Yirmi dört ile 25’in arası

GALATASARAY profesyonel futbol takımı 26 Mayıs 2024 tarihinde sezondaki 33. galibiyetini alıp 102 puana ulaşarak yine şampiyon oldu. Başta Okan Buruk ve teknik heyet olmak üzere sahada ter dökenlere ve idari, mali tüm kulüp organizasyonunu yönetenlere müteşekkiriz. Biten sezondaki maç başına 2,68 puan ortalamasının uzun yıllar tekrarlanabileceğini sanmıyorum.

Sezon boyunca oyundaki tutku ve zirvedeki kıyasıya rekabetten çok TFF-MHK-PFDK üçlüsünün tutarsızlıkları ve “ligin sportif gerçekliği yok” söylemi dillendirildi.  On yıldır süper ligde şampiyon olamayan Fenerbahçe ve başarısızlığını kabullenemeyen asabi başkanı her fırsatta yeni komplo teorileri ortaya attı ama kendilerine puan getiren hakem kararlarını, en kritik anlarda kazandıkları komik penaltıları, Türk Ceza Kanunu kapsamında saldırganlaşan oyuncularına verilmeyen cezaları hiç konuşmadılar.  Herkesin keseri kendine yonttuğundan bu konularda makul ve tarafsız bir terazi de maalesef bulunmuyor, ülke futbolu da bu yüzden aynı sığ ve çamurlu suda çırpınıyor.

Ligi üçüncü sırada tamamlayan Trabzonspor şampiyonun 35 puan gerisinde kalırken, üçüncülüğün geleneksel adayı BJK ise tam 46 puan fark yedi.  Olmayan sportif gerçeklik tam da buradadır, ligimiz Soğuk Savaş dönemindeki çift kutuplu dünyaya dönüşmüştür.  Zirvede iki kulüp ve zirveye dürbünle bakan diğerleri… Sonuç olarak Galatasaray bileğinin hakkıyla şampiyon olarak amacına ulaşmış, 37. hafta deplasmanda Galatasaray’ı yenme başarısı gösteren Fenerbahçe de hevesini alıp tatmin olmuştur.  Stratejik amaçlara dönük sportif hedeflerin karşısında hasımlık üzerine kurulan kindar heveslerin bulunması iki kulüp arasındaki önemli bir ayrımdır.

2023 ve 2024 yıllarını şampiyon unvanı ile tamamlayan Galatasaray 2025 yılında 25. Lig şampiyonluğu ve beşinci yıldız hedefiyle sezonu açacak.  Back to back iki şampiyonluğun arasında temel bir fark var.  2021-2022 Burak Elmas faciasından sonra geçen sezon Galatasaray kadroda köklü değişiklik yapıp zirveye çıkmıştı.  2023 şampiyonluğu yönetimin azim ve kararları sayesinde geldi.  2024 şampiyonluğu ise yönetimin isabetsiz tercihlerine rağmen kazanıldı, bu görüşü temellendirmeye çalışalım.

Galatasaray 2022 yaz transfer döneminde risk almak zorundaydı. Yüksek risk / yüksek getiri dengesi tuttu. Yeni isimlerle takım bambaşka bir havaya büründü. Elbette Avusturyalı Yusuf Demir tutmadı, Chelsea’nin eski yıldızı Juan Mata zaten olmayacak duaydı ama Torreira, Mertens, Rashica ve kiralık aşk Icardi çok iş yaptı.  Devre arası Kaan Ayhan ve Zaniolo geldi. Takım silkindi ve rakiplerinin önünde tartışılmaz bir şampiyonluk kazandı.

Geçen yaz ise yüksek risk alıp kumar oynamaya gerek yoktu.  Giderek uyumunu artıran takımın 3-4 net takviyeye ihtiyacı olabilirdi hatta mevkiler üzerinde kamuoyunda konsensüs bile vardı fakat ne hikmetse “Şampiyonlar Ligi kadrosu kuruyoruz” söylemiyle birden para muslukları açıldı.  Kadro şiştikçe şişti fakat temel eksikler yine giderilemedi.

Kestirmeden söyleyelim, hani paket teklif gelse geçen yaz gelen herkesten bir çırpıda vazgeçerdim. Fayda / maliyet olarak Galatasaray’ın en başarısız transfer dönemlerinden biriydi.  Tek tek bakarsak eğer:

TETE standart Brezilyalı oyuncudan beklenen yetenek setine sahip değil, NDOMBELE zaten 4 Eylül’de geldi ve bünyesi futbolu bırakmış gibi, #olanVarOlmayanVar ZAHA bey Premier League sonrası zorla sürgüne yollanmış havalarında, ZIYECH oyun zekası olarak üstün bir futbolcu ama temposuz ve istikrarsız, Kerem DEMİRBAY’ı Dayı olarak sevdik ama Galatasaray’ın 8 numarası bu kadar top kaybetmemeli vs..vs..  Tek nokta atışı Davinson SANCHEZ, o da Galatasaray tarihinin en pahalı stoperi. Listede kendisinden sonraki isimlere (Maicon-Chédjou) maaşta 1 milyon Euro fark atmış durumda.

Peki ya alışveriş opsiyonları açısından daha sıkıntılı sınav sayılan ara transferde ne oldu diye hatırlayalım mı? Sol beke Bundesliga 2’den Alman Derrick Köhn geldi, Sparta Prag maçlarında oynayamadı. Forvete Carlos Vinicius geldi, Kasımpaşa’ya gol atmak dışında faydalı olamadı. Sağ bek olduğu iddia edilen Serge Aurier niye geldi, o henüz anlaşılamadı. Gönderilen Berkan Kutlu çare olarak görülüp geri çağrıldı ve sağ olsun işini dört dörtlük yaptı. Başakşehir geri verse Fransız bekimiz Léo Dubois da Florya’ya geri gelecekti, Göksel bey salmadı. Hatırlanacak olursa kadroda parmak hesabı yapamadığımız için Avrupa’da transfer piyasası kapandıktan sonra Başakşehir’e vermiştik kendisini, 1,8 milyon Euro maaşını kimin yüklendiği ise KAP açıklamalarına yansımadı?

Maliyetlerden devam edersek yalnız ZAHA – ZIYECH – TETE – NDOMBELE dörtlüsünün sezonluk maaş maliyeti vergi dahil 22 milyon Euro’ya ulaşıyor. Bu meblağa imza paraları, bonuslar, primler, menajer komisyonları, sair masraflar dahil değildir.  Katlanılan maliyete karşılık alınan performans kabul edilebilir seviyenin çok altında!  Sonuç olarak geçen yaz takım kimyası üzerine ince mühendislik çalışması yerine, cisminden öte ismi olanları ve kamyondan dökülenleri toplar gibi davrandık.  Uyumlu takım kurmakla fiyakalı isimleri yan yana getirmenin farkını bir kez daha deneyimledik, şimdi kısa vadeli hedefimiz fayda sağlayamadığımız isimlerle minimum zararla vedalaşmak olacaktır.

Piyasanın dört atlısı

Bilinmeli ve hatırlanmalıdır ki, transfermarkt verilerine, basın manşetlerine, trend topiclere, menajer cinliklerine, transfer müptelası şımarık ergenlere göre dizayn edilen her dönem aynı şekilde sonuçlanır. 

Peki  burada eleştiri okları yalnız idarecilere mi yönelmelidir?  HAYIR.  2022 yazında çok isabetli kararları alanlarla bir yaz sonra hatalı tercihler yapanlar aynı isimlerdi.  Burada en çok Galatasaray kamuoyu bilhassa da kulüp üyeleri kendilerine pay çıkarmalıdır.  Eylül 2023 Divan Kurulu toplantısında Sayın Erden Timur transfermarkt’ın pek iyimser verileri üzerine piyasa değerlerini anlatırken, Avrupa medyasında Galatasaray’dan bahsedildiğine dikkat çekerken, tarihin en görkemli kadrosunu müjdelerken istisnasız herkes huşu içinde alkışlıyordu.  Zirvesine iki kulübün aday olduğu yerel ligde %51 ihtimalle başladığımız yarışı rekor puanla zirvede tamamladık ama Avrupa’da Manchester United ve Bayern München maçları dışında parmak ısırtan bir performans ortaya konamadı. Tam tersi Molde, Kopenhag, Sparta Prag maçlarında ya çok zorlandık ya da istediğimizi alamayıp yarış dışı kaldık.  Adı geçen kulüplerin harcamaları ve maaş yükleri Galatasaray’ın çok gerisindedir ve yeniden anlıyoruz ki önemli bir etmen olsa da başarıyı sadece harcanan para belirlemez.

Johann Cruyff hep haklıydı

Yeri gelmişken Sn. Erden Timur’un Sportif A.Ş. yönetiminde devam etmeme tercihine de değinelim. Dile getirdiklerine bakınca kendisine ilgi ve sevgi gösterilmesinin yanı sıra haksızlık yapılmış mıdır, mutlaka yapılmıştır.  Yüzüne karşı övgülerin yanında hakkında mesnetsiz dedikodular dönmüş müdür sağda solda, hiç şüphesiz. Fakat burada kişinin hedef alınmasından ziyade genel bir zaafa parmak basmalıyız.

Kulüpte yönetimler takım ruhuyla hazırlanıp ortak amaç doğrultusunda seçilmedikçe hırslar, kıskançlıklar, hazımsızlıklar, rol kapma yarışı, kapı arkası dedikoduları bitmez. Burada mesele kulübe özgü Byzantine entrikaların ötesine geçiyor. Pek çoğu seçim kampanyasında tanışan isimleri alt alta dizip liste yapınca ekip olarak düşünme / çalışma / üretme pratikleri filizlenmeden gerilimler / sorunlar / ego savaşları patlak veriyor.  Kimi küsüp uzaklaşıyor, kimi işi parmağının ucuyla tutuyor, kimi dedikoduya başlıyor.  Her seferinde yönetimin ağır yükü 4-5 ismin üzerine yıkılıyor.  Onlar da robot olmadıkları için aşırı yıpranıyorlar. Tüzük tadili ile yönetim süresinin üç yıldan iki yıla döndürülmesinin esas gerekçesi de budur.  “Üç sene dayanamayız belki iki yıl olur” öngörüsüdür, oysa bu işe ekip olarak soyunmadıkça tatsız saha sonuçları ve maddi darboğazla geçen üç ay bile otuz yıl gibidir. Sözün özü yaşananlar Galatasaray’da iktidar uğruna ve iktidarı paylaşmamak için deli divane olanlar kadar insanoğlunun ezeli zaaflarına dair bir mevzu olarak ele alınmalıdır. Dolayısıyla hizmet vermek isteyenleri öğüten değirmende Erden Timur ne ilk ne de son örnek olur.  Elbette bol tekrarlı sevgi iklimi söylemi ve tarihin belki de en az eleştirilen yönetimine rağmen bu yıpranma yine de sıra dışı, Erden bey Özhan Canaydın, Adnan Polat ya da Mustafa Cengiz döneminde yönetici olsa harici baskı ve tenkitler nedeniyle bu kadar da dayanamayabilirmiş diye düşünüyorum. Başından geçenlerin tamamını anlatmadığından daha ötesinde yorum yapmak isabetsiz olacaktır.

Ahenk nedir diye soranlara…

Biz iki ucu keskin bıçak diğer konumuzdan devam edelim. Her ne kadar yaz mevsiminin ratingi yüksek olsa da transfer sezonlarına bel bağlamak epey riskli, hele bizim gibi mali açıdan el kapısına muhtaç kulüpler için… mücadeleci bir takım, hedefleri olan ahlaklı oyuncular ve sahada işlediği görülen tutarlı bir oyun planı transferden çok daha kritik. Bunlar yoksa her transfer israfa dönüşebilir. Bu bağlamda teknik direktör Okan Buruk ve ekibinin başarısı daha kıymetli hale geliyor.  Yeni gelenlerden minimum katkı alınırken, eskilerin dirayeti ve bireysel performanslarını parlattıkları isimlerle -örnek: Barış Alper Yılmaz- zirveye ulaştılar.  Üstelik sezon ortasında kulübün menfaatleri doğrultusunda Sacha Boey’den vazgeçilmesine rağmen başardılar. Emeklerine sağlık!

Tam burada yerel rakip Fenerbahçe’ye de değinmek gerekiyor.  Dedesinin torunu olmak dışında herhangi bir meziyetini göremediğimiz milyarder Ali Koç altıncı sezonunda bugüne kadarki en derin ve alternatifli kadrosunu kurmuştu aslında. Kilit oyuncu Fred uzun haftalar takımdan uzak kalmasaydı, stoper ikilisinde istikrar sağlanabilseydi, Hırvat kaleci Livakovic kendini aşarak Fernando Muslera performansı gösterse ya da belki wonderkid Arda Güler bir sezon daha kalmaya razı gelseydi Fenerbahçe şampiyon da olabilirdi. Yukarıda da değindik, Fenerbahçe kusur ve eksiği kendisinde arayan bir zihniyete sahip olmadığından farkı detayların belirlediğini tahlil edememektedir.

Ali Koç gelecekten haberler verirken 🙂

Geçmişe hükmümüz geçmediğine göre artık geleceği tasarlama vaktidir.

  1. Nadir istisnalar dışında hiçbir futbolcuya son büyük kontratını veren kulüp olmamalıyız. Bu satırların yazarı son olarak 30 Temmuz 2022 Kulübümüzün bütçe genel kurulunda kürsüde bütçe yapım teknikleri, gelir ve giderler üzerine söz almışken tekil bir örnek olarak Sergio Oliveira’yı vermiş ve vergili sezonluk maaş yükü 4,6 milyon Euro’nun UEFA CL geliri yokken çok yüksek olduğunu dile getirmişti.  Pek çok tenkit almıştım o gün ama kimse 30 yaşındaki oyuncuya 4 yıllık kontrat vererek onun geleceğini garanti altına aldığımızı ama kendimizi riske attığımızı görmemişti. Maalesef endişe hakikat oldu, bugün Portekizliye kulüp bulmak durumundayız yoksa 31 Mayıs 2026’ya dek taksimetre çalışacak.
  2. Garanti maaş ile performansa bağlı ödemeler arasında dengeyi kulüp lehine kurabilmek. Yıllık gelirinin %95’i garanti maaş, %5’i bonus ve prim olan bir kontratta işler ters gittiğinde oyuncu şartları zorlamayabilir.  Özellikle Galatasaray’ı kariyer fırsatı olarak gören ve kendine güvenen oyunculara örneğin %70 garanti maaş, %30 kadro devamlılığı ve başarı primi üzerinden daha iddialı sözleşme önermek performans artışı getirebileceği gibi ezberinden şaşmayan piyasada da game changer etki yapabilir.
  3. Transfer görüşmelerinde Şampiyonlar Ligi kozunu aşırı doz kullanmamak. Oyuncuların beklentilerini de yönetebilmeliyiz. Galatasaray’ın UEFA CL gruplarında yer alması kulübün tercih cazibesini artırır ama 6 maçlık kısa maraton bittikten sonra Süper Lig’le mutlu olmayan ya da parlamak istediği sahneden uzak kalan futbolcu kadroda sorun yaratır.  Dışarıdan bakılınca buna örnek Mr. British Wilfried Zaha gibi duruyor. Şampiyonlar Ligi macerası bitince hayal kırıklığı yaşadığı, bunun da motivasyonu minimuma indirdiği tahmin etmek yanlış olmaz.
  4. Gelen futbolcuya son kulübünde kazandığı maaşla orantılı bir ödeme teklif etmek.  Elbette oyuncu özellikle daha iddiasız bir kulüpten geliyorsa maaşını döviz cinsinden %50-%60 artırmak isteyecektir, hakkıdır da ama mevcut kazandığının 3-4 katını önermek akılcı bir hamle olmayacaktır.  Geçmişten bu dengesizliğe iki örnek PAOK’tan gelen Garry Rodrigues ve Osmanlıspor’dan gelen Badou NDiaye’dir. 
  5. Yönetim süresini aşan kontratlar hakkında iki kere düşünülmeli, opsiyonlu sözleşmeler için şartlar zorlanmalıdır. Galatasaray’da üç yıllık yönetim dönemleri Tüzük değişikliği ile iki yıla indirildi. Özellikle yüksek maaşlı oyunculara dört, beş yıllık kontratlar verilmemelidir. 2+1 veya max. 3+1 gibi seçenekler zorlanmalı, daha uzun sözleşmeler yalnızca düşük maaşlı genç oyuncular için masaya gelmelidir.  Geçmişten kötü örnek, kariyeri boyunca ilk kez kendisi için bonservis ödenen Sofiane Feghouli’ye beş aylık ömrü olan yönetimin 5 yıllık kontrat vermesiydi mesela.

Transfer histerisine tutulmaya, paniğe kapılmaya lüzum yok. Elimizde kapasiteli şampiyon bir takım var.  Performans alamadıklarımıza müşteri ararken temelde dört pozisyona oyuncu bulmalıyız.  Üst düzey bir orta saha (8 numara), istikrarlı sağ bek, Mertens rolünü üstlenebilecek daha genç bir isim, Icardi’yi tamamlayabilecek ya da onun yokluğunda sorumluluk alacak farklı özellikleri olan forvet (Alexander Sørloth tiplemesi diyelim)

Kerem Aktürkoğlu yurt dışına giderse yerli bir kanat oyuncusu beşinci transfer olabilir. Üç stoperden biri giderse de karar Emin Bayram’la devam etmek ya da ikame aramak tercih konusu olur. Büyük çıkış yakalayan Barış Alper Yılmaz’ın ise kalacağını varsayıyorum. Bu transfer döneminde asla 10-12 oyuncu almamalıyız! Nicelik değil kadroyu tamamlayacak NİTELİK aramalıyız.

Zarların hep düşeş gelmeyeceğini bilerek sağlam adımlar atmak çok önemli. Unutulmamalı ki gelirlerimiz pek çok faktöre endeksli iken, giderlerimiz kontrata bağlı ve büyük ölçüde kesinleşmiştir. 

İtalyan futbolcumuz Nicolò Zaniolo Aston Villa’ya kiralandığında 40 milyon Euroluk bir operasyonun gerçekleştiği şeklinde kamuoyunda bir sevinç dalgası oldu. Gel gelelim futbolcuya gök mavili formayı veren Roberto Mancini milli takımı bıraktı, Zaniolo Premier League maçlarında beklenen performansı ortaya koyamadı, adı bahis skandalına karıştı, derken Euro 2024 öncesi sakatlandı. Global transfer piyasasında halen convertible bir oyuncu ama hiçbir sporcunun değirmen taşı, İş Bankası hisse senedi ya da jetonla çalışan jukebox olmadığını anlamak zorundayız. Çapraz bağ, aşil tendonu, boşanma, çocukların okul durumu, hocayla atışma, soyunma odası kavgası, memleket özlemi, menajer hinliği vs. her şeyi bir anda ve umulmadık biçimde değiştirebilir.

Gelelim 2024-2025 sezonunda karşılaşabileceğimiz bazı risklere:

  • Ödemeler Dengesi ya da Gelir Düzeni her sezonun kritik belirleyicisidir. İçinde olduğumuz mali yılın 9 aylık verileri elimizde, geçen sezon aynı döneme göre gelirleri kabaca beşle çarpmışız. Bu müthiş bir atılım, emeği geçenleri takdir etmemek olmaz. Öte yandan giderler de hızla artıyor.  Beş kata varan iş hacmi artışına rağmen anılan dönemde -225 milyon TL esas faaliyet zararı var.  Yatırım faaliyetleri, futbolcu satışları ile 12 aylık mali dönemi kâr ile kapatabileceğiz gibi görünse de futbolun çıplak operasyonu henüz sürdürülebilir kârlılığa ulaşmadı.   KAP bildirimleri detaylı olmadığı için net veriye ulaşmak mümkün değil ama finansal tablolar bu sezonki kadronun maliyetinin vergiler dahil 100 milyon Euro’yu devirdiğini fısıldıyor.  Bu kadar büyük parayla şaka olmaz! Her kuruşun karşılığını alacak şekilde organize olunmalıdır.  KAP bildirimleri demişken, Galatasaray’da şeffaflığın değerini de vurgulamak farzdır. Örneğin KAP bildirimine göre Mauro Icardi’ye sezonda 6 milyon Euro ödeniyor, sayın başkanın ifadesiyle oyuncumuz 10 milyon Euro net maaş alıyor. Aradaki 4 milyonu sponsorlar karşılıyor. Benim eksiğimdir belki ama bu kişi ve kurumları şahsen bilmiyorum. Sponsor Galatasaray ile birlikte anılmak, görünür olmak, başarıya ortak çıkmak için kaynak aktarır. Bu gizem katkı verenlere sponsor değil adını vermek istemeyen hayırsever muamelesi yapmamızı gerektiriyor.

Peki Icardi 4 milyonu sponsorlardan kapı kapı mı topluyor yoksa bizimle 10 milyon Euro kontratı var, biz de ilişkili sözleşmelerle sponsorlardan ödeme mi alıyoruz?  Bunun ne farkı var derseniz, tastamam 6,68 milyon Euro farkı var.  Sponsorların olası ödeme güçlüğüne düşme riskini aldığına inanmadığım Icardi FIFA kuralları gereği de yalnız işverenini tanır, başka bir deyişle 10 milyon € net maaşın yıllık vergili brütü 16,68 milyon Euro eder. Bu spektaküler meblağa bonus, prim, menajerlik komisyonu, sair masraflar dahil değildir.

Dolayısıyla zurnanın başka perdeden üflediği yer gelirlerin sürekliliğidir. Malum sportif başarılar en ciddi katalizör, saha sonuçları lehimize geldikçe gelir kapısı kapanmaz ama bir de sponsor katkısının kesintiye uğraması riski var.  Kulüpler genelde sponsorluk vaadinin üzerine çok da düşünmeden atlıyor ama son GKN Kargo olayı da hatırlatmalıdır ki bizimle işbirliği yapmaya gönüllü kuruluşları sanki onlardan kaynak temin edecek değil de onlara borç verecek gibi araştırmalıyız.  Bu hem hesapların şaşmaması hem de kurumsal itibar açısından önemlidir.

  • Başka bir risk duble şampiyon kadronun doyuma ulaşması ve karar anlarında yeterince mücadeleci olmaması.  Bu riske karşı en büyük güvence Okan Buruk olacaktır diye umuyorum.
  • Fernando MUSLERA.  Rekabette mukayeseli üstünlük Nando nasıl risk faktörü olur derseniz yaş 38, ikinci kalecimiz onunla mukayese edilemeyecek durumda. Dev bir nazar boncuğuna ihtiyaç var ve global kaleci pazarını ileriye dönük takip etmek şart.
  • Mauro ICARDI. “Hoppalaa” demişsinizdir, merak etmeyin ikonik futbolcumuzla bir derdim yok. Bilakis kader anlarında sahne alan büyük bir golcü Icardi, dahası çocukların odasına yeniden poster astıracak fantastik bir karakter. Icardi fiziksel olarak formdayken yalnız fox in the box değil oyuna yön verebilen bir mastermind. Fakat görüldüğü ve Okan hocamızın da ifade ettiği üzere uzun zamandır %50 performansla oynuyor.  Yarım porsiyon Icardi ligimize yeter belki ama daha büyük hedefler için %80+ ICARDI gerek bize.  BJK maçında Ghezzal’ın darbesiyle sakatlandıktan sonra bir türlü eskiye dönemedi, tendinit benzeri sık tekrarlayıp sinir bozan bir rahatsızlığı olmadığını umalım. DİKKAT! Sezon açılışından kaç gün sonra İstanbul’a ineceği ve kampta ne kadar çalışacağı ligin kaderini tayin edebilir.
  • Kemerburgaz? Yepyeni bir tesise geçiyoruz ama aceleyle geçildiği için bazı eksikler olacaktır. Florya’nın çevresiyle birlikte insanı sarmalayan konforu olmayınca huzurlu çalışma ortamı sallanabilir. En azından tesisin neredeyse içinden geçen yüksek gerilim hattını insan sağlığını düşünerek biraz uzağa naklettirmenin teknik yolları kamuyla müzakere edilmelidir.
  • SEYİRCİ.  Taraftar en büyük itici gücümüz diyoruz ama realiteye bakarsak beklentisi çok yüksek & tahammülü düşük binlerce kişi her hafta Aslantepe’de tribünlere geliyor.  Yüksek kombine fiyatları profili ister istemez değiştirdi, bu sezon 102 puana rağmen beklediği show gelmeyince homurdananlar vardı.  Allah korusun, birkaç hafta tökezlesek bu seyirci takımı kemirebilir. Doğu ve Batı alt tribünler özellikle bu sözlerimden alınabilirler!
  • Kazanmak için her şeyi mübah sayan, hiçbir ahlaki değer tanımayan, Galatasaray’ı rakip değil hasım olarak gören ve arkasında biriktirdiği tüm sosyal, mali, siyasi güçle Türk sporunu zehirlemekten bir dakika bile geri durmayan gözü dönmüş kadroların elindeki sarı-lacivertli kulüp. Şöhreti işvereninden daha büyük José Mourinho ya da kurt menajer Jorge Mendes’in getireceği pahalı futbolcular değil ama 2010-2011 sezonuna gözü dönmüş şekilde giren Aziz Yıldırım hırsından bile öteye geçmiş Ali Koç tüm şartları zorlayacak ve her namussuz fırıldağın gönüllü üfleyeni olacaktır! Hiç şüpheniz olmasın, gizli veya aleni yaptıklarıyla geçen sezonu bile aratacaklardır.
  • Futbolun karar alıcılarına tesirimizin sıfıra yakın olması.  Özellikle Galatasaray düşmanlığı tescilli Servet Yardımcı gibi bir profilin TFF başkanlığına seçilmesi / atanması halinde Demirören – Özdemir – Büyükekşi felaketlerini bile ararız.  Galatasaray Türk futbolunda oyun kurucu olmalı, önceliği de yüksek standartlar, sürdürülebilirlik ve adalet olmalıdır.  Bizsiz Türkiye futbolu olamayacağı gibi, biz kolları sıvamadan da Türk futbolu bataktan çıkamaz. Ne yazık ki Galatasaray genellikle bu alanda pasif tutum takınan bir kulüptür hatta yönetimler üstü böyle bir kurumsal gündemi dahi yoktur.

Galatasaray Sportif A.Ş. yönetimi bu yaz mevsimini akılcı hamleler ile geçirir ve sezon boyu rotasını muhafaza ederse 25. Şampiyonluk ile aramızdaki tek şey zamandır.  Bizi yıpratabilirler, yavaşlatabilirler ama durduramazlar. Fakat esas beklenti Avrupa’da başarı, global sahnede adı konmuş bir maça ihtiyacımız var. O da en azından UEFA Avrupa Liginde çeyrek finaldir, biz bugünden ilk hedefi gözümüze kestirelim hele… o zaman uzaklar da yakın olur. 

Futbolda şans faktörü

Malum ROMA bir günde kurulmadı, gönlümüze göre olsun.