayrıca Galatasaray sadece 2017’de, bir yıl içinde 192 milyon TL faiz ve finansman gideri ödemiştir.

Bankaların ve finans kurumlarının gölgesinde spor yapar konuma düşürülen Galatasaray’ın 2014’te 62 milyon TL faiz / finansman gideri ödendiği hatırlandığında, üç yılda bu yükün üçe katlandığı anlaşılmaktadır.  Bu felaket döngüsünün kaçınılmaz neticesi olarak maalesef 2018 yılında en az 250 milyon TL faiz ve finansman gideri ödenecektir yani iyimser tahminle Galatasaray konsolide gelirinin üçte birini finans sektörüne ödeyecektir!

Riva-Florya arazilerini değerlendirme yetkisini garantilemek için 10 Ekim 2016’da SIFIR BORÇ taahhüdü ile yüreklere su serpmiş Sayın Dursun Özbek, bugünlerde “bana da borcunuz var” diyebilmektedir.

“BEN” dediği aslen Özbek Turizm A.Ş. olduğu için, alacağına faiz de talep ettiğini hatta bununla ilgili yeni faturalar düzenleyip kulübe gönderdiğini unutmadan ekleyelim.

Bu ne yaman çelişkidir, sayın eski başkanımız herkesi balık hafızalı mı zannetmektedir bilinmez ama 20 Ocak 2018’de kaybettiği seçimden sonra tekrar aday olmasını içerideki parasını kısa yoldan kurtarma çabası olarak yorumluyorum, buradan Galatasaray’ı ilgilendiren herhangi bir kahramanlık hikayesi, asil gaye, kutlu hedef, erdemli tavır çıkartamıyorum.  Kusura bakmasın.

Madem Tüzükten kaynaklanan hakkını kullanıp yeniden aday olmuş, sayın başkana dört net sorum var:

– Hani nasıl derler “evlerden ırak”, Allah esirgesin cümlemizi, yaptıklarınız yapacaklarınızın teminatı mıdır ?  

– Fenerbahçeli olmasından ziyade Galatasaray aleyhtarlığı ile medyada pozisyon elde etmiş, Yıldırım Demirören’in yaveri kurnaz gazeteci İbrahim Seten‘in yönettiği medya kampanyası sizi yeniden kulüp başkanlığına taşırsa, Fikret Orman’ın eski iş ortağı nevzuhur şahsiyet Serdar Güzelaydın‘ı Galatasaray Sportif A.Ş’nin tepesine yerleştirecek misiniz?

– Malumunuz TCMB siyasi ve ekonomik risklerden olumsuz etkilenip yükselen döviz kurunu kontol altına alabilmek için borç verme faizini 3 puan artırdı. Basından okuduğumuz kadarıyla siz de eksik olmayın 30 milyon Euro ile geliyormuşsunuz? Bu para HİBE midir? Eğer hibe değilse, faiz oranı bize en son kaça olur ?!?!??

– Seçim kampanyanızın öne çıkan mesajlarından biri de yeni transferleri müjdeleyen “yine uçaklar inecek” cümlesidir. UEFA kapısında sizden önceki Ünal AYSAL’ın açtığı finansal gedikleri savunmak zorunda kalmış, Financial Fair Play regülasyonlarına hakim biri sıfatıyla; bugün İsviçre’den Mondros mütarekesini andıran bir settlement agreement bekleyen Galatasaray’da bu uçaklar nereye ve nasıl inecek?  Hani diyorum ki acaba hevesinizi köreltmek için size bir flight simulator armağan etsek kulübün gariban çek defterini rahat bırakır mısınız?

Elbette Sayın Özbek bu dört soruyu görmezden gelip Galatasaray 5.0 projeler bütününü anlatmayı tercih edebilir ama kulübümüzün önceki dört tarihsel aşamasını da herhalde bir ara izah edecektir?

Konuyu toparlayacak olursak, bu seçimde GRİ renkli oy pusulası, KIRMIZI renkli oy pusulası, BEYAZ renkli oy pusulası geçerli seçenekler arasında sayılabilir.

Naçizane tavsiyem, yaptıkları ile anlattıkları arasında birkaç ışık yılı mesafe bulunan adaylardan her daim ısrarla sakınınız !

Ne bu seçimde, ne de başka seçimlerde…    İster 26 Mayıs’ta, ister 24 Haziran’da!

SON SÖZ:  Hafızanıza sahip çıkın, aldanmayın ve unutmayın!

Galatasaray Spor Kulübü seçimleri ve adaylara sorular

Futbolda 21. süper lig şampiyonluğunu kazanmış ve milyonların yüzünü güldürmüş bir kulübün parçası olmanın gururunu tüm Galatasaraylılarla paylaşarak başlayalım.  Öncelikle bu başarıda emeği geçen kulüp başkanından, sağlık heyetine herkese ama en çok sevgili Fatih Terim hocamıza ve Aslantepe’de rakiplere asla geçit vermeyen inançlı taraftarımıza teşekkür ederim.  Onlar olmasaydı bu başarı asla gerçekleşemezdi.

Türkiye’nin en kudretli spor kulübünde 26 Mayıs cumartesi günü seçimler yapılacak.  Kulübe hizmet etmek amacıyla yola çıkmış saygın Galatasaraylıların birbirini ötekileştirmediği, dedikodu ve iftiradan medet ummadığı, tek ayak üstünde bir düzine yalan söyledikten birkaç dakika sonra “BİZE GÜVENİN” demeyeceği centilmence bir yarış olmasını temenni ediyorum.

Bu sürece dair ilk beklentim, 26 Mayıs öncesi Türkiye’nin en seçkin eğitim kurumu olan GALATASARAY LİSESİ siyasi koz, seçmen etiketi ya da ayrıştırıcı unsur olarak kullanılmasın.  Mezunlar derneğini değil spor kulübümüzü yönetecek insanları arıyoruz. Ortak kimliğimiz Galatasaraylı olmaktır, her bir üyemiz için eşit düzenlenmiş seçme ve seçilme haklarımız kulüp tüzüğünden kaynaklanmakta olup, herhangi başka bir aidiyetin ön plana çıkarılması anlamsızdır.  Adaylar diplomalarını ya da mezuniyet derecelerini değil, spor kulübümüzün geleceğine dair tasarladıkları vizyonu ve bu uğurda sarf etmeyi taahhüt ettikleri emeği ortaya koysunlar.

Kimin geçmişten kaynaklanan ne karın ağrısı veya hesabı varsa da, kavgasını Mektep bahçesinden uzakta yapsın, bu olgunluğu göstermeyenlere karşı çok insafsız olunacağının sözünü şahsım adına bugünden veririm.

O Mektep bahçesidir ki, daha dün (20 Mayıs 2018 pazar) binlerce ebeveynin başvurduğu Galatasaray İlkokulu kurasında 50 şanslı çocuktan birinin kendi evlatları olması için dua eden annelerin, babaların, dedelerin, teyzelerin, amcaların buluştuğu yerdir.  Hangi spor kulübünün renklerine gönül vermiş olurlarsa olsunlar, evlatları için en iyiyi isteyen ve birbirlerine de şans dileyen o insanlar bize ilham versin.  Bazı zaman incir çekirdeğini doldurmayan tartışmalarda kendimize alan açmaya çalıştığımız Galatasaray aslında sadece bizim için değil, eğitim kurumu sıfatıyla bu ülkenin de birleştirici unsurlarından biri, belki de en çok arzulanan, özenilen yapısıdır.

İlla ki Galatasaray Lisesi üzerinden seçimde yarışmacı pozisyon devşirecekseniz, o vakit işinize geleni seçmeyeceksiniz.  Bu müstesna eğitim ocağının vasatlığı ödüllendirmeyen, hep daha iyiyi arayan ve bu topraklara ışık tutmuş olan felsefesi, dileriz ki iftihar kaynağı kulübümüzün her zerresine sirayet etsin.  Öyle ya, bugünkü formatına 150 sene önce kavuşmuş ve çökmekte olan Osmanlı’dan Türkiye Cumhuriyetine ve 21.yüzyıla dek uzanan yıllar boyunca kurucu hedefinden şaşmamış ve zirveden inmemiş başka kaç müessese hatırlıyorsunuz ki ?

Yaklaşan seçim ortamına dönecek olursak, heybesinde diploma haricinde iddia olmayan ya da o diplomaya çamur atmaktan öte laf bulamayan vasatların diline pelesenk edeceği bir olgu değil GALATASARAY, fikri ve hissi kapasiteniz müsaitse örnek alacağınız özelliği de yukarıda tarif edildiği şekliyledir.

Mekteb-i Sultani 1906 mezunu Ali Sami YEN’in “Türk olmayan takımları yenmek” olarak ifade ettiği amaç da, tam bu tarife karşılık geldiğini düşünmekteyim.

Alman yazar Goethe’nin dediği gibi “insanları birleştiren duygular, ayıran ise fikirlerdir”

Elbette seçimde alternatif fikirler, öneriler, projeler yarışsın, farklı düşünceler çarpışsın ama sandıklar kapandığında aynı duyguda buluşamıyor isek her birimizden daha mühim olan Galatasaray idealine ihanet eder konuma düşeriz ki, mazallah ruz-i mahşerde Ali Sami YEN’in, Emin Bülend’in, Hasnun Galip’in, Aslan Nihat’ın, Gündüz Kılıç’ın ve cümle büyük şahsiyetin yüzüne bakamayız.

26 Mayıs 2018’de seçim sandıkları kurulmadan önce manzara-i umumiye ise şöyle:

Galatasaray Spor Kulübü pek çok yanlış karar, hatalı işlem ve denetimsizlik sonucu yıllar içinde bulunduğu çıkmaza itilmiş ve artık bildik söylem ve yöntemlerle “yönetilemez” hale gelmiştir. Maliyetleri finanse edilemeyen sportif başarılar yarattığı iyimserlikle hepimizi oyalarken, kulübün geleceğini ipotek altına sokmuştur.  İdari yapılanmada ilkeler değil isimler konuşulduğundan istikrarlı performans bir türlü sağlanamamıştır. Adaylardan beklentimiz gerçek bir değişim / dönüşüm planını, somut – realist – ölçülebilir şekilde anlatmaları, popülizmden mutlaka uzak durmaları, proje niyetine sadece arazi ve gayrimenkul anlatmayıp sporun özüne dair uzun vadeli planlar ve stratejiler sunmaları olsun.  Ana faaliyetini ikinci plana itmiş izlenimi veren bir spor kulübünün tek sefere mahsus çözümlerle düze çıkması beklenemez, kurumsal sürdürülebilirlik ön planda tutulmalıdır. Elbette milyonların göz bebeği olan böyle güzide bir spor kulübünün zayıf ve çaresiz gösterilmesine de razı olunamaz.

Kulübün DNA’sından kaynaklanan kazanma kültürü, lig şampiyonluğunun coşkusu, camiayı peşinden sürükleyen Fatih Terim’e duyulan güven, gelecek sezona dair iyimserlik bir yana tamamen realist bakıldığında son 15 yılda Galatasaray SPOR Kulübü  stratejisi ve uzun vadeli planları olmayan, dönemlik hedeflere göre bir araya getirilmiş sporculara hesapsız ödemeler yapan, kısacası doğru yönetilemeyen, iyi denetlenemeyen, radikal biçimde dönüşmesi gerektiğini inkar eden üyeleriyle borca batık müflis bir yapı izlenimi vermektedir maalesef…

Bu seçimde hangi adayların kulübe önce “acı reçete” sonra da “sahip çıkılması gereken değerleri koruyarak somut bir dönüşüm planı” sunacağını henüz bilmiyoruz.  Şu ana kadar düşük profilli kampanyada bol bol SMS’e, yuvarlak cümlelere, iyimser vaatlere ve geleneksel söylemlere maruz kaldık.  Ben bu büyük kulübü yönetmeye namzet Galatasaraylılara birkaç soru hazırladım.  Kanaatim odur ki, bu ve benzeri soruları tüm üyeler sorar ve koltuğa aday olanlar da kısa / net / somut / ölçülebilir cinsten 5N1K cevaplar verirlerse en doğruyu seçme şansımız artar.  Başlıyoruz:

  • Neden aday oldunuz? Ekibinizi hangi kriterlere göre bir araya getirdiniz? Galatasaray’da fark yaratmak üzere ele alacağınız ilk üç konu hangileridir ? Galatasaray’ı mevcut durumundan ileriye taşımak adına diğer adaylardan en belirgin farkınız olarak neyi gösterirdiniz ?
  • Tüzük hükümlerinin ihlal edilmesinin önlenmesi ve kulübün daha şeffaf yönetilmesi / iyi denetlenmesi için ne yönde tüzük tadili yapılacağını anlatır mısınız?  Örneğin denetleme, sicil ve disiplin kurullarının çarşaf liste dışında bağımsız seçilmesi fikrini destekliyor musunuz?
  • Genel kurulun zamanında ve yerinde denetleme yapabilmesi için düşündüğünüz çözümler nelerdir ?  Bütçe hedeflerine dair gerçekleşmeleri biten mali yılın ardından değil de, mesela aylık veya üçer aylık dönemler içinde üyelerle paylaşabilecek misiniz?
  • Kulüpteki karar alma mekanizmalarının öncülü olan araştırma – planlama – strateji süreçlerine konularında yetkin ve gönüllü katkı vermeye hazır kulüp üyelerinin ya da henüz kulüp üyesi olmamış Galatasaraylıların katılımı nasıl özendireceksiniz ?

 

  • Kulüp ve bağlı şirketlerdeki idari yapılanma ne şekilde organize edilecek, en iyi profesyonellerden optimum maliyetle doğru performans almaya yönelik iş planı nedir?  Nepotizm iddialarını önlemeye yönelik ne gibi seçme / yerleştirme kriterleri olacak ?
  • Üç yıllık yönetim dönemine sığmayacağını da unutmadan, başarıları hesapsızca satın alan modelden temelde başarıyı öz kaynaklarıyla üreten Galatasaray’a geçiş nasıl sağlanacak ?  Scouting sistemi hakkındaki düşünceleriniz nedir, Türkiye’de ve dünyada kurumun genlerine uygun hinterland olarak nereleri belirlediniz?  Galatasaray’ın bazı branşlarda sporcu üretemiyor olmasının temel gerekçesi sizce nedir ?
  • Futbolda “spor aklı” olarak Divan Kurulu üyemiz Sayın Fatih Terim ismi tüm adayların ortak tercihi, doğal olarak aklın yolu bir gözüküyor.  Varsayalım ki şu an en iyi seçenek olan Fatih Terim hocamız aniden emeklilik kararı alır ya da mesela Serie A’da şampiyonluk hedefleyen bir kulübe giderse B planınız var mı?  Başka bir deyişle “Allah kerim Fatih Terim” dışında futbola dair tahayyülünüz nedir?
  • Futbol haricindeki branşların mevcut durumu ve finansman yaratmanın zorlukları göz önünde bulundurulduğunda, bu branşlarla ilgili strateji nasıl şekillenecek ?
  • Galatasaray’ın en büyük yatırım ve maalesef zarar kalemi olan transferlerde nasıl bir politika izleyecek ve bu konudaki geçmiş olumsuz deneyimleri nasıl değiştireceksiniz? Kulüp çalışanlarının, temsilcilerin, menajerlerin uymak zorunda olacağı bir transfer yönetmeliği hazırlamayı düşünür müsünüz?
  • Her branştaki sporcularımız için saygın işveren ve kariyer fırsatı konumunda bir kulübü sağlamak için hangi önlemleri alacaksınız ?  Her branştan ve her yaş grubundan sporcuların aileleri ile nasıl iletişim kuracaksınız ?

 

  • Kemerburgaz’a taşınması planlanan tesislerimizin anahtar teslim maliyeti nedir, bu harcama kaleminin kaynağı nereden bulunacak ?  Üst kullanım hakkı alınan arazinin Galatasaray’ın yakın gelecekteki ihtiyaçlarını karşılayacağına dair analiz yapıldı mı?  Arazi amaca ya da hesabımıza uygun değilse başka bir taşınmazla takas edilmesine nasıl bakarsınız ?
  • Aslantepe’de inşa edilmesi planlanan spor salonu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yüksek maliyetli bu projenin kaynağını nasıl yaratacaksınız ?

 

  • Nakit akışı nasıl düzenlenecek, muaccel borçların ödenmesi ve kısa vadeli borçların çevrilebilmesi için kaynak nereden bulunacak ?
  • Konsolide borç – alacak farkımız 31 Aralık 2017 itibariyle 1,163 milyar TL mertebesindedir.  Üç yıl sonra bu rakamın kaç TL olmasını hedefliyorsunuz?
  • Kulübün ve bağlı şirketlerin tüm gider kalemlerinde israf nasıl önlenecek? Üç yıl içinde ulaşmayı planladığınız tasarruf oranı nedir ?
  • Ürün ve hizmet tedarikinde etkin maliyet yönetimini temin etmek yani alırken kazanmak maksadıyla hangi kurallar uygulanacak?  Kamuoyu ile paylaşılacak satın alma yönetmeliği ve ihale prosedürü gibi bağlayıcı belgeler düşünülüyor mu ?
  • Konsolide borç stokunun yeniden yapılandırılması, bilançoyu perişan eden kur riskinin minimize edilmesi gibi konularda somut planlar nedir ?
  • Yeni gelir kaynaklarının elde edilmesi, sürdürülebilir projeler ve sponsorluk bağlantıları nasıl yönetilecek ?   Galatasaray markasının yönetilmesine dair ana vizyonunuz nedir ?
  • Galatasaray Spor Kulübü ve bağlı şirketlerinde satış, pazarlama, CRM, müşteri deneyimi gibi konularda ne yönde bir değişim öngörüyorsunuz?

 

  • Medya aracılığıyla beklentileri sürekli yükseltilen, geçmiş dönemde kandırıldıkça haklı olarak öfkelenen, öfkeyi yatıştırmak üzere şımartıldıkça tatmin duygusunu yitiren, nihayetinde sosyal medya sayesinde hepten zıvanadan çıkan endüstriyel seyirciye kulüp bünyesinde uygulanması elzem olan “acı reçete” nasıl anlatılacak ?
  • Endüstrinin girdabına henüz kapılmamış vefakar taraftarlarımız ve Galatasaray markasının sadık müşterileri ile ilişkiler nasıl düzenlenecek?  Kurumsal hedef ve ihtiyaçlar doğrultusunda nasıl mobilize edilecekler ?

 

  • Ulusal veya uluslararası hukuki riskler, süren davalar, mevzuattan kaynaklanan müeyyide olasılıkları karşısında nasıl pozisyon alınacak ?
  • Halka açık Galatasaray Sportif A.Ş’nin hiç bir zaman bütçe yapamamasını ve birkaç yıldır CEO makamının boş olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz ? Çözümünüz nedir ?

 

  • Galatasaray Sportif A.Ş’nin yabancı sermaye ortaklığına dönüşmesine nasıl bakmaktasınız ?

 

  • Galatasaray Adası, Mecidiyeköy’deki natamam inşaat, Hasnun Galip’teki kulüp binası ve diğer taşınmazlar hakkındaki değerlendirme alternatifleriniz nedir ?
  • Ulusal ve uluslararası spor federasyonları, rakip kulüpler, bürokrasi, yerel yönetimler ve devlet ile ilişkilerde temel ilkeler ve yaklaşım nasıl şekillenecek ?
  • Kulüp başkanı olarak seçilirseniz medya ile olan ilişkilerinizi nasıl düzenleyecek, hangi prensipleri belirleyeceksiniz ?  Medyadaki kartelleşme ve spor basınındaki gruplaşmanın Galatasaray’ı ilgilendiren riskler doğurabileceğini düşünüyor musunuz ?
  • Yönetim kurulu listesinde aday olan üyeler sosyal medya hesaplarını kapatmaya ve Galatasaray ile ilgili hiçbir paylaşımda bulunmamaya söz verebilirler mi?

 

  • Bütçe disiplini, başkan ve yönetim kurulu üyelerinin müteselsilen mali sorumlulukları gibi bağlayıcı tüzük maddelerinden haberdar mısınız ?  Dursun Özbek döneminde 7 kulüp üyesinin katkılarıyla hazırlanan ve daha sonra sümen altı edilen Galatasaray Mali ve İdari Kriterlerini hayata geçirmeyi düşünür müsünüz ?
  • Yönetim döneminizde oluşan ve tamamen hatalı karar ve yanlış tercihlerinizden kaynaklanan görev zararını nakden tazmin etme sözü verir misiniz ?

Bu ve buna benzer tüm soruların en doğru cevaplarını ortak akılla bulmak ve tavizsiz uygulanmasını sağlamak durumundayızGalatasaray Spor Kulübü iyi insan ve nitelikli sporcu yetiştiren, inandığı değerleri ve çıkarlarını her platformda savunan, sürdürülebilir başarıyı hedefleyerek milyonlarca Galatasaraylıyı gururlandıran, dirayetli insanlar tarafından stratejik hedefler doğrultusunda yönetilen, hesap veren, çok iyi denetlenen muteber bir kurum olmalıdır.  GALATASARAY bir bütün olarak spor kulübü olmanın da ötesine geçip, Türkiye’ye umut dağıtan, ilham veren bir medeniyet projesi olmalıdır.

Bundan sonra söz adayların, takipteyiz…

İ.B.R.A olmak ya da olmamak

İbra” Arapça bir kelime olup, beraat ile aynı kökten gelir.  Türkçe karşılığını “aklama, temize çıkarma, borçtan kurtarma, onaylama” olarak kabul edebiliriz.

Galatasaray Spor Kulübü üyelerinin bu kadarını bildiğine inanıyorum, devam eden satırlar hakkında ise kafaların karışık olduğunu düşünmek için çok sebep var.

Galatasaray Spor Kulübü Derneği tüzük hükümleri doğrultusunda yönetilir.  Tüzük hukuki kaynağını 5253 sayılı Dernekler Kanunu ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunundan alır.

Dernekler Kanunu ve Medeni Kanunda “ibra” kelimesine rastlayamıyoruz.  Bu durumda ibrayı anonim ortaklıklardaki ibra yani Türk Ticaret Kanunu üzerinden okumak doğru olacaktır.

Camiamız ne kadar farkındadır kestirememekle birlikte, dernek veya anonim şirketlerde ibra duygusal değil teknik bir olgudur.

Gelenek, görenek, maneviyat gibi kavramlarla karıştırılmaması gerekir.  Geleceğe dönük farklı hesaplarla kin güdülecek ya da sonsuz affedicilikle üzeri kapatılacak bir süreç de değildir.

İlgili yönetim dönemini ve aynı dönemde görev yapmış yönetim kurulu üyelerini ibra ettiğinizde ilgili tüm icraat, mali sonuç, hata, kusur ve eksikleri de aklamış / onaylamış / sahiplenmiş olursunuz.

Onaylamanın ötesinde benzer yönetim kararlarını, belki daha kötü mali sonuçları, aynı hata ve kusurları gelecekte de kabulleneceğinizi ve kulübün istikametinden memnun olduğunuzu ilan etmiş olursunuz.

İ.B.R.A nedir ?

Dört harfli ibra kelimesini kısaltma olarak kabul edelim bir an için

İ: idari karar ve işlemler

B: belgeler (Tüzük, fatura, makbuz, dekont, sözleşme vs.)

R: raporlar (faaliyet raporu, bütçe, denetleme kurulu raporu, bağımsız denetim görüşü vs.)

A: ahlaki zaaf, akıl noksanlığı, ağır vazife ihmali gibi kusurların varlığı ya da yokluğu

Böyle konumladığınızda ibrayı kavramsallaştırmak daha kolay hale geliyor.

Ya Galatasaray’daki İ.B.R.A genelde nasıl algılanıyor / şekilleniyor ?

İ: inkar ve iltimas (gerçekleri görmezden gelme, riskleri yok sayma, dost ve arkadaşları kayırma, şahsi çıkarları kollama)

B: bilgisizlik  (Tüzük başta olmak üzere kulübün belge ve raporlarına ilgi duymamak, vakıf olmamak kısacası okumamak)

R: riyakarlık (gerçek niyetlerin saklanması, çifte standart, ezberlenmiş tavırlar, ince hesaplar)

A: aldanma (yoğun propaganda tesiri altında kalıp ibrasızlık durumunun yaratacağı sonuçlar hakkında yanılgıya düşme)

31 Mart 2018 cumartesi günü Dursun Özbek yönetimi ve 2017 faaliyet yılı büyük oy farkıyla ibra edildi.  Aslında ibra edilen Dursun Özbek’in izahı mümkün olmayan başarısız performansı değil, onu seçtirmek için çalışan, seçtirdikten sonra başına üşüşen, 20 Ocak’taki erken seçimi sürpriz şekilde kaybedince ibra oylamasında rövanş için vaziyet olan kulüpteki yerleşik statükodur.

İbra oylamasının geç saate kalması nedeniyle o an salonda bulunan 900-1000 arası üyenin büyük çoğunluğu 2017 yılını “onaylamış” ve “aklamıştır”

Oylamaya katılan üyeler açık iradelerini bu şekilde göstermişlerdir, karar tamamen meşrudur.  Kararı teknik açıdan tartışmak zaman kaybıdır, eleştirmek ise anlamsızdır.

Mali sonuçları üyelere takdim eden kulüp başkanı Sayın Mustafa Cengiz’in 2011 yılındaki Adnan Polat ibra oylamasını kırgınlık doğuran bir ayıp ya da düzen bozucu kaos olarak görmesi ve bu bağlamdaki konuşması da üyeleri etkilemiştir.  2018 yılı kulüp denetleme kurulunun sunumlarını beraber ve solo şarkılar programına çevirmesi salonda kısmen tepki yaratmıştır.  İbra konusundaki sorunlu alanların tüzük maddelerine değil, magazin detaylara dayandırılması da sunulanları hafifletmiştir.

Oysa başta söylediğimiz ibra gerekçelere dayandırılması gereken bir kavram, örneğin Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 13 Mayıs 2013 tarihli anonim şirketlerde ibraya dair kararında:

Genel kurul tarafından verilen ibra kararlarının hukuki sonuç doğurabilmesi için ibranın açık ibra, yani somut olayların tartışılıp değerlendirilmek sureti ile ilgililerin ibrasına karar verilmesi gerekmektedir.” denilmiştir.

Galatasaray’ın gerçeklikten kopup manasız çekişmelerin içine savrulması, incir çekirdeğini doldurmayan lafların / devede kulak rakamların gündem olması; ibra edildikten sonra vakur bir ifadeyle teşekkür eden nice başkanı görmüş bu gözlerin derbi maçın son dakikasında galibiyet golü atmış gibi sevinen sabık başkanın hırsına şaşırmasına engel olamadı.

Re Re Re Ra Ra Ra diye tempo tutarak sevinen ve ömürlerini kulüpten maddi – manevi beklenti umuduyla geçirenleri Mayıs ayında sandık başlarında da göreceğimize emin olabiliriz.   Bu kitle sahnede yumruk şov yapan Dursun Özbek’in etrafında yine kenetlenecektir.  Dursun başkanın yeni dönem seçim sloganı da benden olsun, hafızası zayıf seçmen bu öz güvene bayılacaktır, eminim.

YAPTIKLARIM YAPACAKLARIMIN TEMİNATIDIR

KAN ve ALTIN

Fransızların sarı-kırmızıyı betimlerken kullandıkları ifadelerden biri “sang et or” 

Dilimize çevirirsek KAN ve ALTIN
Mesela Ligue 1 kulüplerinden RC Lens ya da Katalanlardan bahsederken kullanırlar bunu, sang et or…
 
 
20 Ocak 2018 cumartesi günü (yarın) Galatasaray Spor Kulübü’nde olağanüstü seçim var.  Mevcut tüzük hükümleri zorlanarak, tek bir kişinin iradesiyle alınmış ve halen izah edilememiş bir kararın neticesi bu seçim.
 
Bahsettiğimiz kişi kulüp başkanı Sayın Dursun ÖZBEK
 
Dursun başkan seçim kararını açıklamaya çalışırken zorlanıyor, zorlandıkça daha sansürsüz konuşuyor ve adeta cümlelerinden KAN damlıyor.  6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa atıfta bulunarak diyor ki:
 
Mayıs 2018’de şampiyon olmak zorundayız. Sportif A.Ş. kar etmeli, Altın hisse kaybı kulübe ihanetten başka bir şey değil” 
 
Daha dün söylemiş bunları üstelik     http://www.milliyet.com.tr/galatasaray-a-ihanet-olur–galatasaray-2592971-skorerhaber/
 
SPK Kanunu 2012 yılı Aralık ayında kabul edildi.  Madde 28/2 gereği beş yıl üst üste dönem zararı eden halka açık ortaklıklarda temsile dair imtiyazlar ortadan kalkıyor.
Kanun 2012’nin son ayında yürürlüğe girdi. Futbol şirketimiz GSRAY Sportif A.Ş’de mali yıl 1 Haziran’da başlıyor, bir sonraki yılın 31 Mayıs’ında sona eriyor.
Hatırlıyoruz ki  Prof.Dr. Duygun Yarsuvat başkan seçilerek 28 Ekim 2014‘te, onun mali işlerden sorumlu başkan yardımcısı Dursun Aydın Özbek kulüp başkanı sıfatıyla 10 Haziran 2015‘te mazbata almışlardı.   Geliniz şimdi kanunun öngördüğü kesintisiz 5 yıllık süreyi kapsayan yıllara ve o dönemlerin yönetimlerine kısaca bakalım.  
 
2013-2014 – – Ünal AYSAL
2014-2015 – – AYSAL – YARSUVAT & Özbek
2015-2016 – – Dursun ÖZBEK
2016-2017 – – Dursun ÖZBEK
2017-2018 – – Dursun ÖZBEK
 
Tablo çok net.
Eğer Dursun başkanın dediği gibi bu yıl da zarar etmenin neticesi İHANET ise, ihanetin ihalesi Dursun başkana kalacak.   Elbette ne Ünal Aysal, ne Duygun Hoca, ne Dursun başkan mükemmel bir finansal tablo devralmadılar ve kendilerinden öncekilerin yükünü taşıdılar. Maalesef kurumlarda devamlılık bizde şöyle tecelli ediyor: “dertlerimi zincir yaptım birbirine ekliyorum
Peki SARI liste kazanırsa ihale kime kalır? 20 Ocak günü Mustafa Cengiz seçilirse kimse onu suçlamaya yeltenmesin zira 5 yıllık sürenin sadece dört ayında görev yapacak.  Dursun Özbek ise 5 yıllık dönemin %80’inde dolaylı ya da doğrudan söz sahibidir, bu değişmez.  İyisi de, kötüsü de onunla anılacaktır.
 
Çok değil 50 gün önce takvimler kışı gösterirken bizde mevsim bahardı, Dursun başkanımız Galatasaray’a ALTIN çağını yaşatacağından bahsediyordu.  
 
https://www.fotomac.com.tr/galatasaray/2017/12/01/altin-cagi-yasayacagiz
 
İster istemez aklına takılıyor insanın, ALTIN çağ nasıl olacak, kimler bizi taşıyacak El Dorado‘ya?
 
– Kerameti kendinden menkul Serdar Güzelaydın mı ?
– Başkanın medyadaki imajını parlatmak için kulüpte mesai harcayan gazeteci İbrahim Seten mi ?
– “Devletle işlerimiz var, maalesef istifa edemeyeceğiz” diyen Nasuhi Sezgin mi ?
– Basketbol şubesini enkaza çeviren, görevinden istifa eden ama koltuktan istifade etmeyi sürdüren Can Topsakal mı ?
– Bugünlerde Galatasaray’dan uzak durduğunu gördüğüm ve bu hususta takdirimi kazanan Mehmet Özbek mi ?
-Galatasaray’ın bugünlere gelmesinde büyük vebali olan siyaset esnafı, oy avcıları, kongre simsarları, çıkar grupları mı ???
 
Yazının finaline gelirken kafamdaki pikabın iğnesi bir şarkı seçti kendince, 1970’lerin ortasında İskender Doğan’ın meşhur ettiği “Kan ve Gül” 
 
Sarı liste dört ay sonra seçime gideceğini kesin olarak taahhüt ediyor, eğer beklediğiniz performansı gösteremezler ise gülün dikeni elinize batmış olur, canınız sıkılır, siz de sarı gülü Mayıs 2018’de kenara bırakırsınız.
Kırmızı liste kazanır ve 2,5 yıllık Dursun Özbek performansını aynen devam ettirirse, ALTIN çağ hayalleri kuran kulüp 3 yıla kalmaz KAN kaybından mazallah komaya girebilir.
 
Peki hangi rengi seçelim, onu elbet Galatasaraylılar tayin edecek ama ben en kötü seçeneği baştan söyleyim.
 
SEÇİME KATILMAMAK, OY VERMEMEK en berbat seçenektir.  Galatasaray’ın ekmeğine KAN doğrarsınız, vebalini taşıyamaz da yerle yeksan olursunuz.
 
Biliyorum çoğunuz yorgun, bezgin, kırgın hatta küskün ama gün kapris yapıp uzak durmanın günü değildir.  Güneş doğana dek, tek bir mum bile karanlığın rakibidir.  Vereceğiniz o bir oy, şafağın sökmek üzere olduğunun ilk müjdecisi olabilir.  Hür iradenizle, aklınız, vicdanınız ve sarı-kırmızıya olan aşkınızla koşun sandığa !
Yarın Mektebimizde görüşmek üzere…

Bir söyleşinin anatomisi

Galatasaray Spor Kulübü başkan adayı Dursun Özbek’in ekteki basın temasına dair haber bugün bir gazetemizde yayınlandı.

http://www.hurriyet.com.tr/sporarena/dursun-ozbek-bombaladi-imzacilarin-hepsi-tuydu-40709548

Bu satırların devamını anlamlandırmak için bu ilginç röportajı okumanız tavsiye olunur.

Yahu uğraştırma bizi de sen anlatıver, ne demiş Dursun başkan?” diye soranları yormadan konuya girelim.

Antalya’da basın mensupları ile bir araya gelen Özbek temelde üç mesaj vermiş:

– Seçimde beklediğim rakip Mustafa Cengiz değildi, karşıma çıkmasını umduklarım yarışa girmediler

– Pek çok inşaat / emlak projemiz tıkır tıkır yürüyor

– Fatih hocam bereketiyle geldi.  We have TERIM they don’t

Bir de yakın zamanda sahne alan Serdar Güzelaydın boy göstermiş röportajda, taraftar futbol takımına sol bek transferi beklerken daha iyisi gelmiş.  Belli ki versatile player Serdar Bey, her mevkide oynuyor.  Kendisi GSRAY Sportif A.Ş.’nin çiçeği burnunda yöneticisi ve anlatımından anlaşıldığı kadarıyla olayların şahidi sıfatıyla Fatih hoca ile ilgili anlaşmanın perde arkasını anlatmış.  Gökten başımıza niye üç elma düştü, Serdar Bey hangi elmanın kurdu onu yakında anlarız diye umuyorum, konuyu dağıtmayalım.

Basın teması ile ne amaçlanmış bilinmez ama bu söyleşinin anatomisi bize Dursun Özbek hakkında çok şey söylüyor / hatırlatıyor.

Dursun Özbek “mayıstan eylüle kadar imza toplayanların hepsi tüydü” diye buyurmuşlar.  Kastettiği kişiler GALATASARAY YENİDEN sloganıyla kulüp başkanına erken seçim kararı almak suretiyle kalan yaklaşık bir yıllık süreyi yeni bir ekip, taze bir güçle tamamlamasını öneren ve sayıları 1100 civarında olan kulüp üyeleri.

Söylemde “argo”, fiil olarak “tüymek” tercih edildiği dikkatinizi çekmiştir. Apartmanın zillerine basıp kaçan küçük çocuklardan bahsedilmediğine göre, belli ki burada örtük amaç imzacıları yani 1100 üyeyi küçümsemek, tahkir etmek!

Hatırlanacak olursa, erken seçim talebini dile getiren üyeler dört üyesi istifa etmiş, bir kısmı oyundan düşmüş ve oldukça yıpranmış yönetim kurulunun erken seçim yoluyla güçlendirilmesini önermişlerdi.  Dursun Özbek’in ancak geçen ay varabildiği “Mayıs ayı çok kritik” dönemeci, geçen yılın Mayıs ayında imzacıların talebini tetiklemişti.  Üyeler Tüzük gereği ıslak imza toplamamış, yönetimi seçime zorlamayı tercih etmemiş, olanca nezaketleriyle seçenek sunmuşlardı.

Bugün bu konuda kapsamlı bir açıklama yayınlandı, mutlaka ve dikkatle okumanızı tavsiye ederim.  Benim yazabileceğim her şey, hatta fazlası orada kaleme alınmış.

https://twitter.com/gsyeniden/status/952479601095270400

Yazılı iradelerin e-posta aracılığıyla toplanmaya başlandığı günlerde “bu hareketin arkasından kim çıkacak?” diye papatya falı açanlar, imzaları 300-700-1000 diye sayarken içini sıkıntı basanlar, altlarındaki halının aniden çekilebileceğini görüp seçime zorlanma ihtimalinden epey korkanlar bugün tamamen ferahlamış olacaklar ki, “tüydüler” diye alay ederek üzücü bir seviye testine giriyorlar.

GSYENİDEN’de 1000. imzanın sahibi olarak şahsım adına tekrar edeyim, o gün de niyet yönetimi devirmek, yeni bir kadroyla iktidarı devralmak değildi.  Bugün de değil… Tezgah zannettiğiniz hareketin lideri, önderi, reisi, potansiyel adayı yoktu, hiç olmadı.   Ortak iradelerini seslendiren Galatasaraylılar “yeni bir yol daha var” dediler, siz asfalt zannettiğiniz patikadan ısrarla ayrılmadınız.

Peki neticede kim haklı çıktı?  Bir yıl kala yönetimi güçlendirme fırsatını teptiğiniz için, normal seçim takviminden dört ay önce izahı mümkün olmayan gerekçelerle sandığa sürükleniyoruz.  Geçen mayıs ayında “sizin arkanızda X,Y,Z var, samimi değilsiniz, yalancısınız” diye öfkelenenler bugün neşeyle “seçime giremediler ki.. seçime giremediler ki...” diye nazire yapıp tüymekten, toz olmaktan bahsediyorsa, bu gelgitli ruh haline şaşmak düşer bize…   Neydi 11.Cumhurbaşkanının meşhur sözü, “İnsan bazen hayret ediyor

Seçimdeki rakibi Mustafa Cengiz’in listesini gördüğünü söyleyen Özbek “yakından tanıdığım iki isim var, onun dışındakileri tanımıyorum” diyor gazete haberine göre.  Satır aralarındaki mesaj şu: “Mustafa Bey gözünü karartıp daldı bu işe ama ekibinde star isimler yok, ben tanımıyorum onları

Galatasaray’dan uzak geçirilen yıllar, aidat ödemenin bile unutulduğu seneler, ticaret hayatında doludizgin ilerlerken iştirak edilmeyen genel kurulların kaçınılmaz sonucu bu… Başkan camiasını, kulübünü, üyelerini tanımıyor.  İki buçuk yıldır başkan olduğu halde bu eksiğini tam giderememiş.  Başkası söylese yakışıksız olurdu, kendi tasdik edince bize söz düşmez.

Başkan kimleri tanımıyor bilmiyorum ama ben size birkaç ismi takdim edeyim, eksiğim / kusurum olursa bağışlasınlar:

 Mustafa CENGİZ, başkan adayı, Mülkiyeli eski bürokrat, akaryakıt sektöründe faaliyet gösteren şirketi var.. Onu kesin tanıyordur başkanımız:)

Prof.Dr. Acar BALTAŞ… Valla herhalde bütün Türkiye Acar hocayı tanıyor, sanırım başkan da tanıyordur.  Tanımıyorsa Fatih hocama sorabilir.

Celal AÇAR…  Galatasaray Spor Kulübü’nde 20 yıl kadar sicil kurulu başkanlığı yapmış, benim üyelik kartımda matbu imzası var, onu da tanıyordur illa ki.

Ahmet Ünal ÇEVİKÖZ… Emekli diplomat, T.C. Londra eski büyükelçisi, medyada sık yer alan bir dış politika uzmanı.  Başkan konuya uzaksa tanımıyor olabilir, ben tanıyorum müthiş bir değer Galatasaray adına.  Hani olmaz ya başkan adayı olsam, genel sekreterlik görevini üstlenmesini çok isterdim.

Okan BÖKE… Sicil numarası 7310, kıdemli üyelerimizden.  Finans uzmanı, sermaye piyasalarını yakından takip eden, genel kurullarda söz alan titiz bir Galatasaraylı… Başkan tanıyor olsa gerek ?

Doçent Emre ERDOĞAN… Siyaset bilimci.. Siyasi katılım süreçleri, seçmen davranışı, saha araştırmaları, politik eğilimler ve gençlik konularında çalışıyor.  Yıllardır üyelerin nabzını ölçen anketler ve sıkıcı faaliyet raporlarından rengarenk infographics üreten, Galatasaray Lisesi & Boğaziçi Üniversitesi mezunu akademisyen.  Benim kadim dostum, başkan isterse tanıştırırım bir gün.

Adil Araboğlu, Mahmut Recevik, Cenk Soyer yıllardır bu camianın içinde tanınan, bilinen isimler… Kimi sosyal ilişkilerden, kimi tribünden.

Kırmızı liste / Sarı liste karşılaştırması yapmayacağım.  Kim bu kulübe hizmet etmek için, hür iradesiyle, halisane niyetlerle bu görevlere soyunuyorsa takdiri hak eder.  Seçilenlere destek olmak da, seçenlere düşer.

Yalnız Dursun başkana sormak isterim.

SİZ SEÇİME BİRLİKTE GİRECEĞİNİZ LİSTENİZİ TANIYOR MUSUNUZ ?

Onlarla kaç aydır / kaç yıldır tanışıyorsunuz?  Kaç kere bir masa çevresinde Galatasaray SPOR Kulübünü müzakere ettiniz ?

Bu isimleri üstlenecekleri görevler, sahip oldukları yetkinlikler ve ayırabilecekleri zamana göre mi seçtiniz yoksa isimler önünüze geldi, siz görev teklif ederken mi ilk kez yüz yüze geldiniz ?

Daha net soralım, yönetim kurulunuzu size seçim kazandıracağını umduğunuz kongre simsarları, siyaset esnafı (statüko) ile birlikte mi kurdunuz ?

Çok önemli görevler üstlenen dört yönetim kurulu üyesinin yazılı olarak istifa ettiği kaç tane GALATASARAY yönetimi hatırlıyorsunuz ?

Elbette rakibi küçümsemek kampanya iletişiminde bir tercih olabilir ama çatlak kaburganızı sakındığınız kolla yumruk atmamalısınız, kısacası bu konuları hiç açmamalısınız. Haber metnindeki şekliyle “Onlar da hizmet için buradalar” dediğiniz noktada durmalısınız.  O vakit centilmence davranmış olacak ve takdir toplayacaksınız.

Dönelim biz habere, devam ediyor Dursun Özbek sözlerine, “Tablolar ortaya koyduk, Bir sürü proje ürettik” diyor.

Hangi tablolarmış ki bunlar?

Tablolar denince benim aklıma geçen mali yılı 297 milyon TL dönem zararı ile tamamlayan Sportif A.Ş’nin excel tabloları geliyor.

Tablolar denince benim aklıma paramparça olan bütçeler, %100’ün üzerinde sapma gösteren maliyet kalemleri, faktoring firmalarından yüksek faizle alınan borç listeleri geliyor.

Tablolar denince benim aklıma Florya’da verilen barbekü partileri, kovulan teknik adamların acıklı halleri, beş benzemez transferlerin yüklü KAP bildirimleri, Mehmet Özbek – Levent Nazifoğlu kareleri geliyor.

Kürsüde nepotizm imasında bulunan üyelerin disiplin kuruluna sevkini, divan kurulu toplantılarında bir gazetecinin hakaretamiz yorumlarının kısa film gibi gösterilmesini, istifa eder gibi yapıp bir türlü koltuklarından kopamayan yönetim kurulu üyelerini hangi tablolara koyalım ?

Oysa Galatasaray ve tablo deyince aklıma yalnızca Fikret MUALLA, Feyhaman DURAN gibi ressamların muhteşem eserleri gelmeliydi, nur içinde yatsınlar.

Sponsor gelirlerini artırmak için çalışıyoruz” diyor başkan Özbek… Marka değeri bu kulübü yönetenlerin en çok telaffuz ettiği ama hiç anlamadıkları kavram olarak hayatımızı işgal ettiğinden somut verilere bakmak şart.

Mart 2017 bütçe görüşmelerinde 3,39 milyon TL olarak üyelere onaylatılan isim hakkı gelirleri, 2 Aralık 2017’de üçte bire inerek 1.17 milyon TL olarak revize olmuştu, realite bu. Bakalım Turkcell reklamında rol almışız gibi başlayan digital devrim hamlesi mali tablolara nasıl yansıyacak?

Basketbolu şirket altında toplayacağız” demiş Dursun Özbek.. Hangi basketbol bu?

Hani kulübe Euroleague kupası kazandırmış Ekrem Memnun’un küstürüldüğü, kulübe Eurocup kazandırmış Ergin Ataman’ın tribün grubunu da işin içine çekip itibarsızlaştırılarak gönderildiği, lisans skandalları, saçma transferler ile tanınan ama kabahati hep başkasında bulan sorumlu? yönetici Can Topsakal’ın en sonunda yakın dostu Erman Kunter’i kovarak akabinde mahvettiği her şeyi orta yerde bırakıp istifa ettiği branştan mı söz ediyoruz ?   Başkana naçizane tavsiyem önce basketbolu konu alan kitaplar okusun, oyunun ruhunu yansıtan filmler izlesin, bahsettiğimiz şey bir SPOR dalıdır, anonim şirket kuruluş sermayesi değildir.  Şirketleşme fikrinden evvel, konunun özüne aşina olmak gerekli sanki ??

Oteli açacağız” demiş Dursun Özbek… İnşallah 2018’de açarız, ismi Point Mecidiyeköy olsun, yılda 5 milyon Amerikan doları kulübümüzün kasasına girsin.  Rakamı uyduruyor değilim, sayın başkanımızın sözü bu… Başkanların sözü senettir malum…

Projelerin devam etmesi gerekliliğinden bahsediyor sürekli başkan adayımız, bu söyleşide de değinmiş.

Proje diye bahsedilen Kemerburgaz, Riva, Florya, spor salonu…  Bunların hepsi kamu kurumlarıyla yapılan anlaşmalar sonucu “kaçınılmaz” hale gelmiş işlerdir.

Değerli Florya arazisine katma değeri çok yüksek inşaat yapmaları için, bizim yatağı yorganı Kemerburgaz’a taşımamız şart!

Hasılat paylaşımı umuduyla Riva arazimizi Emlak Konut’a verdik, peşinatı aldık, maliyetler ve birim fiyatlar bizim kontrolümüzde değil ama olan oldu, gizli saklı protokolden nasılsa dönüş yok.

Stadın çatısını kapatamadığımız için spor salonu yapmaya söz verdik.  Spor salonu için sponsor bulmak şart, başkanın dediği gibi sıfır maliyetle yaptırsak bile o salonun işletme giderleri ve bakım / onarım masrafı (running costs)  bitmeyen otelden almayı umduğumuz kira bedeline denk olur herhalde…  Boston’a, New York’a bakmaya gerek yok, Ataşehir’deki Ülker Arena net bir örnek!

Hiç anlayamadığım şey ise şu: Dursun Özbek’in Şebinkarahisar’daki aile mülklerini satıp elde ettiği gelirle Galatasaray’a proje ürettiği algısının yaratılmaya çalışılması… Yani bu işler ancak Dursun Bey ile olur, Galatasaray tüzel kişiliğinin bir ehemmiyeti yok, bürokratlar kurum ile değil de iş adamı Dursun Özbek ile anlaşma imzalamış gibi bir hava pompalanmakta. Misal Mustafa Cengiz seçilse, Emlak Konut “siz Florya’da idman yapmaya devam edin” mi diyecek bize?  Başbakanlık Kemerburgaz için onayladığı izinleri iptal mi edecek?  Riva arazisinin tapusu kulübümüze iade mi edilecek ?

Mecidiyeköy’den çıkıp Seyrantepe’ye gitme fikri rahmetli Özhan başkana aitti, Sayın Adnan Polat seçilince inşaat mı yarım kaldı yoksa stadyum Sultangazi semtine mi taşındı ?

Peki bu yetkileri Ünal Aysal kullansaydı, projeler için ona mı müteşekkir olacaktık ??

Projeler… projeler…  Spor kulübünün köklerine, özüne, değerlerine ve geleceğine dair söyleyebileceği yegane şey bilmem kaç metreküp betondan ibaret olanlar için ne sihirli kelimesin sen, PROJE !

Bir de karizmatik projemiz mevcut, seçim kozu olarak sunulmaya çalışılan Fatih TERİM konusu.

Fatih hoca kısa vadede Galatasaray’ın tek seçeneğiydi, teklifi kabul etti, kurmadığı bir kadronun başına devre arasında geçti.  Başarılı olacağına hemen herkes inanıyor, kendisine kırgın olanlar dahil herkes bunu istiyor.

Mustafa Cengiz seçilirse, o da TERİM ile çalışır.  Ben başkan olsaydım, ben de şampiyonluk hedefini düşünerek TERİM ile çalışırdım.  “Biz varsak Hoca burada, biz yoksak o da toplar bavulunu” diye merdiven altı propagandası şık olmaz.

Fatih Terim Galatasaray’a ilk imzasını attığında Dursun başkanım neredeydi bilmem ama ben henüz 2 yaşındaydım.  Florya bizim ziyaret ettiğimiz tesistir, Hocanın yuvasıdır.  Lütfen onu seçim malzemesi haline getirmeyelim, rahat bırakalım, 105 x 68 metre yeşil saha içindeki işine karışmayalım.

Mustafa Bey’i tebrik ediyorum, adaylığını koydu, seçimi savunanlardan daha iyi Galatasaraylı bence” demiş bir de Dursun başkan… Galatasaraylılık ölçen bir cihaza sahip olmadığını varsayarak, gözlemine saygı duyalım.  Kendisinin neşeyle anlattığı bir anısı vardır, hatırladığım kadarıyla şöyleydi:

 “Bir gün Özhan abi (Canaydın) ile karşılaştık, -Ulan ne adamsın, kulübe beş kuruşluk faydan yok- dedi

Gülerek anlatıyor olmalı bunu Dursun Özbek, belli ki burada mizah var, şaka yollu takılma var, abi-kardeş arasında olur öyle şeyler.

Kimsenin Galatasaraylılığı kuruşla, lirayla, euroyla zaten ölçülmez ama ben eminim ki rakibi Mustafa Cengiz üyelikte devirdiği 20 küsür yılda böyle bir şakaya hiç maruz kalmamıştır.

Son olarak Galatasaray’a yaraşan bir seçim yarışı için taraflara itidal tavsiye ederek noktayı koyalım.