Derindeki gerçekle yüzleşme

Son yıllarda Galatasaraylıların canını çok sıkan, kulübün itibarını zedeleyen, deyim yerindeyse bizi elalemin diline düşüren birkaç olay hatırlayalım mı beraber ?

Seçtiğim örnekler şunlar:

 ·         Gemiye yüklenip yola çıkan portatif stadyum açıklaması
·         Dalavereci Sahip Som’a kaptırılan para
·         Franck Ribéry’nin elden kaçırılması ve sonrasında yaşananlar
·         Cemal Nalga’nın Tufan Ersöz formasıyla sahaya çıkarılması utancı
·         15 Ocak 2011 stad açılışı rezaleti
·         Her türlü federasyon seçiminde yanlış atlara oynama becerimiz
·     Yetenekli olduğu zannedilen yetersiz basketbolcu İlkan Karaman’ın FB Ülker’e kaptırılması
·         Bruno Heiderscheid dosyası
·         Dekolte avukat Ayşegül skandalı
·         Izet Hajrovic’in elimizden kaçması
·         “Cemaat Aziz Yıldırım’dan 50 milyon USD istemiş, şike dosyası kumpas”  diyen hukukçu başkanımızın ifadeye çağrılması
·         Kevin Grosskreutz transferinde unutulan imza
Bunları bir kenara koyalım ve dönelim bizde şu an neyin “eksik” olduğunu düşünüyor standart bir üye ya da ortalama bir taraftar ?
Aklıma ilk gelen cümleler şunlar:
·         “Şöyle kenarda bir 50 milyon Euro olsaydı düze çıkardık…”
·         “Bize Ibrahimovic lazım, bir de Maxi Pereira..”
·         “Stadyumun yanına salon yapılsın bu sene..”
·         “Ada sosyal tesis olmalıdır..”
·         “Carlos Arroyo’nun boşluğu doldurulamadı, Huertas gelsin..”
·         “Bu iş Hamza hocayla olmaz, takım top oynamıyor..”
 
Diyelim ki Florya’da gizli bir kasada 50 milyon Euro bulduk, o parayla Ibrahimovic, Maxi Pereira ve Marcelinho Huertas’ı getirdik, Mehmet Özbek bize 12.000 kişilik salon yaptı hediye etti, Bay Koçarslan’ı kapının önüne koyduk ve adayı yeniden havlularımızla fethettik, Hamza Hoca da istifa etti, yerine mesela Carlo Ancelotti geldi – malum İtalyan hoca bizde gelenek oldu son yıllarda 🙂
Yüzbinlerce insan aniden mutlu oldu, manşetlerde hep bahar havası 🙂
 
Soruyu şöyle sorsak Galatasaraylılara:
Bu mutlu senaryo zincirleme gerçekleşince başta saydığım büyük hatalar, skandallar, rezaletlerin bir daha yaşanması da otomatikman önlenecek midir? 
Cevap:  HAYIR…
Demek ki asıl sorunumuz 50 milyon Euro yedek akçe bulamamak, Zlatan Ibrahimovic’e parçalı forma giydirememek veya Ada’nın kira getirisinden vazgeçmek ya da vazgeçememek değilmiş.  
Dilimize dolanan günlük mevzular derindeki gerçeği saklıyormuş.
Başta saydığım itibar zedeleyen, moral bozan, insanları Galatasaray’dan soğutan ve son tahlilde bizi her türlü zarara uğratan olayların ilacı kaynak bulmak, borç almak, para harcamak değildir, değildi de.
 
Şu dört unsur sağlam bir şekilde olsaydı eğer:
– KURUMSAL HAFIZA
– KURALLARA RİAYET
– PLANLAMA
– İLETİŞİM BECERİSİ
Bunların çoğu yaşanmayacaktı.
Bu kulübün yazdığı başarı hikayeleri kadar, imza attığı olumsuzlukları hatırlayan bir KURUMSAL HAFIZA olsaydı, bundan istifade etmeyi bilen ve içinde yetişerek gelen insanlar yönetici olsaydı,
Her şeyin bir istisnasının bulunduğu kulübümüzde, kimin darılıp güceneceğini düşünmeden net KURALLAR konsaydı ve bunlara kat’i suretle RİAYET edilmesi konsensüs haline gelseydi,
Karar almadan önce, harekete geçmeden evvel, içinde bulunulan ortamı, fırsatları ve riskleri doğru okuyan bir PLANLAMA refleksi geliştirilseydi,
Yaptıklarımızı, yap(a)madıklarımızı, kararlarımızı, ilkelerimizi, vazgeçişlerimizi, ülkede ve dünyada olan biteni nasıl okuduğumuzu, spor kamuoyuna ve tüm topluma ne önerdiğimizi doğru, etkin, samimi ve tutarlı biçimde aktaracak İLETİŞİM BECERİMİZ olsaydı,
Tansiyonumuzu fırlatan, gece bizi uyutmayan, maddi-manevi zarar görmemize sebep olan bu olayların çoğu yaşanmaz ya da ucuz atlatılabilirdi.
Galatasaray SPOR Kulübü’nün öncelikli sorunu para değildir, akçeli işler de değildir.   
Spor Kulübü üyesi olduğunu fark etmeyenler ile spor kulübü yönettiklerini çözemeyenlerdir.
Sorumluluk hissetmeyenler, yıllardır orada duran sorunları inkar edenler, ezberini terk etmeyerek çözüm bulma gayreti göstermeyenlerdir.
Bunun yarattığı duygusal tahribatı ve uzaklaşmayı bir taraftarımızın (aynı zamanda velinimetimiz olan bir müşterinin) ifadesiyle nakledeyim, sözü bağlamış olalım.
GALATASARAY için BİZİM kadar üzülmeyen adamlar, bizi üzecek adamları seçiyor ve elden bir şey gelmiyor