KAN ve ALTIN

Fransızların sarı-kırmızıyı betimlerken kullandıkları ifadelerden biri “sang et or” 

Dilimize çevirirsek KAN ve ALTIN
Mesela Ligue 1 kulüplerinden RC Lens ya da Katalanlardan bahsederken kullanırlar bunu, sang et or…
 
 
20 Ocak 2018 cumartesi günü (yarın) Galatasaray Spor Kulübü’nde olağanüstü seçim var.  Mevcut tüzük hükümleri zorlanarak, tek bir kişinin iradesiyle alınmış ve halen izah edilememiş bir kararın neticesi bu seçim.
 
Bahsettiğimiz kişi kulüp başkanı Sayın Dursun ÖZBEK
 
Dursun başkan seçim kararını açıklamaya çalışırken zorlanıyor, zorlandıkça daha sansürsüz konuşuyor ve adeta cümlelerinden KAN damlıyor.  6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa atıfta bulunarak diyor ki:
 
Mayıs 2018’de şampiyon olmak zorundayız. Sportif A.Ş. kar etmeli, Altın hisse kaybı kulübe ihanetten başka bir şey değil” 
 
Daha dün söylemiş bunları üstelik     http://www.milliyet.com.tr/galatasaray-a-ihanet-olur–galatasaray-2592971-skorerhaber/
 
SPK Kanunu 2012 yılı Aralık ayında kabul edildi.  Madde 28/2 gereği beş yıl üst üste dönem zararı eden halka açık ortaklıklarda temsile dair imtiyazlar ortadan kalkıyor.
Kanun 2012’nin son ayında yürürlüğe girdi. Futbol şirketimiz GSRAY Sportif A.Ş’de mali yıl 1 Haziran’da başlıyor, bir sonraki yılın 31 Mayıs’ında sona eriyor.
Hatırlıyoruz ki  Prof.Dr. Duygun Yarsuvat başkan seçilerek 28 Ekim 2014‘te, onun mali işlerden sorumlu başkan yardımcısı Dursun Aydın Özbek kulüp başkanı sıfatıyla 10 Haziran 2015‘te mazbata almışlardı.   Geliniz şimdi kanunun öngördüğü kesintisiz 5 yıllık süreyi kapsayan yıllara ve o dönemlerin yönetimlerine kısaca bakalım.  
 
2013-2014 – – Ünal AYSAL
2014-2015 – – AYSAL – YARSUVAT & Özbek
2015-2016 – – Dursun ÖZBEK
2016-2017 – – Dursun ÖZBEK
2017-2018 – – Dursun ÖZBEK
 
Tablo çok net.
Eğer Dursun başkanın dediği gibi bu yıl da zarar etmenin neticesi İHANET ise, ihanetin ihalesi Dursun başkana kalacak.   Elbette ne Ünal Aysal, ne Duygun Hoca, ne Dursun başkan mükemmel bir finansal tablo devralmadılar ve kendilerinden öncekilerin yükünü taşıdılar. Maalesef kurumlarda devamlılık bizde şöyle tecelli ediyor: “dertlerimi zincir yaptım birbirine ekliyorum
Peki SARI liste kazanırsa ihale kime kalır? 20 Ocak günü Mustafa Cengiz seçilirse kimse onu suçlamaya yeltenmesin zira 5 yıllık sürenin sadece dört ayında görev yapacak.  Dursun Özbek ise 5 yıllık dönemin %80’inde dolaylı ya da doğrudan söz sahibidir, bu değişmez.  İyisi de, kötüsü de onunla anılacaktır.
 
Çok değil 50 gün önce takvimler kışı gösterirken bizde mevsim bahardı, Dursun başkanımız Galatasaray’a ALTIN çağını yaşatacağından bahsediyordu.  
 
https://www.fotomac.com.tr/galatasaray/2017/12/01/altin-cagi-yasayacagiz
 
İster istemez aklına takılıyor insanın, ALTIN çağ nasıl olacak, kimler bizi taşıyacak El Dorado‘ya?
 
– Kerameti kendinden menkul Serdar Güzelaydın mı ?
– Başkanın medyadaki imajını parlatmak için kulüpte mesai harcayan gazeteci İbrahim Seten mi ?
– “Devletle işlerimiz var, maalesef istifa edemeyeceğiz” diyen Nasuhi Sezgin mi ?
– Basketbol şubesini enkaza çeviren, görevinden istifa eden ama koltuktan istifade etmeyi sürdüren Can Topsakal mı ?
– Bugünlerde Galatasaray’dan uzak durduğunu gördüğüm ve bu hususta takdirimi kazanan Mehmet Özbek mi ?
-Galatasaray’ın bugünlere gelmesinde büyük vebali olan siyaset esnafı, oy avcıları, kongre simsarları, çıkar grupları mı ???
 
Yazının finaline gelirken kafamdaki pikabın iğnesi bir şarkı seçti kendince, 1970’lerin ortasında İskender Doğan’ın meşhur ettiği “Kan ve Gül” 
 
Sarı liste dört ay sonra seçime gideceğini kesin olarak taahhüt ediyor, eğer beklediğiniz performansı gösteremezler ise gülün dikeni elinize batmış olur, canınız sıkılır, siz de sarı gülü Mayıs 2018’de kenara bırakırsınız.
Kırmızı liste kazanır ve 2,5 yıllık Dursun Özbek performansını aynen devam ettirirse, ALTIN çağ hayalleri kuran kulüp 3 yıla kalmaz KAN kaybından mazallah komaya girebilir.
 
Peki hangi rengi seçelim, onu elbet Galatasaraylılar tayin edecek ama ben en kötü seçeneği baştan söyleyim.
 
SEÇİME KATILMAMAK, OY VERMEMEK en berbat seçenektir.  Galatasaray’ın ekmeğine KAN doğrarsınız, vebalini taşıyamaz da yerle yeksan olursunuz.
 
Biliyorum çoğunuz yorgun, bezgin, kırgın hatta küskün ama gün kapris yapıp uzak durmanın günü değildir.  Güneş doğana dek, tek bir mum bile karanlığın rakibidir.  Vereceğiniz o bir oy, şafağın sökmek üzere olduğunun ilk müjdecisi olabilir.  Hür iradenizle, aklınız, vicdanınız ve sarı-kırmızıya olan aşkınızla koşun sandığa !
Yarın Mektebimizde görüşmek üzere…

İki yanılgı ve bir tehlike

Türkiye’de “futboldan hiç anlamam” diyen küçük ve samimi bir azınlığı kenarda tutarsak, tek aktivitesi televizyondan yansıyan yeşil çime bakmak olanlar bile futboldan anlar hatta büyük çoğunluk bu işin uzmanlığına da yelken açmıştır.
Bu yazımızda iki beylik cümleden, iki sabit fikirden, iki ezberden doğan iki yanılgıyı farklı örneklerle ele alacağız.
Money ball
YANILGI 1
Futbolda çok para var
Endüstriyel bir temaşaya dönüşen profesyonel futbolda büyük para döndüğü doğru ama Türkiye’de özenilen Premier League ya da BundesLiga’nın sadece sahne önü dikkate alınıyor.
Emek, planlama, strateji ve kuralların hakimiyeti es geçiliyor.  Taraftarın sadakati, seyir kültürü, futbol geleneği, ülkelerin ekonomik gücü, kişi başına düşen gelir ve satınalma davranışı, global marka değerinin getirisi kendiliğinden yazılmış başarı hikayesi gibi okunuyor.
Bizim Süper Lig’in ilk yarısında 18 takımın maçlarını toplam 1 milyon 182 bin seyirci izlemiş, 19 milyon TL ciro gerçekleşmiş.   Ciroya kombine gelirleri dahil değil.
Düğün Dernek 2 isimli sinema filmi insanları güldürmek için yola çıkmış, sadece 3 haftada 4,7 milyon kişi tarafından izlenmiş, 54 milyon TL ciro yapmış.
Sinema futboldan daha mı popüler yoksa sinema salonları stadyumlardan daha mı konforlu ?
Yorum sizlerin..
Money Premier League
YANILGI 2
Futbolda para yoksa başarı da olmaz, zaferler satın alınmalıdır
Eğer başarının tek kriteri devasa bütçeler ve pahalı transferler olsaydı, tüm ülkelerde lig sıralamaları bütçeye göre yapılırdı.  Topun yuvarlak oluşu, takım kimyası, teknik adam becerisi, anlık performanslar, taraftar desteği tamamen önemsiz kabul edilmeliydi.
Misal, 2000 yılında UEFA Kupası’nı Arsenal FC kazanmalıydı, finaldeki rakibi de Leeds United olmalıydı!
Paraya para demeyen Manchester City iki gün önce, Premier League lideri Leicester City’e kendi evinde 1-3 yenildi.
25 lig haftası sonunda 53 puanlı lider Leicester City, dördüncü sıradaki Manchester City’nin 6 puan önünde şu an.
Bu yaz Manchester City Liverpool’dan Raheem Sterling’i 49 milyon pound’a transfer etti, “paraya para dememek” derken şakası yok yani.
Deplasmanda kazanan lider takımın ilk 11’ine Leicester City kulübünün ödediği toplam bonservis 22,25 milyon pound imiş.  Pound bize yabancı, Euro’ya çevirelim, yaklaşık 29 milyon Euro
Şimdi de bu meblağı sarı-kırmızı bonservislere dönüştürelim.
Amrabat + Bruma + Chedjou = Leicester City Starting 11
Yorum yine sizlerin..
İKİ YANILGIYLA İLGİSİZ TEHLİKE NEDİR ?
Galatasaray Sportif A.Ş. başkalarının kontrolüne geçebilir
Sayın Dursun Özbek yıllardır dikkat çektiğimiz Financial Fair-Play tehlikesinin gerçekliğini en yakından hisseden kişi olarak frene basıp arabayı şeridinde tutmaya çalışıyor.
Gelinen nokta, onun ve yönetiminin günahı değil.  Onlar kucaklarında bu bombayı bulacaklarını biliyorlardı, belki fitilinin bu kadar kısa olduğunu hesaplamamışlardı.
Yalnız, sayın başkan sürekli olarak zararı 10 milyon Euro’da tutma hedefinden bahsediyor.  UEFA açısından bakarsanız bu iyiye gidiştir, hafifletici sebeptir ancak bir de halka açık anonim şirket olmamız gerçeği var.
SPK kanunun 28 maddesinin II.fıkrası diyor ki:
“…mevzuata uygun olarak hazırlanmış finansal tablolarına göre üst üste beş yıl dönem zararı eden halka açık ortaklıklarda, oy hakkına ve yönetim kurulunda temsil edilmeye ilişkin imtiyazlar Kurul kararı ile kalkar
İki sene daha 10 milyon Euro zarar edilirse UEFA Galatasaray’a “aferin” derken, SPK “game over” diyebilir.
UEFA nezdinde “break even deficit” olarak tariflenen zarar sınırlamasını, ülke içinde faaliyet karı ya da bütçe fazlasına dönüştürmek zorunda Galatasaray ve bunu muhtemelen UEFA müsabakalarından men edilmiş haliyle başarmak zorunda.
Mission Impossible” serisini izlemiş miydiniz ??
Serinin son filmi yakında, Galatasaray’da !
Mission impossible

1..2.. .. 10… hakem sayıyor !

Futbolun çürüdüğü, futbolseverlerin artık spora benzemeyen bu oyundan soğuduğu, 2000 ve sonrası doğan yeni neslin futbola uzaktan baktığı bir dönemdeyiz.  Kar-zarar hesabı yapmayan mutlu başkanlar, etkisiz yönetimler, ilgisiz & duyarsız kulüp üyeleri, gerçekleri bilmediklerinden transfer müptelasına dönüşen taraftarlar sayesinde buralara kadar gelindi.
 Boxing Referee
Sonbaharı andıran futbol ikliminden, Galatasaray’a dair birkaç bilgi paylaşalım ve hatırlayalım dilerseniz:
1-      Önceki 180 dakikada tek gol atamamış rakibi Osmanlıspor’dan 50 dakikada üç gol yiyen takımımıza sadece maç başı primi olarak yaklaşık 693 bin TL ödenmiştir.  Galatasaray puan alamadığı Süper Lig deplasman maçından gelir elde edememiştir.  Maç başı primlerinin Galatasaray’ın elde ettiği gelire göre düzenlenmesi gerekir, eğer takım 0 puan almışsa, oyuncuların maç başı hak edişi de sıfır olmalıdır.
2-      “BJK gibi Feda demeyeceğiz” yaklaşımı, “biz oyuncularımızla bunun pazarlığını yapacak noktada değiliz” diye anlaşılmalıdır.  Oysa Trabzonspor başkanlığına yeni seçilen ve batık bir kulüp devralan Muharrem Usta, takımının yıllık maaş yükünü 130 milyon TL’den 75 milyon TL’ye indirmeyi başarmıştır.  Oyuncularla varılan anlaşma gereği revize edilen sözleşmelerle bu gerçekleştirilmiştir.
3-      Denk bütçe takıntısıyla hareket eden ve başarılı görünen Medipol Başakşehir, 700 bin Euro’ya bir sene önce transfer ettiği 26 yaşındaki Senegalli oyuncu Stéphane Badji’yi (2.5 milyon Euro + bir sonraki satışından %20 pay) karşılığında iki gün önce RSC Anderlecht’e satmıştır.   Bilindiği üzere Anderlecht, Katar veya Çin kulübü değil, futbol geleneği olan bir Belçika ekibidir.  Galatasaray’ın değerini bir senede dörde katladığı yabancı futbolcu hatırlıyor muyuz ?
4-      Profesyonel futbolu yöneten Galatasaray Sportif A.Ş.’nin son 6 aylık mali performans verileri 19 Ocak 2016’da kap.gov.tr üzerinden kamuoyu ile paylaşıldı.
Buna göre;
  • Şirketimizin öz kaynakları EKSİ 155 milyon TL’dir.
  • Kısa vadeli yükümlülükleri (borçları) 600 milyon TL’dir.
  • Sportif A.Ş. son 6 ayda 32 milyon TL faiz ve finansman gideri ödemiştir.
  • Son 6 aylık dönem zararı  52,2 milyon TL’dir.
 http://kap.gov.tr/bildirim-sorgulari/bildirim-detayi.aspx?id=499982
5-      Diğer ezeli rakipleriyle birlikte, Galatasaray Sportif A.Ş. de TTK md. 376 kapsamındadır.  (sermayenin kaybı ve borca batık olma durumu)   Şirket hakkındaki bağımsız denetçi görüşü: “sürekliliğin devamına ilişkin ciddi şüpheler uyandıracak önemli belirsizliklerin mevcudiyeti” yönündedir.
6-      6362 sayılı SPK Kanunu’nun 28.maddesi halka açık şirketlerdeki imtiyazlı payların durumunu düzenler.  Bu maddeye göre 5 dönem üst üste zarar eden şirketlerde her türlü imtiyazlı hak kaybolur, bu gidişat tam terse çevrilemezse Sportif A.Ş. kulübün kontrolünden çıkabilir.
7-      Tüm bu vaziyet yıllardan beri bilinmekte ve bazı sıkıcı insanlar tarafından sürekli dile getirilmektedir.  Buna rağmen Sayın Dursun Özbek Ekim 2014’de başkan yardımcısı olarak ilk kez göreve geldiğinde, mali tablolara şaşırdığını söylemiştir (Ocak 2016 basın haberi)   Şaşılacak ne olduğunu anlamak mümkün olmadığından, kulüpten biraz uzak geçen yıllarda olup bitene yakın olmamakla belki açıklanabilir.
8-      Yine Sayın Dursun Özbek Ocak 2016 ara transfer harekatının “zınk” diye durmasını, UEFA mektubuna bağlamıştır.  Dün katıldığı bir radyo programında UEFA’dan gelebilecek cezanın muhteviyatı sorulduğunda “mektubu alınca farkına vardık, bilmiyorduk, sürpriz oldu” benzeri ifadeler kullanmıştır.   Oysa UEFA’nın FFP kapsamında öngördüğü cezalar çok önceden bellidir, daha önce bu konuda uyarı niteliğinde 200 bin Euro ceza ödemiş ve üzerine Ünal Aysal döneminde bir dolu söz vermiş kulübün kurtulması mümkün görünmemektedir.
9-      Elbette Galatasaray’da transfer bitmez.  Geçtiğimiz ay Ryan DONK ve Martin LINNES Florya mesailerine başlamışlardır.  İki oyuncunun kontrat sürelerine yayılmış toplam maliyeti 11.575.000 Euro’dur.  Bu rakama maç başı primleri dahil değildir.  Kadromuzda ve/veya bordromuzda yer işgal eden faydasız oyunculardan Jem Paul Karacan, Oğuzhan Kayar, Lucas Ontivero başka kulüplere kiralanmıştır.  Bu üç oyuncudan tek kuruş kiralama geliri elde edilemeyecektir.
Donk Linnes
10-   Yukarıdaki verilerin hiç biri Galatasaray Spor Kulübü Derneği’ne ait değildir, futbolu yöneten şirketimiz Sportif A.Ş. kulüp üyelerinin kontrolü dışındadır, konsolide mali tablomuz çok daha vahimdir.  Korkarım ki faturası da bazı amatör şubelere çıkartılacaktır zira spor kulübü yönetenler futbol dışındaki branşları “külfet” olarak gördüklerini hiç çekinmeden dile getirebilmektedirler !