Çıkmaz Sokaktan Kurtulmanın Tek Yolu

Yüreğimizde yatanı ve hep inandığımızı yazalım en baştan: #MayıslarBizimdir.

Eğer Mart ya da Nisan ayında yarıştan zihnen kopmamışsak tabi!

Florya’da işler yolunda gitmediğinde menfi vaziyet derhal sahaya yansır ve Galatasaray ya hızla toparlanıp şampiyonluğa uzanır ya da erkenden havlu atar. Dün akşam (10 Nisan 2021) sahada tel tel dökülen Galatasaray profesyonel futbol takımı, bu sezon süper lige çıkan rakibi F.Karagümrük’e diş geçiremedi.  İstatistiklere baktığınızda üstün olan taraf, iki önemli eksiğine rağmen kırmızı-siyahlılardı.  Ligin ilk yarısında deplasmanda oynanan maçı da kaybettiğini hatırladığımızda, Karagümrük semtine bir sezonda 4 puan armağan etmiş olduk.

Fatih TERİM

Dün akşam iki takım arasındaki müsabakaya atanan hakem Ali Palabıyık maça çıktığında huzursuzdu. Haz etmediği kulübün üç puan almaması için topun yuvarlaklığına güvenemezdi, işini şansa bırakmak istemiyordu ve elinden geleni de ardına koymadı.  Çifte standart artık sıradanlaştığı için giderek alışmaya başladık, artık şaşırmıyoruz bile.  Maçın üzerinden 24 saat geçti, haklı olarak Galatasaraylılar Ali Palabıyık’ı hiç iyi anmıyorlar.

FIFA kokartlı hakem, yardımcı hakemler, onca kamera ve VAR sistemi adaleti sağlamaya yetmiyor çünkü ülkemizde futbol adalet ve eşitlik üzerine değil siyaset ve rant üzerine bina edilmiş.  TFF, MHK, PFDK, Tahkim vs. hiçbirinin umurunda değil ne emek ve alın teri ne de rekabetin çürümesi… Bunu hep hissediyorduk ama özellikle 2010-2011 organize şike sezonunda ispatlı şekilde gördük.  Tüm ahlaksızlar el birliğiyle üfledi ve ateş küllenmeye bırakıldı.  

Müsabakalardan sonra kendilerine uzatılan mikrofonlara skorlara dayalı ilginç demeçler veren Galatasaray Sportif A.Ş. yöneticilerinden dün haber alınamadı. Muhtemelen üzgün ve öfkeliler, bunu tahmin etmek zor değil.

Maçtan bir gün sonra bugün saat 16:22’de resmi sosyal medya hesabından futbolcumuz DeAndre Yedlin’in ayak bileğini kırma girişiminin fotoğrafı eşliğinde “YORUMSUZ” mesajı paylaşıldı. 

Hakikaten sözün bittiği yerdeydik, bunca şeyden sonra yorum yapmaya gerek yoktu.  Yüreği bir türlü soğumayan Galatasaray taraftarının üzüntüsü, hayal kırıklığı devam ediyor.  Çoğu birkaç cümle ile Ali Palabıyık’a düdük astıracak kudrette bir yönetim talep ediyorlar, peki bu beklenti gerçekçi mi?

Korkunç İkili

Bilmeliyiz ki yaşadığımız günler, harcanan fırsatların, yaptığımız hataların ve geçip giden dünlerin eseridir.  Mesela bu sezonun ilk yarısında 2-0 kaybettiğimiz BJK maçının çok tepki çeken hakemi Cüneyt Çakır için bu kulüp 20 Nisan 2014’te resmi web sitesinden aynen şunları yazmıştı:

“..Cüneyt Çakır gibi bir “emir kulu”nu, bu maça atayan TFF, bizim açımızdan dün yaşananların baş sorumlusudur… Camiamız; Galatasaray antipatisini daha önce de defalarca kanıtlamış söz konusu hakeme bundan böyle maçlarında görev verilmesini hiç bir şekilde kabul etmeyecektir.  

Galatasaray Spor Kulübü

Hepimiz gayet iyi biliyoruz ki, aynı hakem daha sonra defalarca maçlarımızı yönetti ve biz yalnız sonuca göre tepki gösterdik.  Yıllar yılı TFF kurullarını ya da sporla ilgili yetki sahiplerini defalarca protesto ettik hatta istifaya çağırdık, kimse koltuğundan kıpırdamadı.

https://www.galatasaray.org/haber/galatasaray-haberleri/galatasaray-spor-kulubu-yonetim-kurulundan-onemli-aciklama/2317

https://www.ntvspor.net/futbol/demiroren-istifa-etmelidir-579e27a1c873cc3eb42570b5

https://www.aa.com.tr/tr/futbol/galatasaray-kulubu-baskani-cengiz-tff-hukuk-musavirliginin-istifasini-bekliyorum/1309335

https://www.galatasaray.org/haber/kulup/tff-istifa/428497

Üstelik bu hikayemizde yalnız futbol topuna yer yok.  Hakem Recep Ankaralı – rakip kulüp yöneticisi Semih Özsoy telefon flörtü sonrası basketbolda şaibeli final serisinin son maçına çıkmadık mesela, adına “17 Haziran duruşu” dedik, arkası getirilemedi.  Bir ara en üst perdeden “Sen kimsin Harun?” diye gürledik, sonra zulüm gibi Hidayet’le muhatap olmak zorunda kaldık.  Yetmedi Recep Ankaralı için “geçmiş olsun” mesajı yayınladık yakın zamanda. 

Eski hakem Recep bey’in sıhhat durumu beni hiç ilgilendirmiyor ama bilinsin isterim ki iki cihanda da davacıyım kendisinden.  Şimdi bu geçmiş olsun mesajını “kendisi TBF’de resmi görevli olduğundan ve erkek basketbol takımının lig sıralamasındaki yerinin hassasiyetine binaen” diye savunanlar çıkabilir, tavsiyem hemen vazgeçsinler!

www.galatasaray.org resmi web sitesi ya da yönetim kurulu üyelerinin senelerdir tekrarlanan demeçlerini şöyle bir hatırlayınız.

Takipçisi olacağız”  

kabul edilemez”   

takipçisiyiz”  

kınıyoruz

vs. defalarca kullanılmış standart kalıplardır.

Sonunda neyi takip edeceğimizi ya da niçin kınadığımızı bile unuttuk dolayısıyla ne durduğumuz yer aynı kaldı ne haklı tepkilerimiz yerini buldu.

Yönetenler değişti, oy verenler değişti, gündem değişti, bir tek kalıtsal amnezi halimiz sabit!  

Bugün sayın kulüp başkanımız ya da bir yönetim kurulu üyemiz TFF’ye ayar verebilir, laf sokabilir, onlarla alay edebilir hatta isterse sülale boyu hakaret de edebilir.  İçimiz soğur birkaç saatliğine, “oh olsun” falan deriz ama sonra yine bellek yitimi bizi esir alır.

Spor basınında sekiz sütuna manşet ya da sosyal medyada #TrendingTopic olacak büyük laflara, sert çıkışlara, süslü aforizmalara artık ihtiyaç yok çünkü popülist tavırların ve büyük sloganların kesin çözüm olmadığı sanırım anlaşıldı.  En azından hafızası iyi olanlar anlamaya başladı diyelim, realist çizgimiz baki kalsın.

Adeta gömülmediği için kokuşan ülke futbolunda orta oyununu bozacak, paradigmayı değiştirecek adımlar tesadüfen atılamaz.  Dayanacağı muhkem güç, arka planında ince bir çalışma ve +/- alternatiflere göre esneklik gerektiren bir strateji gerekiyor.  En basit anlatımıyla bunun üç boyutu var ilk bakışta:

a) Finansal güç ve mali bağımsızlık ya da kimseye eyvallah etmemek  (bilançoyu, borçları, nakit akışını, riskleri uzun uzadıya anlatmadan söylersek “yakın gelecekte mümkün görünmüyor”)

b) Milyonları sokağa döken uluslararası başarılar, başka bir deyişle sahada kazanıp saha dışında tartışılmaz olmak  (abonesi olduğumuz UEFA Şampiyonlar Ligi’ne bir daha ne zaman katılabileceğimiz belirsiz, Avrupa futbolu ile aramız giderek açılıyor yani kısaca “yakın gelecekte mümkün görünmüyor”)

c) Güven ve itibar sermayesini güçlendirmek ya da HAKLI olduğunu kamuoyunun ekseriyetine kabul ettirecek kadar organize olabilmek  (zor ama kestirilebilir gelecekte bence tek ihtimal)

Güven yoksa birliktelik de yok, başarı da yok, bereket de yok.

Zor ama görünür tek ihtimali örneklerle açıklamaya çalışalım:

  • Bize güvenenleri asla boşa düşürmemek, bizi destekleyenlere her platformda müteşekkir kalmak,
  • Taraftara aile ferdi / müşteriye kral / sponsora kraliçe gibi davranmak,
  • Ne yazdığını, ne söylediğini, niçin sustuğunu daima hatırlamak,
  • Her türlü kurumsal temasta samimi, şeffaf ve tutarlı olmak,
  • Palavra sıkmak yerine zor da olsa susmak ama konuştuğunda memleketin dört bir yanında ilgi ve saygı uyandırmak,
  • Haksızlığa uğrayan rakip bile olsa, bundan geçici fayda elde edilmiş olsa bile bunu çekinmeden dile getirmek,
  • Kimseyi küstürmemek namına yapılanların son tahlilde ne İsa’yı ne Musa’yı mutlu etmeyeceğini bilmek,
  • Sığ gündemi reddederek ülkede sporun ulaşamadığı seviyeyi ve hedefe yönelik yapılması gerekenleri sürekli anlatmak,
  • Nitelikli insan / elit sporcu yetiştirip topluma örnek olmak,
  • Tüm sporcuları için kariyer fırsatları sunan saygın işveren olarak algılanmak,
  • Makro düzeyde spor politikalarına yön verenlerin görmezden gelemeyeceği kadar hazırlıklı ve donanımlı olmak,
  • Kazanınca coşkulu / kaybedince mağrur olabilmek,

Sarı-kırmızıyla iftihar eden Galatasaraylı nesiller, Galatasaray’a içten içe imrenen rakipler hayal ederek her güne başlamak…  İstisnasız her gün buna inanmak ve bunun için çalışmak, bu hedefi geciktirecek hatalardan “ecel” gibi kaçınmak!

Pahalı transferler çözüm olmuyor, uçaklar inince dertler bitmiyor, çilekler forma giyince bahar gelmiyor.  Milyarder kulüp başkanının çok şık giyinmesi, Sportif A.Ş. yöneticisinin GS plakalı Maybach’a binmesi, anchorman tadında bir basın sözcüsünün belagatiyle manşetlerden inmemesi bugüne dek hiçbir şeyi kalıcı olarak çözmedi ve çözmeyecek.

Başka türlü bir şey bize gerekli olan…

Cemil Meriç’in sözüdür “yaprak ağaçtan düşünce, rüzgarın oyuncağı olurmuş

Hazan yaprağını andıran futbolun tekrar yeşermek üzere ulu çınara tutunması, özüne dönmesi, “Team Value Management” yaklaşımıyla ve bambaşka hedeflerle yönetilmesi gerekiyor.

Bitirirken yazılı olmayan gerçeği hatırlatalım. 

İlk Kural / Rule Number 1 / La première loi

Seçilerek mesuliyet üstlenenler yalnız kulübün ya da iştiraklerinin değil, bir BÜTÜN olarak GALATASARAY‘ın hepimizden, her birimizden, kişisel kariyer ve hedeflerinden, servetlerinden, korku, heves ya da beklentilerinden daha mühim, daha muteber, daha kıymetli olduğuna inanarak yaşayacaklar, çalışacaklar, mücadele edecekler ya da hep birlikte omuzlayamayacaklarsa bu devasa ağırlığın altına hiç girmeyecekler.

Bu yazıyı sosyal medyada popülist mesajları arka arkaya vererek kulüp başkanı veya yönetim kurulu üyesi olarak seçilmeyi hayal edenlere de elden ele iletirsiniz artık 😊

Akşama maç var başkan !

2 Aralık 2017 cumartesi günü Haliç Kongre Merkezi’nde Galatasaray Spor Kulübü’nün olağanüstü genel kurul toplantısı saat 10:00’da başladı, Açılışta oldukça az olan katılım saat 11 sularında 453, öğle yemeği arasından önce 588 üye olarak ilan edildi.  Kaydı açık üye sayısı 9.000 civarında olan bir kulüp için trajik ama gayet tanıdık bir istatistik bu..
 
Saat 12:30 suları, Sayın Dursun Özbek sunuş konuşmasını bitirmiş, üyeler söz alıp sırayla görüş ve düşüncelerini açıklıyorlar.
Salonun sol tarafından bir üye sesleniyor “Akşam maç var başkan!” 
Başkan diye hitap edilen kişi genel kurul toplantısını yöneten kulüp üyemiz Avukat Metin Ünlü..
Metin Bey “maça yetişiriz endişelenmeyin” diyor futbol düşkünü üyemize!
Tekrar edelim saat 12:30, Vodafone Park’taki maç 19:30’da !  Spesifik bir gündem olduğu ve konuşmacılar sadece revize bütçe tasarısı ile sınırlı oldukları için toplantının geç saatlere sarkma ihtimali yok.
 
Zannımca o üyenin Dolmabahçe deplasmanına gitme niyeti falan da yok, önemli olan destekçisi olunan yönetimin sunduğu tasarının fazlaca müzakere edilmeden oylanarak kabul edilmesi.  “Gargaraya getirelim, gırgır yapalım, başkanımıza güvenelim, hem dışarıda hava da güzel” kafası..
Bak ben ortaya laf attım, ne kadar mühim biriyim” çıkışı…
 
Filmi geriye saralım biraz, tarih 22 Ekim 2016, yer UNIQ Hall.  Sayın Dursun Özbek’in, Ali Sami Yen döneminden beri en önemli genel kurul toplantısı diye lanse ettiği Riva / Florya arazilerinin elden çıkarılmasına dair yetkilendirme toplantısı.  1690 üye gelmiş, kürsüde lehte ve aleyhte görüşler sıralanıyor.  Toplantıyı yöneten Divan Kurulu başkanı İrfan Aktar “akşam da Trabzon maçımız var” diye uyarıyor, söz hakkından feragat edenler alkışlanıyor, salonda epey goygoy mevcut.
Yönetim istediği yetkiyi alıyor, çaresizlikten ötürü varlık satışına mecbur kalmış spor kulübünün üyelerinden bazıları birbirlerine sarılıyorlar, high-five yapıyorlar. 
Sürrealizm Salvador Dali’den beri en parlak devrini yaşıyor o an.. Emlak Konut ile imzalanan protokol üyelerden saklandığı için, işbirliği & gelir modelinin karanlıkta kalan noktalarını da düşünerek ret oyu verdiğim salondan “Allah sonumuzu hayretsin” diye ayrılıyorum.  İrfan Bey’in çok önemsediği maç aynı akşam oynanıyor.  Trabzonspor’a kendi sahamızda 0-1 yeniliyoruz.
 
Yeniden döndük bu cumartesiye.
Mali yılın bitmesine 20 iş günü kala önümüze konan revize bütçe taslağında defolar, tutarsızlıklar ve inanılmaz sapmalar kör olmayan herkesin gözüne çarpıyor.
Kamu maliyesindeki kesin hesap tasarısını andıran taslakta, 75 milyon TL kaynak ihtiyacı def’aten belirtilmiş ama Sayın Özbek “borç almayacağız, paraya ihtiyacımız yok” diyor.  
2017 Mart ayında 129 milyon TL’ye bağlanan kulüp bütçesinde 30 Eylül 2017 itibarıyla faiz, finansman gideri, kur zararı, temlikname, varlık satışı, cash injection vs. hariç yalnızca ana faaliyet üzerinden gelir eksiği + gider fazlası 69 milyon Türk Lirası sapma var.  İnanılmaz bir rakam, normal iş dünyasında izah edilebilir bir durum hiç değil.
Fakat salonda bilmeyen / anlamayan veya umursamayan üyeler büyük çoğunluğa sahip.  “Nasılsa olan olmuş, yönetimimize güvenelim” refleksiyle yine eller “kabul istikametinde” kalkıyor. 
 
Aynı bütçeyi çalıştıkları şirkette yapsalar derhal kapının önüne konacak, kendi şirketlerinde ise sorumluları tazminatsız kovacak üyeler hem revize bütçeyi kabul ediyor, üzerine de alkış kıyamet…  Sürrealizm yine sarı-kırmızı tonlarla hayatımıza giriyor.
 
Ve gün batıyor, Vodafone Park tribünleri yükünü almış.  Rakibimiz Beşiktaş’a 3-0 yeniliyoruz, yenilmekten öte ufalanıyoruz sahada.
Genel kurul toplantısında maça yetişme telaşını yüksek sesle dile getiren futbol düşkünü üyemiz de muhtemelen üzüldü, maçı izlerken Tudor’a bol bol verdi veriştirdi ama Igor Tudor’u oraya getirenleri hiç hatırlamadı çünkü o hem takım tutuyor, hem de oy verdiği tarafı tutuyor.  Dogmatik bir kafa yapısı, başka ne denir ki?
 
Bilmeyen / anlamayan / umursamayan yüzlerce üyesiyle Galatasaray’da ciddi bir aidiyet ve zihniyet sorunu var.  Birkaç yıldır defalarca kendini yineleyen bu gerçeği inkar etmek, “küresel ısınmaya inanmıyorum, bak kar yağıyor iki gündür” demek kadar saçma olur.
Cumartesi günü kürsüden ifade ettiğim gibi, Galatasaray Spor Kulübü Derneğinin birkaç yıl sonra Medeni Kanun madde 87/3 radarına girmesi söz konusu ama bunu düşünen, tartışan yok. “Bize bir şey olmaz” rehaveti ya da inkar ve umursamazlık karması?
 
3 Aralık pazar günü (bugün) pek çok Galatasaraylı mutsuz uyandı.  Fotoğraftaki kişi beden eğitimi öğretmeni “KEMAL HOCA” 
İstanbul’daki bir anadolu lisesinde görev yaptığını öğreniyorum.  Bugünkü veli toplantısına fotoğraftaki şık kıyafetiyle katılırken; müstehzi bakışları, şaka yollu imaları peşinen göze almış öğrencilerinin anne-babalarına izahat veriyor.
Belli ki Kemal Hoca Galatasaray’ı çok seviyor, Galatasaraylı olmakla iftihar ediyor.  Kemal Hoca üye değil, o sarı-kırmızılı renklerden beslenenlerden hiç değil… Alanlardan değil, verenlerden… Yürekten bağlı Galatasaray’a, imza attığı bir üyelik başvurusu yok.
 
Şimdi soralım, “akşam maç var başkan” diyen üyeden mi fayda var bize yoksa pazar günü okulundaki veli toplantısına Galatasaray eşofmanı ile katılan Kemal Hoca’dan mı?
Benim tarafım belli.. Kemal Hoca yoldaşım olsun, kapı komşum olsun ama üstlendiği mesuliyetin vebaliyle yüzleşmeyen, samimiyetten uzak üyelerle aynı gezegende olmaktan bile rahatsızım.  Galatasaray benim için çizgiyi geçen toptan, transfer dedikodusundan, hafta sonu eğlencesinden veya sosyalleşme vesilesinden ibaret değil çünkü.
 
Sakın üzülme Kemal Hocam, bakacağız bu işin bir hal çaresine…

Galatasaray Model: Quick Checklist for Football Management

Galatasaray Spor Kulübü başkanı Sayın Dursun Özbek, sık sık “varsa projeniz getirin, herkese kapım açık” diyerek üyelere çağrıda bulunuyor.  Uzmanlık alanım olmayan bir konuda kendisine proje sunmak biraz iddialı olur ama Florya’daki futbol yönetiminde üst üste gelen hatalar ve göz göre göre düşülen tuzaklar konuyla ilgili herkese serbest yorum yapma cesareti aşılayacak hale geldi.

Yine de çizmeyi aşmadan, futbola dair master plan oluşumunda zerre-i miskal katkısı olmasını umarak bir liste hazırladım.  Denenmişleri biliyoruz, eksikleri görüyoruz, dünyadaki örnekleri göz önünde bulundurarak herkesin bildiği “yeni şeyler” söylemek lazım.. Belki de tüm yollar Roma’ya çıkmıyordur, belki ciğeri yandığı için hariçten gazel okuyanların sesi bu kez işitilir ve takdir görür.

Galatasaray’a her yıl sürekli anılacak değil, sayıları hafızayı zorladığından tarihleri karıştırılacak başarılar gerektiğini bilerek ve elbette 2000 yılı UEFA Kupası zaferini yad ederek, 17 Mayıs 2017’den ilhamla 17 maddelik öneriler şu şekilde derlenmiştir:

1- U17 UEFA Avrupa futbol şampiyonasında yarı final oynayan U-17 milli futbol takımında Galatasaray forması giyen 6 oyuncumuz var.  Turnuva sonrası yurda dönüşlerinde bu evlatlarımızı ve hatta takım arkadaşlarını da kamuoyu nezdinde taltif edin, şımarmalarına sebep olmayacak biçimde ödüllendirmek de düşünülebilir. Yaz tatili dönüşünde ise bu altılıyı futbol görgü ve kültürlerinin gelişeceği ve forma şansı bulacakları kaliteli liglerden birinde gençlere değer veren Avrupalı kulüplere kiralayın.  İki yıl sonrasında geri döndüklerinde 19 yaşında ve Avrupa tedrisatından geçmiş Galatasaraylı bir omurgamız olur.  Okul durumu veya ailevi sebeplerle yurt dışına gitmeyi tercih etmeyenleri de A takımın müstakbel 24 kişilik kadrosu için mercek altına alın.

 
2- Altyapıdaki teknik kadroların yeterliliklerini profesyonel olarak analiz ettirin ama en güzeli altyapının başına Jan Olde Riekerink’in çok ötesinde yetkin bir yabancı koordinatör getirin.  
Doğru bir Alman tercih ederseniz plan, disiplin ve Almanya’daki Türk gençlerine erişim olanağı elde edersiniz.  
Doğru bir Fransız getirirseniz, frankofon Avrupa ve Afrika’da Fransızca konuşulan ülkelerdeki yetenekli gençlere ulaşma şansınız olur.  Farklı isimler detayına girersek, Güney Afrika’yı mesken tutan Muhsin Ertuğral hocadan belli süreyle istifade edilebilir.  Sıfırdan kurduğu kulüple Romanya şampiyonu olan efsanemiz Gheorghe HAGI ile mutlaka istişare edilmelidir.  Bizim gençlerimiz Viitorul Constanta’ya kiralanabilir ya da HAGI tedrisatından geçmiş gençlerin öncelikli satın alma hakkı yıllık belli bir bedel karşılığı   alınabilir.  
Mesela bu yıl UEFA Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynayan Monaco mucize sayılmamalıdır zira doğru planlamanın eseridir bu başarı.  Monaco’da kadro mühendisliğini üstlenen yetenek avcısı (talent-spotter) Luis Campos kısa süre önce ayda 40.000 Euro maaşla Fransa’nın Lille kulübüne geçti ve geçer geçmez 23 yaş altı yedi oyuncuyu yeni kulübünün kadrosuna kattı.  Şu anda Lille kulübünde çılgın Arjantinli teknik direktör Marcelo Bielsa ve Portekizli Luis Campos kafa kafaya vermiş durumdalar.  Çok değil iki sezon sonra Monaco, Olympique Lyon ve PSG’yi geçip Lille Fransa Ligue 1 şampiyonu olursa şaşırmayın. Luis Campos son kulübü Monaco’ya madden ne kazandırmıştır diye merak edenler, şu an Manchester United forması giyen ve yeni Thierry Henry olarak lanse edilen 22 yaşındaki Anthony Martial ismini ve kariyerini araştırmalıdırlar. Organizasyonlar arası işbirliği bazında da Belçika, Hollanda ve Kuzey Avrupa’da kulüp satın alamasak bile, bir veya iki kulüple yetiştirici kulüp anlaşması da yapabiliriz. 
 
3- Kemerburgaz tesisine geçmemizi beklemeden, Florya’daki çim sahaların bakımını lütfen eksiksiz şekilde tamamlayın.
 
4- Mevcut kadromuzdan 31 Mayıs 2017 itibariyle sözleşmesi sona eren hiçbir oyuncuya yeni kontrat teklif etmeyin.  Takımda huzursuzluk çıkaran, gruplaşma yoluyla iktidar mücadelesi veren, Galatasaray’ın başarısından ziyade kendi piyasasını gözeten, yetersiz performansına mükemmel mazeretler üreten ve soyunma odasının sırlarını dışarı üfüren kim varsa delilleriyle birlikte tespit ettikten sonra ya satın, ya kiralayın ya da süresiz kadro dışı bırakın.  Sıfırdan kadro kuramayacağımıza göre, çürük elmaları ayıklamak şarttır, kaçınılmazdır.  Kalan elmalara da iyi bir ders olacaktır.
 
5- FIFA & UEFA & TFF normlarına uyumlu ceza-ödül yönetmeliğini tüm takıma açıkça izah edin. Yerli oyunculara Türkçe, yabancı oyunculara hem ana dillerinde – hem İngilizce olarak bu yönetmeliği imzalatın, varsa menajerlerinin de parafını alın.
 
6- Bundan böyle T.C. pasaportu taşıyan ve yerli statüsünde oynayacak tüm futbolcularla Türk Lirası (TL) üzerinden kontrat yapın.  Bu öneri aynı zamanda UEFA’nın Galatasaray’a verdiği 1 yıllık müsabakalardan men cezasının 2 Mart 2016 tarihli gerekçeli kararında kulübümüze tavsiye olarak yer almaktadır.
 
7- Yapacağınız tüm yeni kontratları brüt ücret üzerinden yapın.  Yerli ya da yabancı futbolcular, tıpkı Avrupa’da olduğu gibi kazançları üzerinden tahakkuk edecek her türlü vergiyi diğer mükellefler gibi ceplerinden ödesinler.
 
8- 30 yaş üzeri futbolculara bonservis ödemeyin, tercihen son durağı Galatasaray olacak oyunculardan uzak durun.  En ideali, 28 yaşın üzerinde hiçbir futbolcuyla ilgilenmeyin.
 
9- Bir önceki sezon oynadığı kulüpte sakatlık + ceza nedeniyle toplam müsabakaların %25 ve daha fazlasında forma giyememiş oyuncuları transfer etmeyin.  Tüm takımı da uzun süreli sakatlık riskini kapsayacak klozlar dahilinde sigortalamak için farklı kuruluşlardan fiyat teklifleri alın.
 
10- Scouting çalışmanızı tanıdık menajerler portföyü üzerinden değil, dünya genelindeki nitelikli futbolcular üzerinden gerçekleştirin.  Önerilen değil, seçtiğiniz futbolcularla temas kurun. Galatasaray Spor Kulübü’ndeki mevcut scout ekibinin yönlendirmeleri kulübe kazanç olarak dönüyorsa onlara bonus verin, tamamen isabetsiz tavsiyeler veriyorlarsa farklı çözümler arayın. Örneğin dünyada farklı kulüpler için tarama faaliyeti yürüten profesyonel şirketler var, onlardan süreli hizmet alınabilir.
 
11- Galatasaray’ı geçmiş yıllarda zarara uğratmış oyuncu simsarları ile asla tekrar çalışmayın.  Takım içinde tek bir menajerin 4-5 futbolcusu olmamasına dikkat edin, menajerlerin akıl oyunlarına kapılmamanın bir yolu da budur.  “Biz almazsak Beşiktaş alır, biz imzalamazsak Fenerbahçe kapar” ve benzeri cümlelere kanıp çizginizi bozmayın.  Kadromuza katabileceğimiz yüzlerce futbolcu bulunur ama GALATASARAY bir tanedir.
 
12- (Yıllık ücret x kontrat süresi) x en az %10 kolaycılığı üzerinden yüksek menajerlik ücretleri ödemeyin.  Galatasaray’ı gönül rahatlığıyla tercih eden oyuncu, menajerinin çıkaracağı maddi pürüz yüzünden gelmemezlik etmez.  Gelmiyorsa da, kendi takdiridir.
 
13- Takımın toplam yıllık maliyetini 45 milyon Euro civarına indirin ve NBA benzeri salary cap uygulaması getirin.  Örneğin “üstün başarı ödülleri hariç, bir futbolcu yılda maksimum 2,5 milyon Euro gelir elde eder”   Şu an kadroda olup bu barajın üzerinde kalanlara da, olası kontrat yenilemede kuralın onlar için de geçerli olacağını bildirin. 
 
14- Teknik direktör Igor TUDOR ile yola devam edilecekse kendisine 2017-2018 sezonunun tamamında çalışacağınızın güvencesini verin, takıma teknik patronun tartışmasız TUDOR olduğunu bildirin ve asla sözünüzden dönmeyin
 
15- Eğer Florya’nın futbol aklı Cenk ERGÜN ise ve kendisinin üzerine deneyimli bir sportif direktör getirilmeyecekse, Cenk’e bütçeyi ve hedefleri verin, ondan sonra da asla işine karışmayın. Disiplini sağlamak, takımdan performans almak sportif direktör ve teknik kadronun işi olmalıdır.  Bu riskli bir hamledir ama Florya’daki her işe karışan yönetici profiliyle başarısızlık garanti olduğundan, kabul edilebilir risk kategorisindedir.
 
16- 2017-2018 futbol sezonu için Ali Sami YEN Stadyumu’ndaki kombine fiyatlarını olabildiğince makul tutmaya gayret edin.
 
17- Futbola dair tüm kararlarınızı, Galatasaray’ın SAYGIN İŞVEREN & KARİYER FIRSATI olması hedefini gözeterek alın.  Krampon giyen profesyonelleri formanın önündeki arma için savaşan sporcular haline getirmek yöneticilik sanatıdır, formanın arkasındaki isimlerin unutulmaması için onları hayatlarında şahit olmadıkları yoğunlukta onurlandıracak olan da Galatasaray taraftarıdır.
 
TRANSFER EDİLECEK SPORCULARDA KONTROL PARAMETRELERİ
 
 
– Piyasa değeri  (oyuncunun Avrupa pazarındaki ortalama ederi nedir, Türkiye’ye getirmek için üzerine konacak makul % mark-up ne olabilir?)
– Bonservis bedeli  (oyuncu daha önce maksimum hangi bedelle kulüpler arasında el değiştirmiştir? mevcut kulübünden serbestiyet kazanıp free agent olması için ne kadar süre kalmıştır?)
– Kontrat süresi  (yönetim kurulları görev dönemlerini çok aşan kontratlar yapmamalı, sözleşmelere + x YIL opsiyonu koymalıdır)
– Yıllık ücret  ( fayda/maliyet analizi iyi yapılmalı, yüksek garanti maaşlar yerine maç başına primle dengelenmiş benefit paketleri önermelidir )
 
– Yaşı
– Yeteneği ve oyun stili
– Kulüp kariyeri
– Milli Takım geçmişi
– Hangi ülkede yetiştiği
– Kaç kulüp değiştirdiği
– Hangi teknik adamlarla çalıştığı
– Fiziksel özellikleri
– Sakatlık geçmişi ve diğer sağlık sorunları
– Disiplin sorunları
– Takım kimyasına uyumu
– Aile hayatı ve sosyal alışkanlıkları
– Sigara, alkol, uyuşturucu, kumar, hızlı gece hayatı gibi sporcuya yakışmayan defolara olan mesafesi
Yukarıdaki satırların spor yönetimine meraklı bir amatörün acemi denemesi olarak kabul edilmesini rica ederim.  Galatasaraylıların katkısıyla Türkiye’nin en güçlü spor markası elbette en iyisini bulacak ve ismini yedi düvele yine ve tekrar ezberletecektir.

Derindeki gerçekle yüzleşme

Son yıllarda Galatasaraylıların canını çok sıkan, kulübün itibarını zedeleyen, deyim yerindeyse bizi elalemin diline düşüren birkaç olay hatırlayalım mı beraber ?

Seçtiğim örnekler şunlar:

 ·         Gemiye yüklenip yola çıkan portatif stadyum açıklaması
·         Dalavereci Sahip Som’a kaptırılan para
·         Franck Ribéry’nin elden kaçırılması ve sonrasında yaşananlar
·         Cemal Nalga’nın Tufan Ersöz formasıyla sahaya çıkarılması utancı
·         15 Ocak 2011 stad açılışı rezaleti
·         Her türlü federasyon seçiminde yanlış atlara oynama becerimiz
·     Yetenekli olduğu zannedilen yetersiz basketbolcu İlkan Karaman’ın FB Ülker’e kaptırılması
·         Bruno Heiderscheid dosyası
·         Dekolte avukat Ayşegül skandalı
·         Izet Hajrovic’in elimizden kaçması
·         “Cemaat Aziz Yıldırım’dan 50 milyon USD istemiş, şike dosyası kumpas”  diyen hukukçu başkanımızın ifadeye çağrılması
·         Kevin Grosskreutz transferinde unutulan imza
Bunları bir kenara koyalım ve dönelim bizde şu an neyin “eksik” olduğunu düşünüyor standart bir üye ya da ortalama bir taraftar ?
Aklıma ilk gelen cümleler şunlar:
·         “Şöyle kenarda bir 50 milyon Euro olsaydı düze çıkardık…”
·         “Bize Ibrahimovic lazım, bir de Maxi Pereira..”
·         “Stadyumun yanına salon yapılsın bu sene..”
·         “Ada sosyal tesis olmalıdır..”
·         “Carlos Arroyo’nun boşluğu doldurulamadı, Huertas gelsin..”
·         “Bu iş Hamza hocayla olmaz, takım top oynamıyor..”
 
Diyelim ki Florya’da gizli bir kasada 50 milyon Euro bulduk, o parayla Ibrahimovic, Maxi Pereira ve Marcelinho Huertas’ı getirdik, Mehmet Özbek bize 12.000 kişilik salon yaptı hediye etti, Bay Koçarslan’ı kapının önüne koyduk ve adayı yeniden havlularımızla fethettik, Hamza Hoca da istifa etti, yerine mesela Carlo Ancelotti geldi – malum İtalyan hoca bizde gelenek oldu son yıllarda 🙂
Yüzbinlerce insan aniden mutlu oldu, manşetlerde hep bahar havası 🙂
 
Soruyu şöyle sorsak Galatasaraylılara:
Bu mutlu senaryo zincirleme gerçekleşince başta saydığım büyük hatalar, skandallar, rezaletlerin bir daha yaşanması da otomatikman önlenecek midir? 
Cevap:  HAYIR…
Demek ki asıl sorunumuz 50 milyon Euro yedek akçe bulamamak, Zlatan Ibrahimovic’e parçalı forma giydirememek veya Ada’nın kira getirisinden vazgeçmek ya da vazgeçememek değilmiş.  
Dilimize dolanan günlük mevzular derindeki gerçeği saklıyormuş.
Başta saydığım itibar zedeleyen, moral bozan, insanları Galatasaray’dan soğutan ve son tahlilde bizi her türlü zarara uğratan olayların ilacı kaynak bulmak, borç almak, para harcamak değildir, değildi de.
 
Şu dört unsur sağlam bir şekilde olsaydı eğer:
– KURUMSAL HAFIZA
– KURALLARA RİAYET
– PLANLAMA
– İLETİŞİM BECERİSİ
Bunların çoğu yaşanmayacaktı.
Bu kulübün yazdığı başarı hikayeleri kadar, imza attığı olumsuzlukları hatırlayan bir KURUMSAL HAFIZA olsaydı, bundan istifade etmeyi bilen ve içinde yetişerek gelen insanlar yönetici olsaydı,
Her şeyin bir istisnasının bulunduğu kulübümüzde, kimin darılıp güceneceğini düşünmeden net KURALLAR konsaydı ve bunlara kat’i suretle RİAYET edilmesi konsensüs haline gelseydi,
Karar almadan önce, harekete geçmeden evvel, içinde bulunulan ortamı, fırsatları ve riskleri doğru okuyan bir PLANLAMA refleksi geliştirilseydi,
Yaptıklarımızı, yap(a)madıklarımızı, kararlarımızı, ilkelerimizi, vazgeçişlerimizi, ülkede ve dünyada olan biteni nasıl okuduğumuzu, spor kamuoyuna ve tüm topluma ne önerdiğimizi doğru, etkin, samimi ve tutarlı biçimde aktaracak İLETİŞİM BECERİMİZ olsaydı,
Tansiyonumuzu fırlatan, gece bizi uyutmayan, maddi-manevi zarar görmemize sebep olan bu olayların çoğu yaşanmaz ya da ucuz atlatılabilirdi.
Galatasaray SPOR Kulübü’nün öncelikli sorunu para değildir, akçeli işler de değildir.   
Spor Kulübü üyesi olduğunu fark etmeyenler ile spor kulübü yönettiklerini çözemeyenlerdir.
Sorumluluk hissetmeyenler, yıllardır orada duran sorunları inkar edenler, ezberini terk etmeyerek çözüm bulma gayreti göstermeyenlerdir.
Bunun yarattığı duygusal tahribatı ve uzaklaşmayı bir taraftarımızın (aynı zamanda velinimetimiz olan bir müşterinin) ifadesiyle nakledeyim, sözü bağlamış olalım.
GALATASARAY için BİZİM kadar üzülmeyen adamlar, bizi üzecek adamları seçiyor ve elden bir şey gelmiyor