Futbol üzerinden bir kulübün yakın geleceğini planlamak

Profesyonel futbolda 2019-2020 sezonu sona erdi. Mayıslarda kupa hasadı yapmaya alışık sarı-kırmızılılar, bu temmuz ayında beklediklerini bulamadılar.

Galatasaray  kurduğu kağıt üzerinde pırıltılı kadroya rağmen ligi altıncı sırada tamamladı. Bu başarısızlığın adil oyunun ilkeleri ile uyuşmayan ve kulübümüz dışında oluşmuş sebepleri de var. Hiç saklamadan, göstere göstere belli ettiler ki “üç yıl üst üste şampiyon GALATASARAY” istenmedi. Hakemlerin “hata” ile geçiştirilemeyecek kararları ile ters yüz olduk. Dünyayı alt üst eden salgın sonrası yeniden başlayan ligde Muslera ve Andone sakatlıkları, gol umudu superstar Falcao’nun çölde seraba dönüşmesi, kart cezaları, takımın lige verilen zorunlu arada hiç çalışmamış gibi sahada yetersiz performans vermesi, Sayın Mustafa Cengiz’in yaşadığı bir dizi sağlık sorunu nedeniyle yönetimin dağılması ya da dışarıya dağınık görüntü vermesi de eklenince hani neredeyse Mart ayında %100 garanti gördüğümüz Şampiyonlar Ligi bileti yandı.  Bu vesileyle sayın başkana bir kez daha geçmiş olsun dileklerimizi iletelim, en kısa zamanda mücadele ettiği menhus hastalığı yenmesini diliyoruz.

Her sezonu zirvede tamamlama beklentisi futbolun ruhuna aykırı olsa da, Galatasaray bir kez daha ligi zirvede bitirmeliydi çünkü UEFA Şampiyonlar Ligi gelirine ihtiyacımız var.  Son yıllarda UEFA CL müsabakalarında başarılı olamıyoruz, gruptan çıkmak şöyle dursun çok az puan topluyoruz, ağır yenilgiler de alıyoruz ama 35-40 milyon Euro gelir garantisi hem kâr-zarar hesaplarına hem de kadro maliyetindeki döviz riskine karşı altın anahtar gibiydi. Şimdi denizler ortasında yelkensiz kalma riskini almış durumdayız.

Madem hayat devam ediyor, 2020-21 sezonunu doğru planlamak şart! http://ilkercanalp.com/2017/05/17/galatasaray-model-quick-checklist-for-football-management/ (Üç yıl önce kaleme alındığı halde henüz geçerliliğini yitirmemiş bir futbol yazısı)

Bu planı yaparken de gelenekselleşmiş yönetim zaaflarını, popülizm sancılarını, rating kaygılarını, herkesin gönlünü hoş etme heveslerini bir kenara bırakmak durumundayız. Gayet köşeli, tavizsiz ve bir ustura kadar net ve keskin olmaktır futbolda hiç denenmemiş yönetim modeli! Bu bir tercih de değil üstelik, satranç masasında fazla hamle şansı kalmadı. Aynı oyun anlayışıyla mat olacağımız ve masadan kalkmak zorunda kalacağımız bir sır değil..

Tümdengelim metodunu benimseyip önce takımın maaş bütçesine bakalım. Bugün vergi hariç 55 milyon Euro civarı olan maaş bütçesinin bu yaz maksimum 35 milyon Euro’ya çekilmesi gerekiyor. Bu rakama garanti ücretler, maç başı primleri dahil ancak vergiler hariçtir.  Bu keskin düşüşün mücbir sebepleri şöyle:

  1. Başarıya endeksli Euro bazında gelirden mahrum kalınması
  2. UEFA FFP çerçevesinde yapılan settlement agreement gereği önümüzdeki sezon 1 Euro bile zarar etme lüksü olmaması
  3. Kamu bankalarıyla yapılan kaçınılmaz kredi yapılandırma anlaşmasının dönemsel faiz yükünün ödenme mecburiyeti
  4. Coronavirus nedeniyle spor sektöründeki mali kayıplar, ülke genelinde istihdamda daralma, bireysel satın alma gücünün azalışı ve alternatif gelir modellerinin zora girmesi

UEFA’nın kulüplerin mali performanslarını izlerken kontrol parametrelerinden biri takım bütçesi / toplam gelir rasyosu ve burada kulüplerin %70’i geçmemesi isteniyor (UEFA Club Licensing and Financial Fair Play Regulations-Article 62

Finansal denge konusunda örnek durumdaki Bundesliga kulüplerinde bu oran %50 – %55 aralığında.. Bizim Almanları da geçip, olağanüstü bir dirayetle %40-45 aralığını hedef almamız gerek. Bilançoları sportif başarı beklentisinden arındırılmış şekilde sürekli kâr eder durumda tutmak yegane hedeftir. Alman ya da İngiliz kulüplerinde olmayan “yıllık gelire oranla büyük borç yükünü” çevirebilmenin görünür gelecekte başka çaresi yoktur. Yazımızın konusu olmadığı için taşınmazların değerlendirilmesine, sermaye artışına, negatif öz kaynak açmazındaki şirketlerin alması elzem diğer tedbirlere burada değinilmeyecektir.

Takım bütçesini düşürürken sportif başarı hedefinden vazgeçilemeyeceğine göre birkaç topu aynı anda düşürmeden çeviren jonglör gibi becerikli olmak da şart.  Üstelik bu beceriyi önce Sportif A.Ş. yönetim kurulu sonra da Fatih TERİM hocamızın birlikte sergilemesi gerekiyor.

İlk adım mevcut kadroda yolların ayrılacağı oyuncular sayesinde maaş bütçesinde açılacak yeri hesaplamaktır.  Geride bıraktığımız sezon başlangıcını kerteriz alarak 31 Mayıs 2020’de sözleşmesi biten oyuncularımızı sıralayalım: Selçuk İNAN, Ryan DONK, Yuto NAGATOMO, MARIANO, NZONZI, SERI, Emre MOR, Florin ANDONE, Henry ONYEKURU ve LEMINA

Kiralık oyuncular Nzonzi ve Emre Mor ile yollar çok önce ayrıldı. Kaptan Selçuk İnan futbolu bıraktı. Mariano ve Nagatomo duygusal biçimde veda ettiler.  Kiralık Onyekuru’yu Monaco ligimiz tamamlanmadan çağırdı, gözü arkada, gönlü Florya’da kalsa da gitmek zorunda kaldı. Kiralık Andone iki ağır sakatlık sonucu bizde kalmaz. kiralık Lemina veda etti, kiralık Jean Michael Seri ile de devam edilmeyebilir. Kısıtlı gelir ve UEFA sınırlamaları nedeniyle takımımızın bol kiracılı eski bir apartmanı andırdığını bir kez daha vurgulayalım.

Görünen o ki yalnızca Ryan DONK ile kontrat uzatacağız. Bu durumda orta sahamız yok olmuştur, acil olarak bek ihtiyacımız vardır.  Öte yandan DONK hariç bu 9 ismin ayrılmasıyla maaş bütçesinde 16 milyon Euro’yu aşan bir boşluk oluşmuştur. Doğru planlamayla bu durum bir fırsat penceresi olarak görülebilir.

İkinci adım eksilen oyuncuların ikamesi için transfer bütçesi yaratmak çünkü UEFA FFP settlement agreement gereği elde ettiğimiz bonservis geliri kadar oyuncu satın alabiliriz. Burada satılabilecek çok az oyuncumuz olduğunu görüyoruz yani kiralık oyuncuların fazla olduğu ve biraz da yaşlı kadronun maaş yüküyle denk olmayan düşük bir global piyasa değerlemesi söz konusu.  Mutlaka satılması gereken birinci isim sporculuk karakteri gelişmemiş “problem çocuk” Younes Belhanda. En başta alınması doğru bir seçim değildi, Faslının kontratı da bir acayip, umarım bu yaz kendisiyle vedalaşmayı başaracağız.  Savunmanın merkezindeki Marcao-Luyindama ikilisine talip çıkması mümkün ancak bu ikiliyi bozarsak bir de sağlam stoper bulmak gerekecektir.  Global piyasasi olabilecek bir de Feghouli var.  Cezayirli Soso formda olup sahaya aklını verdiğinde pek çok kritik maçın kader oyuncusu olabiliyor ama 3.850.000 Euro net maaşıyla 35 milyon € toplam bütçeli takım idealinin de dışında kalmakta.

Yere düşürmeden çevirmek zorunda olduğumuz üçüncü top TFF’nin “yerli ve milli” icadı yabancı futbolcu sınırlaması.  TFF önümüzdeki sezon 14 yabancı ile sözleşme yapmayı serbest bırakıyor ama sahada en fazla 8 yabancı olabileceğini de dayatıyor.  2021-2022 sezonunda 12 yabancı (yedisi sahada), 2022-2023 sezonunda 10 yabancı (altısı sahada) diye de sınırlama sıkılaştırılmış.  (Not: Bu yazının kaleme alınmasından bir gün sonra TFF yabancı sınırlamasının uygulamasını bir sezon erteleyerek 2021-2022’ye bıraktı. Mevcut uygulama bir yıl daha geçerli olacak)

Dördüncü parametre takımın dinamizmini ve piyasa elastikiyetini artırmak için takımın yaş ortalamasının düşürülmesi, sahada veteranlar karması görüntüsü kimseyi memnun etmez.  Bu sezon başında Galatasaray’ın 11 yabancılı ideal 11’nin yaş ortalaması 31’e yaklaşıyordu!  Oysa diri, mücadeleci, topa sert, birbirine bağlı ve hedef odaklı bir takım lazım bize ve bu lige… Bir zamanlar “ne pahasına olursa olsun” diyerek bir araya getirilen yıldızlar karması kadroları artık finanse edemeyiz, performansı şöhretinin çok gerisinde eski tüfeklere ve papazlara zaten tahammül edemeyiz. Bu sezon 18 kişilik dar rotasyona mülkiyeti kulübümüzde olmak kaydıyla 23 yaş ve altı iki oyuncuyu da mutlaka monte etmeliyiz.

Beşinci yakar top futbola bağlı gelirlerimizin kaynak para birimi Türk Lirasının sürekli değer kaybetmesi ve yürürlükteki güncel düzenlemeye göre yeni transferlere gelen %40 vergi yükü.  Yeni alınacak 1 milyon Euro net maaşlı bir oyuncunun kulübe brüt maliyeti, %20 stopaj + %20 gelir vergisi üzerinden 1,66 milyon Euro’ya yükseliyor.  Türkiye’de oyuncular gelir vergisi ödemediği için %20’yi futbolcuya yansıtmak da kısa vadede mümkün görünmemekte.  Üstelik devlet de tam ve zamanında ödenen stopajın amatör branşlarda kullanılmak üzere kulüplere iadesi uygulamasını sona erdirdi.  Kazancın dibe vurduğu sezonda yeni vergi uygulaması büyük bir kambur olmaya namzet.

Yukarıdaki maliyet planlamasında biten sezona Florya’da  başlamış ama Galatasaray’dan ayrılan dokuz oyuncu için 16 milyon Euro’yu aşan bir maaş bütçesi açığa çıkmıştı.  Kaçınılmaz olarak pek çok yeni oyuncu alarak yepyeni bir takım omurgası oluşturacaksak ve toplam maaş bütçesini 35 milyon € olarak hedefliyorsak kadronun en pahalı oyuncularına da kement atmak durumdayız.

Bonservis geliri de elde edeceğimiz düşünüldüğünde muhakkak satmamız gereken Younès Belhanda yeni kulübüyle imza attığında maaş bütçemizden 3,35 milyon Euro daha düşeriz. Ajax’a kiralık gönderdiğimiz ama geri dönecek 1986 doğumlu Ryan Babel’i başka bir kulübe gönderebilirsek 2,5 milyon Euro daha tasarruf etme ihtimali doğabilir.  Mevcut kadromuzda Sofiane Feghouli yıllık net 3,85 milyon Euro ile en yüksek ikinci maaşa sahip ama iyi bir bonservis geliri elde edilemeyecekse risk alıp Soso’yu kadroda tutmak da ihtimaller arasında. Belhanda’yı satmak kadar büyük bir önceliğimiz de, mutlu olacağı bir ligde talibini bulup (muhtemelen USA-MLS) sansasyonel Radamel FALCAO kontratından çıkmaktır.

Falcao – Belhanda – Feghouli

Sanal alemde histeri krizleri yaratan, futbolla ilgili olmayan sahte celebrity figürlerin bile diline doladığı, taraftarın yolunu gözlediği, binlerce insan tarafından havalimanında karşılanan, stadyumda özel imza töreniyle lanse edilen büyük yıldız EL TIGRE maalesef sahada bekleneni veremedi. “Şampiyonlar Liginde iki maç kazandırsa maaşını çıkarır” diyenler hatırlar mı bilmem ama kendisine çok umut bağlanan altı maçın üçünü kaçırdı. Oynayabildiği üç maçta kaleye isabetli şut dahi atmaya muvaffak olamadı.  Trabzonspor ve Başakşehir ile oynanan dört maçın hiçbirinde sahada değildi. Aşil tendon / diz / baldır derken 45 dakikadan fazla süre alabildiği lig maçlarının sayısı 13! Sözün özü, Falcao kendisinden büyük beklentisi olmayanları haklı çıkardı ve “Futbolda Popülizmin İflası” nın sembol isimlerinden birine dönüştü. 

http://ilkercanalp.com/2019/09/04/en-uzun-transfer-mevsimi-el-tigre/  (İstanbul’a ilk geldiğinde Falcao ve Galatasaray hakkında bir futbol yazısı)

2 Eylül 2019 tarihli KAP bildirimine göre FALCAO Galatasaray’dan yıllık net 5 milyon Euro maaş alıyor.  KAP bildiriminde başka detay yok ve sezonluk maliyetinin 6,5 ila 8 milyon Euro arası olduğuna dair pek çok spekülasyon çıkmasına rağmen kulüp detayları açıklamadı.  Radamel FALCAO’nun parçalı forma giyeceği resmen açıklandığında (02/09/2019) 1 Euro = 6,38 TL idi. Bu yazının kaleme alındığı 28 Temmuz 2020’de 1 Euro 8,20 TL’ye kadar yükseldi. İmza tarihinden bugüne dek Falcao’nun çıplak, net, vergisiz maaşındaki yalnızca kur farkı 9.100.000 TL ediyor! Daha dün imzaladığımız Sixty & Magdeburger sponsorluk anlaşmasının neredeyse 1/3’ü tek kontratın 11 aylık kur farkına gitmiş vaziyette! UEFA CL gelirinin olmadığı, yayıncı kuruluşun taahhütlerinden yan çizerek sürekli kesintiye gittiği, yeni sezon için kombine satılması mümkün görünmeyen, yüz binlerce insanın işsiz kaldığı ve herkesin alım gücünün düştüğü dönemde FALCAO bu maliyet yüküyle bizimle kalamaz. Kemer sıkıp takım bütçesini küçültmek durumunda olan Galatasaray’da böyle pahalı bir futbolcunun yer alması gerçekçi değil…  Bu yıl ligde attığı 10 gol ve kupada Tuzlaspor’a attığı gol karşılığında bu seviyede ücret ödeyemeyiz, “Seneye 25-30 gol atar belki” diye adak adayacak halimiz de yok.

Sonuçta Belhanda+Babel+Falcao üçlüsüyle yollar ayrılırsa minimum 11 milyon Euro daha bütçede rahatlama mümkün olur.  Sofiane Feghouli ise elde edilmesi muhtemel bonservis bedeline göre ayrıca değerlendirilmelidir ancak salt garanti maaş olarak düşünürsek yeni maliyet platosunda sırıtan bir kalem olarak durmaktadır.

Sahada sekiz yabancı sınırı, ilk 11’de üç pozisyonun T.C. pasaportlu futbolcular tarafından doldurulacağı anlamına geliyor.  Karmaşayı azaltmak için üç pozisyon seçip, yedeklerini de Türk oyunculardan seçenler sezon içinde rahat ederler. Örneğin stoper, sol bek, ve sağ açığı Türk olan bir kulüp, yedeklerini de Türk olarak takımına katmayı başarırsa ceza ve sakatlık durumlarında daha az panik yaşayabilir. Ya da birkaç farklı pozisyonda oynayabilecek, çok yönlü (versatile) Türk oyuncu bulmak gerekir ki, o daha zor görünmekte. 

Sahada yalnız 8 yabancı yer alabileceğine göre, 14 yabancı ile sözleşme imzalayarak altı ismi tribüne oturtmak israfa girer. 2020-21 sezonunda Galatasaray’ın kadrosunda 10 en fazla 11 sözleşmeli yabancı bulundurması makul olacaktır. Güzel oyunun ruhuna aykırı bu saçma sınırlama ve kuralların kaldırılması için de kulüp tüm imkanlarıyla kulis yapmalı ve kamuoyu yaratmalıdır.  Elbette vergi cenneti tropik adaların vatandaşlık dağıtması misali, 250.000 Euro bedelli taşınmaz tapusu eşliğinde resmi makamlara başvurup T.C. pasaportu alacak yabancıları oynatma imkanı da zorlanabilir!!

Mevcut yabancı oyuncu kontratlarına bakacak olursak MUSLERA-DONK-LINNES-MARCAO-LUYINDAMA-SEKIDIKA-SARACCHI-FEGHOULI ile Florya’dan uzaktaki DIAGNE? ve RYAN BABEL? On yabancı oyuncumuz kaldıysa, kontenjana göre dört oyuncu almak teorik olarak mümkün. Anlamsız israfı önlemek adına, yukarıda tarif edildiği gibi en fazla bir yeni yabancı oyuncuyla daha sözleşme yapılması önerilir ama yerli piyasası ve takım formasyonu açısından bu imkansız görünüyor.  Galatasaray seviyesinden epey uzak olan Sekidika’nın kiralanması durumda rakam iki, sahadan ziyade sosyal medyada etkili Pinky Pie Babel’den kurtulmayı başarırsak yeni yabancı transfer sayısı üç olur.  Burada kritik isim Mbaye DIAGNE.. Disiplin anlayışı ve profesyonel yaklaşımı sporcu olmaya uygun değilken, bu arızalı karakteri başka kulübe satabilir miyiz yoksa Fatih TERİM’den psikiyatri uzmanı gibi Senegalliyi yola getirmesini mi bekleyeceğiz? DIAGNE için Kasımpaşa’ya 13,5 milyon Euro tutarında bir bonservis ödemiştik, yatırım verimliliği adına da bu karar kritik.  Hatırlamamak olmaz, Kasımpaşa oyuncuyu Çin’den bedavaya almıştı! Diagne’den bağımsız yaratılacak transfer bütçesi yetmezse yine kaçınılmaz olarak bonservisi elinde olan ya da kiralık oyuncular ön planda olacaktır.

Mbaye Diagne

Ne yazık ki profesyonel futbol takımımızda Türk oyuncular açısından daha sıkıntılı durumdayız. Şu anda ilk 11’de yer alacak ya da ilk 11’i zorlayacak görünürde 5 oyuncumuz var. Emre AKBABA, Ömer BAYRAM, Adem BÜYÜK, Taylan ANTALYALI ve Sivasspor’dan yeni transfer Emre KILINÇ… Şener Özbayraklı, Jimmy Durmaz, Ahmet Çalık kadroda ritmi tutturamadılar ve muhtemelen bu isimlerle yollar ayrılabilir. Kayserispor’a kiralık giden Emre Taşdemir’in son durumunu bilemiyoruz.  Florya’da yetişen Emin BAYRAM, Atalay BABACAN, Yunus AKGÜN gibi isimler ise “birer umut” olmayı halen sürdürüyorlar.  Dolayısıyla 4-5 de Türk oyuncu transfer etmek gerekecek.  Bu Türk oyuncular için birkaç “ön şart” belirlersek seçenekler işin başında netleşir, başımız daha az ağrır kanaatindeyim

  1. Tercihen 30 yaş üstü oyuncularla ilgilenilmemelidir
  2. 2018-19 ve 2019-20 sezonlarındaki performans sürekliliği olan oyunculara öncelik verilmelidir
  3. Maç istatistikleri, sakatlık ve ceza durumu gibi detaylar ortada olsa da oyuncunun son durumu, alışkanlıkları, sporcu karakteri ve psikolojik direnç düzeyi farklı kaynaklardan özenle soruşturulmalıdır
  4. Aktif spordan kopmuş, bireysel fitness yapan, bir zamanlar kariyeri parlak eski oyuncular için rehabilitasyon merkezi olamayız
  5. Galatasaray’da daha önce forma giymiş ve ayrılmış oyuncuların kulübümüz hakkındaki his ve düşüncelerini iyi tartmalıyız.  Bizden nahoş şeklinde ayrılmış, Florya’yı kürkçü dükkanı olarak gören isimler bu yaz oluşacak yeni kadronun da havasını bozmaya yetecektir
  6. Futbol ailesinin ya da magazin dünyasının enfekte figürleriyle içli dışlı olan, düzensiz hayat / agresyon / kriminal vaka gibi pürüzleri olanlardan itinayla uzak durmalıyız
  7. Galatasaray’ı kariyer fırsatı ya da Avrupa’nın beş büyük ligi için basamak görecek futbolcular aramalıyız. Bizi emeklilik öncesi son durak ya da aile düzenini bozmamak adına İstanbul’da yeni adres olarak görenlerden hayır gelmez
  8. Türk oyuncularla TL kontrat yapacağız, beğenmeyene kariyerinde başarılar dileyip masadan kalkacağız.

Takım kimyası ve total performans anlamında en büyük güvencemiz yine Fatih TERİM… 2020-21 sezonu için en büyük dayanağımız da Fatih TERİM…  Yalnızca kazandığı başarılar, kaldırdığı kupalar ve bize kattıkları değil konu… Hocamız 1 Kasım 2019’da maç sonu basın toplantısında şunu söylemişti:

“Transfer yaparken oyuncuların geçmişine harcama yapıyoruz halbuki geleceğine harcama yapmamız gerekir”

İşte bu cümle yaz mevsiminin parolası olmalı. Elbette bu cümlenin şöhretli yabancı futbolculara yönelik sarf edildiğini düşünmek mümkün ama hocanın futbolcuyu pasaportuna göre değil karakterine / yeteneğine / aidiyetine göre tasnif ettiğinin de şahidiyiz.   Bu cümlenin TFF’nin yabancı sınırı saçmalığından önce dile getirildiği ve yerli piyasasındaki darboğaz nedeniyle artık geçerli olmayabileceği öne sürülebilir ama TFF’nin oyunun ruhuna aykırı kararı asla sürpriz olmasa gerek?  Futbolun her zerresine nüfuz etmiş merkez siyasetin bıkkınlık veren “yerli ve milli söylemi” varken, ta şike döneminde “gerekirse hep birlikte birkaç yıl Avrupa’ya gitmeyiverelim” çıkışları yok muydu? R.Tayyip Erdoğan stadyumlardaki ARENA isminin Türkçe olmamasından bahisle değiştirilmesini isterken daha resmi bildirim gelmeden tesislerinin adını değiştirmek için yarışan kulüpleri unuttuk mu?  Galatasaray sahaya 11 yabancıyla çıktığında “İstiklal marşını söyleyecek adam yok” diyen saray şeytanlarını hatırlıyor olmalıyız.  “Yurt dışına döviz gidiyor, Milli Takım zora düşüyor, bizim çocuklarımız süre alamıyor” söylemleri bilinirken TFF’nin son kararı kesinlikle sürpriz değildir. Futbol alemini yakından izleyen kimse için şok yaratmaz ya da yapılmış hazır planları çöpe atma mazereti sayılamaz. PLAN dediğiniz, olumlu ve olumsuz senaryolara intibak becerinizi test etme süreçleri değil midir zaten?

Bu yaz mevsiminin parolasını Kasım 2019’da belirleyen hocamız mutlu ve huzurluysa “başarı garantili teknik direktör” olarak meslektaşlarından ayrılır ama işte huzursuzsa, kafası dağınıksa, uğraşmaması gereken işler önüne dosya olarak gidiyorsa sonunda tüm Galatasaraylılar üzülüyor.  Mevcut yönetimin siyasi ömrü üzerine tahmin yürütmek kolay değil lakin görevde kaldıkları süre boyunca Fatih hocaya arzuladığı çalışma koşullarını azami sağlamak durumundalar.  Hoca ile kaderlerini birleştirdiler, bu yoldan dönüş yok!  Hocanın her istediği futbolcuyu alamazlar ama hocanın asla istemediği isimleri de Florya’ya sokmamalılar. 

Fatih TERİM Galatasaraylıları hep uzak ufuklara ve büyük hayallere özendirse de, aslında gayet realist biri. Mealen:  “Hocam bütçe bu, kurallar malum, bizim düşüncelerimiz ve beklentilerimiz şudur, senin Florya mutfağında bu malzemeyle en iyi yemeği yapacağına inanıyoruz. Sen de bize sezona dair talep ve beklentilerini söyle ki lazım olan hazırlığı yapalım, elden gelen tedbirleri alalım” denecek, fazlasına gerek yok. Mutlaka samimi olunmalı, iletişimde aracı kullanmamalı, dedikoduculara kulak asmamalı. Futbolun duayeni Galatasaraylı hocayı bir şekilde “hoş” tutmalı Sportif A.Ş. yöneticileri.  Başka çareleri yok ama bunun farkında olduklarından tam emin değilim?

Rekabet açısından yukarıdaki zorlu koşullar Fenerbahçe ve Beşiktaş için de aynen hatta fazlasıyla geçerli..  Trabzonspor düşük maliyetli kadrosunu muhafaza ettiği ve stoper tandemini istikrarlı hale getirdiği takdirde yeşil sahada daha avantajlı görünse de kör göze parmak yönetim zaafları ve teknik adam sorunu nedeniyle yine tökezleyebilir.  Çöpsüz üzüm tadındaki Başakşehir ise siyasi iktidarın ve kerameti kendinden menkul gelir kaynaklarının sayesinde lig yarışına “pole position” olarak başlar.

Biz ise her koyunun kendi bacağından asılacağı varsayımıyla sezon başında seçeceğimiz doğrulara uygun planlı hareket etmeliyiz. Sanal kalabalıkların asla tatmin olmayacak hırs ve arzularına ya da medya rüzgarına kapılırsak eldeki plandan sapar, bildiğimizi de unuturuz. Ayrıca bazı koyunlar uçurumdan aşağı atlıyor ya da kasabın bıçağını yalıyor diye o çürükler familyasına yakın durmak zorunda da değiliz.

Futbolun aktörleri değişmedikçe önümüzdeki sezon yine “ZORLU” olacak ama Galatasaray’ın olduğu her yerde UMUDA daima yer vardır. Yeter ki yapacağımız plana sadakat ve işler ters giderken temel stratejiden sapmayacak dirayetimiz olsun…

Jupp DERWALL

En uzun transfer mevsimi: EL TIGRE

Futbola dair en sevmediğim dönem olan transfer mevsimi bu yaz hakikaten bıkkınlık verdi. Her yıl hafızayı sıfırlayarak şımaran insanların sayısı artıyor ya da sosyal medya sayesinde daha görünür hale geliyorlar. Transferde çalım atıldığını, Temmuz ayında şampiyon olunduğunu, KAP bildirimiyle kupa alındığını düşünenlere tahammül etmeye çalışan tüm sporseverlere “geçmiş olsun” derken bu histerik dönemin bittiğine memnunum, çok şükür..

Muhtelif sınıflamalara tabi tutmak mümkün olsa da futbolda esasen iki tip transfer olduğu kanaatindeyim. İlkinde uzun süre takip edilerek seçilen oyuncunun potansiyeline ve geleceğine yatırım yapılır. Her seçim doğru olamayacağına göre risklidir ama getirisi de büyüktür. İkinci tip transferlerde ise oyuncunun kariyerine ve geçmişine bakarak yüksek maliyet üstlenilir. Çoğu zaman ortada bir yatırım olmamasına rağmen yine risklidir ancak sağladığı rating yüksektir.

Genelde ülkemizde spor gazetelerinde sürmanşet olacak, TV kanallarında daha fazla yer alacak, kulüp yöneticilerinin bol bol fotoğraf çektirebileceği, endüstriyel seyircinin sosyal medyada rakip kulüplerin taraftarlarına yaratıcı laf sokma denemeleri yapmasına vesile olacak “ikinci tip” transferler tercih ediliyor.  Kabaca son 10 yıla baktığımızda kulüplerin mali açıdan neden batık olduğunu ve yaz aylarında taraftarın hararetini yükselten ikinci tip transferlerin bizi ancak üçüncü sınıf futbol ülkesi yapabildiğini sadece transfere olan yaklaşıma bakarak dahi yorumlamak mümkün. 

UEFA ile yapılan çok sıkı yapılandırma anlaşması ile yıllardır süren kıt kaynaklarla büyük beklentileri yönetme cenderesi arasında sıkışan Galatasaray Sportif A.Ş. yönetimi bu yaz dönemi aslında gayet iyi iş çıkardı. Giden oyuncuların tamamı vadesini doldurmuş isimlerdi (Maliyeti nedeniyle kadroda tutamadığımız Henry Onyekuru gibi isimler hariçtir). Hatta keşke A takımda süre alamayacak birkaç genç oyuncumuzu daha düzenli oynayabilecekleri düzgün kulüplere kiralayabilseydik. Kalanlardan bir tek Selçuk İnan’a verilen 4.000.000 TL garantili bir yıllık kontratı anlamak zor. Kaptanı seviyoruz, geçmişte bize büyük hizmeti oldu ama son üç yıllık performansına bakınca sözleşme uzatımı maliyet / performans dengesi açısından hiç makul değil. Yeni gelenlerden Şener Özbayraklı’nın yabancı sınırlaması ihtimaline karşı tedbiren alındığını, futbol oyun geometrisini tam anlamadığını düşündüğüm Emre Mor’un da zihnen rehabilite edilebileceği umuduyla Florya’ya getirildiğini düşünüyorum.  Diğer oyuncuların hem umulan fayda hem de üstlenilen maliyet açısından sınıfı geçtiğini söyleyebiliriz.  Sahadaki performanslarının da bu başarıyı devam ettirmesini diliyoruz.  Sui misal emsal olmayacağı için, geçmiş yıllardaki transfer faciaları ile karşılaştırmadan emeği geçenlere de teşekkür edelim

Şimdi geldik fantastik bir serüvene dönüşen Radamel Falcao García Zárate transferine…

Her futbol takımı iyi bir santrfora ihtiyaç duyar. Hele ki günümüz futbolunda topun saha içindeki dolaşım hızının artması, oyuncuların yükselen fiziksel kapasitesi sonucu savunma önlemlerinin sıkılaşması sonucu az sayıdaki pozisyonda çerçeveyi bulan becerikli santrfor daha kıymetlidir.  Seyredenler hemen hatırlayacaktır, eskiden single malt whisky kıvamında damıtılmış golcüler vardı. Oyun içinde az görünen ama topu bir şekilde çerçeveye gönderen mahir ve kurnaz tilkiler.  Tanju Çolak, Mario Jardel, Romario, Gary Lineker, Hugo Sánchez gibi örnekler aklıma geliyor. Modern futbol tek vuruş becerisi olan ya da altı pası karıştıran golcülerden daha fazlasını istiyor artık.  Mümkünse savunmanın ileri karakolu gibi hücum pres yapsın, iri kıyım stoperlerle boğuşabilsin, oyun sıkıştığında pas istasyonu olsun, sırtı dönük oynayabilsin, atamıyorsa attırsın vs.  Süper karışık kumpir misali hepsini bir arada yapan santrfora çok çok az rastlanıyor, fiyatları da astronomik olup dudak uçuklatıyor.  José Mourinho yönetimindeki Chelsea performansıyla Didier Drogba bu örneklerden biriydi, biz kariyerinin final performansını parçalı formayla izledik ve sahadaki karizmasıyla dahi iz bırakanlardan olduğunu görmüş olduk.

Chelsea’s Didier Drogba celebrates with the trophy during the Barclays Premier League match between Chelsea and Sunderland at the Stamford Bridge, London on May 24, 2015. Picture: David Klein.

 Mesela bir dönem Hollandalı süper santrfor geleneği vardı.  Marco Van Basten, Ruud Van Nistelrooy, Dennis Bergkamp, Robin Van Persie gibi.  Bunlardan biri ülkemize de geldi, Sabiha Gökçen havalimanında büyük kalabalıkla karşılandı, çok yüksek maaşla tatilini yaptı gitti.   Dolayısıyla ne tür bir şaşaa ile gelindiği değil, geldikten sonra yapılanlar ve hatıralarda yaşayacak güzel anılar önemli.. Benim beğendiğim birkaç santrforla anılar galerisini kapatalım: Rudi Völler, Jean-Pierre Papin, George Weah, Raul, Jari Litmanen, Brezilyalı gerçek Ronaldo, Thierry Hénry, Zlatan Ibrahimovic.  Görüldüğü üzere oynadıkları dönemler, elde ettikleri başarılar, oyun stilleri oldukça farklı

Aktif santrforlar içinde kimi almak istersin deseler, önce fiyatını sorar sonra da para benden çıkmıyorsa Robert Lewandowski derdim 🙂  Gerçi onu da diyemiyorum Bayern München sözleşmesini 2023’e dek uzattı Polonyalı ile..


Hasan Salihamidžić – Robert Lewandowski – Karl Heinz Rummenige

Bu bölümün özel konuğu ise 2012 yılında FIFA Ballon D’or sıralamasında yılın 11’ine giren, dünyanın en iyi üç forvetinden biri olarak aynı kategoride Cristiano Ronaldo + Lionel Messi ile yarışan ve bu konumu %100 hak etmiş Kolombiyalı Radamel FALCAO. 

Radamel Falcao – Lionel Messi

Porto ve Atletico Madrid performanslarıyla dünyanın konuştuğu Falcao’yu benim övmem yersiz olur, sözü FC Barcelona teknik direktörü olduğu dönemdeki Pep Guardiola’ya bırakalım: “Ceza sahasındaki Falcao dünyanın en iyi golcüsüdür

Aradan koskoca yedi sene geçmiş takvimler 2019’u gösterdiğine göre güncel verilere geçiyoruz şimdi.

Geçen sezon AS Monaco 20 takımlı Fransa Ligue 1’de 17. olmuş, küme düşme hattının hemen üzeri…

Radamel Falcao 38 haftalık lig mücadelesinde 33 maçta yer almış ve 2564 dakika oynamış. 66 faul karşılığı 10 sarı kart görmüş. İki asist yapmış, 14 kez ofsayta düşmüş. 42 şutta kaleyi bulurken, üç şutu direkten dönmüş. 2018-2019 Ligue 1 sezonunda Monaco santrforu Radamel Falcao üçü penaltıdan toplam 15 gol atmış (dördü ilk yarılar, 11’i ikinci yarılar) 15 golün dokuzu deplasmanda ağlara gitmiş. Ligin her iki maçında da gol attığı takımlar Stade Rennais ve Amiens. Ligin zirvesindeki ilk dört takıma golü yok. 

Geçen yılın verileri bize neler söylüyor?  Monaco santrforunun 2018-2019 sezonunda devamlılık sorunu olmamış, ligin önemli bir kısmında sahada, maç başına 78 dakikası var.  Maç başına isabetli şut sayısı az gibi görünse de, kaleyi bulan şutların gole dönüşme oranı yüksek. Burada Monaco’nun Falcao’yu yeterince pozisyona sokamadığı ama Kolombiyalı’nın bulduğu uygun pozisyonları pek ziyan etmediği yorumu yapılabilir.  Ligin tepesindeki takımlara gol atamaması yine takıma bağlanabileceği gibi, o takımlardaki üst düzey defansif anlayışa da yorulabilir. Peki biz ne bekleyelim EL TIGRE’den? FALCAO’dan 2012 yılındaki yırtıcı, patlayıcı, maç gecesi stoperlerin rüyasına giren kaplan olmasını beklemek haksızlık olacaktır. Araya yıllar, sakatlıklar, yorgunluklar girdi.

Radamel Falcao’nun kariyeri boyunca yaşadığı sakatlıkların dökümünü gösteren grafik

Falcao bugün üst düzey pozisyon bilgisi olan, son vuruşta mahir, profesyonelce yaşayan yetenekli bir santrfor. Geçen sezon iki kere dörder hafta, bir kere beş hafta tabelayı değiştirememiş.  “Negredo 35 attı, Falcao 40 atar” gibi espriler yapmak ya da “İstanbul’daki her maç tabelayı değiştirir” beklentisine girmek hem saçma hem manasız.  Sakatlık, ceza olmazsa elinden geleni yapacak ve bu sezon herkesi memnun edecektir. Bugün göklere çıkarıp, yarın iki maç vasat oynarsa yerin dibine sokanlara fırsat vermemek adına bilhassa not düşmek isterim.   Galatasaray statik ve yavaş oyununu sürdürürse, Falcao sürekli iki rakip stoperin arasında kalırsa, topsuz koşularına iyi paslar gelmezse 3 forvet ile de skor problemini çözemeyiz.

Burada Falcao’nun yeteneklerini uzun uzadıya anlatacak değilim, 2012’de dünyanın en iyi futbolcusu olmayı hak ettiğine inanan otoritelerle aynı taraftayım. FC Porto ve Atletico Madrid performanslarını izlememiş futbolsever olduğunu da sanmam.  Tepeden tırnağa gol sanatkarı olan Kolombiyalı da gelmiş geçmiş tüm transferler gibi şu an umut bağlanan bir ihtimal ama yeri gelmişken kesin olan iki şeyi yazalım. Öncelikle “Penaltı kazanırsak kim atar?” sıkıntımız kesin olarak bitmiştir, Falcao farklı lezzetlerde neredeyse garantili penaltı atan bir futbolcu. İkinci olarak da Selçuk İnan’ın doğum günü artık dünyanın uzak coğrafyalarında bilinecek çünkü muhtemelen Falcao ile birlikte pasta kesecekler. Falcao ve Selçuk İnan bir yıl arayla aynı gün doğmuşlar (10 Şubat 1985 ve 1986)

FIFA 2012 The Best Eleven

Oyuncunun piyasa değerine ve maliyetine bakalım şimdi. Kariyerinin sonbaharındaki Radamel yaklaşık beş ay sonra 34 yaşında olacak. Falcao birinci tercihi olacağını düşündüğüm La Liga’ya dönemedi. Mutlu olduğu bir diğer ülke Portekiz zaten onun maaşını ödeyemezdi.  En iyi zamanında Premier League ile doku uyuşmazlığı yaşadığını biliyoruz. Serie A, Bundesliga gibi önde gelen liglerden gerçek bir talibi çıkmadı. Kariyeri parlak, popüler, ilgi odağı tam bir 9 numara olmasına rağmen Japonya, Çin, Arap yarımadasından da spektaküler teklifler almadı.  Muhtemelen kendisi de uzak diyarlara gitmeyi içine sindiremedi. Ligue 1’de geçen sezon attığı 15 gol olmasa belki küme düşecek Monaco’nun ona minnettar olması beklenirken onu tutmaya pek gönüllü değildi, bir yıl kontratı olmasına rağmen bıraktı.  Falcao’nun da yaşadığı rutinden bıktığı anlaşılıyor. Monaco’yu İstanbul’a endekslersek her yeri Ulus-Etiler-Bebek ama futbolcu olarak oyundan keyif almak adına tribüne baktğınızda ortam hormonlu Başakşehir?  Hedef kalmamış, hırs yok, tutku yok sadece lüks yaşam, bol para, güzel hava 🙂  Falcao ile öyle ya da böyle vedalaşan Monaco’nun bu yaz transfer ettiği Ben Yedder 29 yaşında, 1.70 boyunda ve istatistikleri Falcao’nun gerisinde.  Üzerine Fenerbahçe’nin kuyruğuna teneke bağlayarak gönderdiği Cezayirli Islam Slimani’yi aldılar.  Monaco maaş bütçesinden tasarruf etmenin ötesinde sportif yapılanmasını tamamen değiştirecek belki de.. Bizi ilgilendiren kısmı onlar en azından iki alternatif bulmadan yıldız santrforlarını bırakmadılar, biz ise gönlümüze düşen yıldız için son güne kadar bekledik.  Bu bekleyişin menajer ayağında ise bu işin global uyanıklarından Jorge Mendes ve Ahmet Bulut yer aldı.  Bu ikilinin Galatasaray Sportif A.Ş. yönetimini dünyada başka santrfor kalmadığına ikna etmesini hayret ve takdirle karşılıyorum.  Zamana sığmayan çalışmalara rağmen profesyonel dünyanın umulmadık bariyerlerine takılsaydık, Falcao ismiyle transa geçenler EL TIGRE alınamamışken Rumen Andone ile yetinir miydi? Düşünmek bile istemiyorum.  “Oyuncu bize söz verdi, dik durdu, çok delikanlı çocuk, biz ona güvendik” gibi açıklamalar / izahatlar getirenler ise bir gün başka bir sözleşme sürecinde çok üzülürler, aman diyelim.

Gelelim santrfor alım-satım politikamıza. 2017-2018 sezonunda 29 gol atan Bafétimbi Gomis bir şekilde huzur kaçıran bir şeyler yaptı ki, o yaz Suudi Arabistan’a satıldı.  Alan, Modeste vs. derken geçen yıl Ağustos sonunda Fikret Orman bonservis konusunda diretmese Vagner Love alınıyordu neredeyse! 2018-2019 sezonuna Eren Derdiyok ile girilince da  Galatasaray kısırdöngüye girdi. Sahada çok fazla fırsat kaçırıldı, beraberinde büyük bir fırsat maliyeti de doğdu.  Taraftar “forveeeet” diye çıldırdı. O sırada Kasımpaşa’da leblebi gibi gol atan, attıkça maskesini takan bir Senegalli belirdi. Galatasaray ara transferin son gününde 10 milyon Euro + bonus bastırdı Mbaye Diagne’yi aldı. Yetmedi Yunan golcü Kostas Mitroglou da kiralandı. Beklendiği üzere Diagne ile Galatasaray’ın kimyası tutmadı.  Senegallide onu Juventus’a kadar taşıyan bir yetenek ve bu yetenekle epey uyumsuz kafa yapısı var.  Atanamamış Mario Balotelli olarak benzer arızalarla yaşıyor bu hayatı.  Kendisini nihayet transferi son günü rakibimiz Brugge’ye uğurladık.  Çok iyi tanıdığı Marcao ve Luyindama’ya karşı Şampiyonlar Ligi maçında ne yapacağını merak etmiyor değilim. Kostas ise maalesef eski günlerinin çok uzağında, bir şekilde erken emeklilik havasında sanki.  Yakın zamanda da Kostas’ı Hollanda’ya uğurladık.  Umarım ikisi de başarılı olurlar.  Ocak ayındaki bu transferlerden iki ders alınmalıydı bence. İlki “önemli işini son güne bırakma”  İkincisi de “Bir daha Diagne misali psikolojisi arızalı futbolcu alma”   Hatta bunlar yazılı olmayan kurala dönüşmeliydi. İkinci dersi aldık mı bilmiyorum ama birinci dersi almayıp deadline performer olmaya karar verdiğimiz anlaşılıyor.  Heyecanı sevdiğimiz kesin…

Gelirine oranla ciddi borcu olan, her mali yıl ikinci ligde takım kuracak kadar faiz ödeyen, UEFA ile imzaladığı settlement agreement ile aldığı nefes bile izlenen, kamu bankalarıyla birikmiş borçlarını yeniden yapılandırarak mali bağımsızlıkta son hamlesini yapan, taşınmazlarıyla ilgili yüksek maliyetli projelere sponsor bulamadığı için henüz başlayamamış başka bir kulüp tek bir sporcuya yılda net vergisiz 5 milyon Euro öder miydi?  Türkiye’de öder elbette, hiç onu sormuyorum, Avrupa’da böyle çılgın bir kulüp çıkar mıydı?  Bu salt bir Galatasaray eleştirisi asla değildir, ülkece gerçeklerle bağımızı koparmanın bugüne dek yarattığı sonuçlara dikkat çekmek içindir.

Bir ülke düşünün ekonomiye güven dip yapmış, işsizlik artıyor, 249 liralık forma pahalı bulunuyor, yürürlükteki naklen yayın ihalesi son dakikada bedeli kırpılarak direkten dönüyor, sponsorlar mumla aranıyor ve zorlukla bulunuyor ama herkes takımlarında yıldız seyretmek istiyor, star isimler bekliyor, “kaç paraysa verilsin alınsın” diyor.  Belli ki gerçekler bizi boğuyor, hayallere kapılmak ferahlatıyor ama ülkenin tüm stadyumlarında izlenen bu film mutlu son vaat etmiyor.

Dünya futbolunda inanılmaz paralar dönmekte, gerçekten izahı kolay değil. Örneğin Atletico Madrid bu yaz geleceğin süper yıldızı olacağına inandığı Joao Felix için 126 milyon Euro ödedi. Manchester City Atletico Madrid’in İspanyol ön liberosu Rodrigo için 70 milyon Euro, Juventus’un Portekizli sağ beki Joao Cancelo’ya 65 milyon Euro bonservis ödedi.  Bu bedellere yetişmek, bu piyasanın ekabir oyuncularıyla aşık atmak mümkün değil !

Genç Radamel River Plate formasıyla

Misal Radamel Falcao 15 yaşında Kolombiya U-17 milli takımında parladı, River Plate tarafından 300 bin £ karşılığı transfer edildi. FC Porto 2009’da 23 yaşındaki oyuncuyu 5,5 milyon € bonservisle aldı. Portekiz kulübü aynı dönem Lisandro Lopez’i 24 milyona Olympique Lyon’a satmıştı!  İki yıl sonra Porto 25 yaşındaki FALCAO’yu 40 milyon € karşılığı Atletico Madrid’e sattı. Bu transferle İspanyol ekibi yaklaşık aynı bedelle Manchester City’e verdiği Sergio Agüero’nun yerini doldurmuş oldu.  Bunlar akıllı kulüpler ve özenilesi işlerdir, doğru örneklere bakalım. Brezilya’yı arka bahçesi gibi kullanma (PORTO) ya da La Liga cazibesi (MADRID) benzeri avantajlar bizde olmasa da buradaki doğru hamleleri iyi anlamak gerekiyor.

Öte yandan oyuncuya ödenen yüksek bedellerin her derde deva olmayacağını aslında bu işin zirvesi Neymar Jr. ispatladı.  Paris Saint Germain Brezilyalı yıldıza 222 milyon Euro bonservis ödedi. Stadyumda yapılan lansman, dünyada gündem olmanın heyecanı derken Neymar Paris’te havasını bulamadı, Ligue 1’de kekremsi futbol oynadı, Şampiyonlar Ligi’nde mucize yaratamadı, sık sık sakatlandı, magazin haberlerine hatta kriminal vakalara malzeme oldu. Bugün PSG seyircisini kendisini hiç iyi anmıyor, takımdan gitmesi için gün sayıyor, PSG’nin Arap sahibi yüksek bedelle satmaya çalışıyor.  Soru şu: Neymar transferinden sonra PSG hangi başarıyı kazanmıştır ki, biz o başarıya “Brezilyalı olmasaydı elde edilemezdi” diyelim ?  Yok öyle bir başarı, bunu oynadığı takımı da peşine takarak tek başına yapacak futbolcular da milyonda bir çıkıyor!

NEYMAR 10 hafta sürecek sakatlığının ilk dakikalarında acı içinde…

Risk aslında Falcao’nun yaşı, performansı hatta sakatlık geçmişi de değil.  Riskli konu oyuncunun son sözleşmesine denk gelen sözleşmenin maliyeti ve süresi. Beş ay sonra 34 yaşında olacak Falcao üç yıllık kontrata imza attı. Özellikle üçüncü yıl kendisinden yüksek performans beklemek bir parça haksızlık olur. İlk iki yılın aksine üçüncü yıl verim alamayacaksak da Galatasaray açısından bu kontratın yıllığı 7,5 milyona gelmiş olur ki hesabımıza uymaz. Keşke imkan olabilseydi 2+1 yıllığına imza atılsaydı, elbette oyuncu üç yıl kafası rahat olacağı için Galatasaray’ı seçti, onun da farkındayız. Kolombiyalı santrfor bu meblağların daha fazlasına imza atmaya alışkın olabilir Galatasaray Spor Kulübü profesyonel futbol takımında 5 milyon Euro garanti maaşlı oyuncu bulundurmaya pek alışkın değil.  Beş milyon Euro maaşın yalnız %15 stopajı Euro/TL 6.30 kurdan 4.725.000 TL yapıyor.  Sadece stopajı karşılamak için en az 70 bin Falcao tişörtü satmak gerekiyor, bu arada döviz kurlarının bir yıl sonra nereye gideceğini de kimse bilmiyor. Yaşı ilerlemiş ve kariyerinde ciddi sakatlıklara da duçar olmuş bir yıldızı performans kaybına karşı sigortalatmak ve bu sayede kulübün olası kaybını tazmin etmek düşünülmeli mi? Bana sorarsanız, kesinlikle…

Galatasaray’ın bugün ideal 11’ine mutlaka Falcao’yu yazıyoruz, kalan 10 futbolcumuzun yıllık net maaş ortalaması 2,5 milyon Euro, Falcao bunun iki katını alacak.  İşler iyi giderken gazetelerin spor sayfalarını “Florya’da bahar havası” başlıkları süslerken, istenen skorlar gelmezse bakışlar golcüye dönebilir.  Dahası “çuvalla para alıyor, o kurtarsın takımı” lafları soyunma odasında dönmeye başlarsa takım kimyası bozulur.  Parayı da geçtim, Falcao’nun popstar muamelesi görmesi, tüm ilginin ona dönmesi, seyircinin Kolombiyalıyı göklere çıkarırken takımda başka bir ya da iki oyuncuyu hedef alması da tatsızlık çıkarabilir. Tam bu noktada Fatih Terim hocamızın eline bakıyoruz, futbolun dilini akıcı konuşan yıldızlarla kurduğu bağa ve onları ortak hedefe götürme becerisine güveniyoruz.  Takım içi dengeler gözetilmezse, en büyük golcülerin nasıl yalnızlaşacağını Mario Jardel örneğiyle hatırlıyoruz.

Super Mario Jardel

Peki Falcao çok mu pahalı, maliyeti yanlış mı?  Bonservis ve imza parası ödenmediğini düşünülünce, üç yıllık paket 15 milyon Euro ediyor.  Jorge Mendes ve Ahmet Bulut’a ne kadar ödendiğini bilemediğimiz için bu detayı kenara park ediyoruz. Negredo, Slimani, Van Persie, Soldado gibi harici örneklerle birilerine nazire yapmaktansa Galatasaray’ın geçmişine bakalım.  Didier Drogba 1,5 sezon için net 10 milyon Euro aldı Galatasaray’dan, Bafétimbi Gomis üç sezon için 15,05 milyon Euro’ya maliyete imza atmıştı.  Yeni yıldızımızın maliyetinin bir kısmını Sayın Erden Timur öncülüğünde NEF İnşaat’ın karşılayacağını memnuniyetle öğrendik. Kolombiyalının yaratmasını umduğu rüzgarı da düşününce “neden olmasın?” diyor insan… Böyle bir potansiyele “hayır” demek kolay değil..   Nasıl anlatalım başka, kuyu derin değil, ip kısa


El también artillero de la Selección Colombia  (Kolombiya milli formasıyla FALCAO)

İpi uzatmak için dünya futbol piyasasında belli bölgeleri hinterland olarak seçmek, parlak yetenekleri herkesten önce keşfedecek ve onları global piyasaya sunacak organizasyonu kurmaktan başka çare yok…  Florya’da genç futbolcu yetiştirmek ve sportif başarıya bağlı gelirleri artırmak dışında ürün ve hizmetleriyle futbol ekonomisini tüketici lehine geliştirirken aynı zamanda büyütmek de gerekiyor.  Müşteri deneyimini adım adım planlayan bir marka olarak “Yıldızımız geldiğine göre forma ve tişört satarız” ezberini seslendirenleri ciddiye almamak şart.  Falcao’nun imaj hakları hakkında kulübün söz hakkı ya da payı var mı, Türkiye’de bir markanın reklam yüzü olursa ne kazanabiliriz, Galatasaray’ın düzenlediği tanıtım etkinliklerine Falcao’nun hangi sıklıkta katılacağı profesyonel bir şekilde düzenlenmiş mi?

Falcao temalı reklam

Bunları merak etmek hatta talep etmek gerekmiyor mu? Şu kadar twitter takipçisi, bu kadar YouTube görüntülemesi bize ne kazandırdı? Her kulübün sakız gibi çiğnediği 25 milyon taraftar palavrasının “her Çinliye bir portakal satsak” nostaljisinden farkı ne?  Falcao 5 milyon Euro maaşı hak ediyor ama ciroda 1 milyar TL barajını aşan GSRAY Sportif A.Ş. yıllarca sürekli zarar ettikten sonra nihayet 2018-2019 mali yılında 30 milyon TL kâr açıklıyor. Bir yıllık çabanın sonucu elde edilen bu rakam Falcao’nun çıplak / net / vergisiz maaşından az..  Kısacası Galatasaray ince buz tabakası üzerinde kramponla koşuyor ve daima en doğru yere basmak zorunda.

Bir de bu işin kadro mühendisliği kısmı var. 31 Mayıs 2020’de sözleşmesi bitecek oyuncularımızı sıralayalım: Selçuk İNAN, Ryan DONK, Yuto NAGATOMO, MARIANO, NZONZI, SERI, Emre MOR, Florin ANDONE ve LEMINA… Yani önümüzdeki yaz yepyeni bir orta saha kuracağız, en az 6-7 oyuncu almak zorunda kalacağız. 1986 doğumlu Babel, Falcao, Muslera bir yıl daha yaşlanmış olacak. UEFA regülasyonu gereği AL/SAT dengesinde kimi satacağız? Benim favorim 2021’de sözleşmesi bitecek Younes Belhanda olur ama bugünden piyasayı yoklamakta fayda var. Yeşil sahaya dönersek bugün Muslera sahaya çıkamazsa kalecimiz yeni transferimiz Okan Kocuk.. Standart stoper ikilimizin arkasında Ahmet Çalık var ya da Ahmet CL esame listesinde yer almadığı için Ryan Donk ile savunmaya yama yapacağız. Birkaç pozisyonu yedekleyebilen istikrarlı Martin Linnes’e yer kalmadı, yazık oldu. 1986 doğumlu Mariano yoksa  Şener Özbayraklı, 1986 doğumlu Nagatomo olmazsa Ömer Bayram veya Emre Taşdemir kadroda yer bulacak.  Elbette dünya üzerinde 22 üst düzey oyuncusu olan çok az takım var ama bizim takımın üretken olması beklenen ön tarafı oyuna dair çok şey vaat ederken, arka taraf her an ağrısı tutacak dolgu diş gibi.. Bir de gelecek sezonlardan itibaren dayatılması muhtemel yabancı oyuncu sınırlaması saçmalığı var ki, TFF emir beklediği yerlerden herhalde uygulamanın esaslarını bekliyor ??

Geliniz  2019-2020 sezonu kadromuzdan T.C. pasaportlu bir 11 yapalım. Kaleci: Okan Kocuk Defans: Şener Özbayraklı – Ahmet Çalık – Emre Taşdemir – Ömer Bayram Orta Saha: Celil Yüksel – Jimmy Durmaz – Emre Mor – Atalay Babacan   Forvet: Yunus Akgün – Adem Büyük     Bu 11 Süper Lig’de kaçıncı olurdu acaba?  T.C. tabiyetindeki oyuncularla yabancıların arasındaki fark tehlikeli biçimde açılmış durumda, TFF de bunun farkında!  Potansiyeli en yüksek yerli oyuncumuz Emre Akbaba’nın yeşil sahalara randımanlı bir şekilde dönmesini umuyor, bir kez daha geçmiş olsun diyoruz.

Peki Kolombiyalı yıldızımıza ne anlatalım Türkiye hakkında?  Bazı stadyumlardaki bozuk zeminleri ve kasap stoperleri, her stadyumda rastlanan vasat ve çifte standartlı hakemleri mutlaka anlatmak gerekiyor.  Birkaç dakikalık medya övgüsüne nail olmak için yıldız futbolcuyu gaddar tekmelerle durdurmaktan çekinmeyecek tipleri ya da sporculuk kariyerindeki ilk kırmızı kartı ona göstermek için karın ağrısı çekecek hakemleri nasıl anlatmalı acaba? Ekmek arası köfte misali, faul arası futbol oynandığını ve rekabetin sportif kaliteden öte medyatik itiş kakış üzerinden yürüdüğünü anlatmak gerekiyor. Şımarıkları sevmeyen ve her sezon zirveyi kovalayan bir kulüpte formanın hakkını verenlerin çok sevildiğini, sevilenlerin bir ömür Galatasaray’a manen bağlandıklarını zaten kendisi yaşayarak görecektir. Florya’ya adapte olması, hocası ile iyi anlaşması, takımdaki manevi iklime pozitif katkı yapması çok önemli..

Fatih TERİM

Elbette Radamel Falcao ligde penaltısız 20 gol atarsa, üzerine Şampiyonlar Ligi grubunda 3 tane araya sıkıştırsa her türlü tespit, endişe veya öngörülerin anlamsızlaşacağının da farkındayım, ki inşallah fazlası da olur. Hepimiz mest oluruz. Ne yazık ki transfer döneminde sergilenen ve görgüsüzlüğe varan şımarıklığın ya da sanal alemdeki maymunlukların şamarını yiyeceksek de bu Kolombiyalıdan olmasın çünkü faturasını ödeyemeyiz.

Dolayısıyla yüreğin huzur bulsun, kafan hiç karışmasın, ayağın düz bassın, heyecan kanını tutuştursun, vurduğun GOL olsun EL TIGRE..

Sen armanın / formanın hakkını verirsen, ömrüne sığmayacak kadar çok sever bu camia seni..

Kral ve sarayı 😉

Bienvenido a Estambul EL TIGRE

Galatasaray Model: Quick Checklist for Football Management

Galatasaray Spor Kulübü başkanı Sayın Dursun Özbek, sık sık “varsa projeniz getirin, herkese kapım açık” diyerek üyelere çağrıda bulunuyor.  Uzmanlık alanım olmayan bir konuda kendisine proje sunmak biraz iddialı olur ama Florya’daki futbol yönetiminde üst üste gelen hatalar ve göz göre göre düşülen tuzaklar konuyla ilgili herkese serbest yorum yapma cesareti aşılayacak hale geldi.

Yine de çizmeyi aşmadan, futbola dair master plan oluşumunda zerre-i miskal katkısı olmasını umarak bir liste hazırladım.  Denenmişleri biliyoruz, eksikleri görüyoruz, dünyadaki örnekleri göz önünde bulundurarak herkesin bildiği “yeni şeyler” söylemek lazım.. Belki de tüm yollar Roma’ya çıkmıyordur, belki ciğeri yandığı için hariçten gazel okuyanların sesi bu kez işitilir ve takdir görür.

Galatasaray’a her yıl sürekli anılacak değil, sayıları hafızayı zorladığından tarihleri karıştırılacak başarılar gerektiğini bilerek ve elbette 2000 yılı UEFA Kupası zaferini yad ederek, 17 Mayıs 2017’den ilhamla 17 maddelik öneriler şu şekilde derlenmiştir:

1- U17 UEFA Avrupa futbol şampiyonasında yarı final oynayan U-17 milli futbol takımında Galatasaray forması giyen 6 oyuncumuz var.  Turnuva sonrası yurda dönüşlerinde bu evlatlarımızı ve hatta takım arkadaşlarını da kamuoyu nezdinde taltif edin, şımarmalarına sebep olmayacak biçimde ödüllendirmek de düşünülebilir. Yaz tatili dönüşünde ise bu altılıyı futbol görgü ve kültürlerinin gelişeceği ve forma şansı bulacakları kaliteli liglerden birinde gençlere değer veren Avrupalı kulüplere kiralayın.  İki yıl sonrasında geri döndüklerinde 19 yaşında ve Avrupa tedrisatından geçmiş Galatasaraylı bir omurgamız olur.  Okul durumu veya ailevi sebeplerle yurt dışına gitmeyi tercih etmeyenleri de A takımın müstakbel 24 kişilik kadrosu için mercek altına alın.

 
2- Altyapıdaki teknik kadroların yeterliliklerini profesyonel olarak analiz ettirin ama en güzeli altyapının başına Jan Olde Riekerink’in çok ötesinde yetkin bir yabancı koordinatör getirin.  
Doğru bir Alman tercih ederseniz plan, disiplin ve Almanya’daki Türk gençlerine erişim olanağı elde edersiniz.  
Doğru bir Fransız getirirseniz, frankofon Avrupa ve Afrika’da Fransızca konuşulan ülkelerdeki yetenekli gençlere ulaşma şansınız olur.  Farklı isimler detayına girersek, Güney Afrika’yı mesken tutan Muhsin Ertuğral hocadan belli süreyle istifade edilebilir.  Sıfırdan kurduğu kulüple Romanya şampiyonu olan efsanemiz Gheorghe HAGI ile mutlaka istişare edilmelidir.  Bizim gençlerimiz Viitorul Constanta’ya kiralanabilir ya da HAGI tedrisatından geçmiş gençlerin öncelikli satın alma hakkı yıllık belli bir bedel karşılığı   alınabilir.  
Mesela bu yıl UEFA Şampiyonlar Ligi’nde yarı final oynayan Monaco mucize sayılmamalıdır zira doğru planlamanın eseridir bu başarı.  Monaco’da kadro mühendisliğini üstlenen yetenek avcısı (talent-spotter) Luis Campos kısa süre önce ayda 40.000 Euro maaşla Fransa’nın Lille kulübüne geçti ve geçer geçmez 23 yaş altı yedi oyuncuyu yeni kulübünün kadrosuna kattı.  Şu anda Lille kulübünde çılgın Arjantinli teknik direktör Marcelo Bielsa ve Portekizli Luis Campos kafa kafaya vermiş durumdalar.  Çok değil iki sezon sonra Monaco, Olympique Lyon ve PSG’yi geçip Lille Fransa Ligue 1 şampiyonu olursa şaşırmayın. Luis Campos son kulübü Monaco’ya madden ne kazandırmıştır diye merak edenler, şu an Manchester United forması giyen ve yeni Thierry Henry olarak lanse edilen 22 yaşındaki Anthony Martial ismini ve kariyerini araştırmalıdırlar. Organizasyonlar arası işbirliği bazında da Belçika, Hollanda ve Kuzey Avrupa’da kulüp satın alamasak bile, bir veya iki kulüple yetiştirici kulüp anlaşması da yapabiliriz. 
 
3- Kemerburgaz tesisine geçmemizi beklemeden, Florya’daki çim sahaların bakımını lütfen eksiksiz şekilde tamamlayın.
 
4- Mevcut kadromuzdan 31 Mayıs 2017 itibariyle sözleşmesi sona eren hiçbir oyuncuya yeni kontrat teklif etmeyin.  Takımda huzursuzluk çıkaran, gruplaşma yoluyla iktidar mücadelesi veren, Galatasaray’ın başarısından ziyade kendi piyasasını gözeten, yetersiz performansına mükemmel mazeretler üreten ve soyunma odasının sırlarını dışarı üfüren kim varsa delilleriyle birlikte tespit ettikten sonra ya satın, ya kiralayın ya da süresiz kadro dışı bırakın.  Sıfırdan kadro kuramayacağımıza göre, çürük elmaları ayıklamak şarttır, kaçınılmazdır.  Kalan elmalara da iyi bir ders olacaktır.
 
5- FIFA & UEFA & TFF normlarına uyumlu ceza-ödül yönetmeliğini tüm takıma açıkça izah edin. Yerli oyunculara Türkçe, yabancı oyunculara hem ana dillerinde – hem İngilizce olarak bu yönetmeliği imzalatın, varsa menajerlerinin de parafını alın.
 
6- Bundan böyle T.C. pasaportu taşıyan ve yerli statüsünde oynayacak tüm futbolcularla Türk Lirası (TL) üzerinden kontrat yapın.  Bu öneri aynı zamanda UEFA’nın Galatasaray’a verdiği 1 yıllık müsabakalardan men cezasının 2 Mart 2016 tarihli gerekçeli kararında kulübümüze tavsiye olarak yer almaktadır.
 
7- Yapacağınız tüm yeni kontratları brüt ücret üzerinden yapın.  Yerli ya da yabancı futbolcular, tıpkı Avrupa’da olduğu gibi kazançları üzerinden tahakkuk edecek her türlü vergiyi diğer mükellefler gibi ceplerinden ödesinler.
 
8- 30 yaş üzeri futbolculara bonservis ödemeyin, tercihen son durağı Galatasaray olacak oyunculardan uzak durun.  En ideali, 28 yaşın üzerinde hiçbir futbolcuyla ilgilenmeyin.
 
9- Bir önceki sezon oynadığı kulüpte sakatlık + ceza nedeniyle toplam müsabakaların %25 ve daha fazlasında forma giyememiş oyuncuları transfer etmeyin.  Tüm takımı da uzun süreli sakatlık riskini kapsayacak klozlar dahilinde sigortalamak için farklı kuruluşlardan fiyat teklifleri alın.
 
10- Scouting çalışmanızı tanıdık menajerler portföyü üzerinden değil, dünya genelindeki nitelikli futbolcular üzerinden gerçekleştirin.  Önerilen değil, seçtiğiniz futbolcularla temas kurun. Galatasaray Spor Kulübü’ndeki mevcut scout ekibinin yönlendirmeleri kulübe kazanç olarak dönüyorsa onlara bonus verin, tamamen isabetsiz tavsiyeler veriyorlarsa farklı çözümler arayın. Örneğin dünyada farklı kulüpler için tarama faaliyeti yürüten profesyonel şirketler var, onlardan süreli hizmet alınabilir.
 
11- Galatasaray’ı geçmiş yıllarda zarara uğratmış oyuncu simsarları ile asla tekrar çalışmayın.  Takım içinde tek bir menajerin 4-5 futbolcusu olmamasına dikkat edin, menajerlerin akıl oyunlarına kapılmamanın bir yolu da budur.  “Biz almazsak Beşiktaş alır, biz imzalamazsak Fenerbahçe kapar” ve benzeri cümlelere kanıp çizginizi bozmayın.  Kadromuza katabileceğimiz yüzlerce futbolcu bulunur ama GALATASARAY bir tanedir.
 
12- (Yıllık ücret x kontrat süresi) x en az %10 kolaycılığı üzerinden yüksek menajerlik ücretleri ödemeyin.  Galatasaray’ı gönül rahatlığıyla tercih eden oyuncu, menajerinin çıkaracağı maddi pürüz yüzünden gelmemezlik etmez.  Gelmiyorsa da, kendi takdiridir.
 
13- Takımın toplam yıllık maliyetini 45 milyon Euro civarına indirin ve NBA benzeri salary cap uygulaması getirin.  Örneğin “üstün başarı ödülleri hariç, bir futbolcu yılda maksimum 2,5 milyon Euro gelir elde eder”   Şu an kadroda olup bu barajın üzerinde kalanlara da, olası kontrat yenilemede kuralın onlar için de geçerli olacağını bildirin. 
 
14- Teknik direktör Igor TUDOR ile yola devam edilecekse kendisine 2017-2018 sezonunun tamamında çalışacağınızın güvencesini verin, takıma teknik patronun tartışmasız TUDOR olduğunu bildirin ve asla sözünüzden dönmeyin
 
15- Eğer Florya’nın futbol aklı Cenk ERGÜN ise ve kendisinin üzerine deneyimli bir sportif direktör getirilmeyecekse, Cenk’e bütçeyi ve hedefleri verin, ondan sonra da asla işine karışmayın. Disiplini sağlamak, takımdan performans almak sportif direktör ve teknik kadronun işi olmalıdır.  Bu riskli bir hamledir ama Florya’daki her işe karışan yönetici profiliyle başarısızlık garanti olduğundan, kabul edilebilir risk kategorisindedir.
 
16- 2017-2018 futbol sezonu için Ali Sami YEN Stadyumu’ndaki kombine fiyatlarını olabildiğince makul tutmaya gayret edin.
 
17- Futbola dair tüm kararlarınızı, Galatasaray’ın SAYGIN İŞVEREN & KARİYER FIRSATI olması hedefini gözeterek alın.  Krampon giyen profesyonelleri formanın önündeki arma için savaşan sporcular haline getirmek yöneticilik sanatıdır, formanın arkasındaki isimlerin unutulmaması için onları hayatlarında şahit olmadıkları yoğunlukta onurlandıracak olan da Galatasaray taraftarıdır.
 
TRANSFER EDİLECEK SPORCULARDA KONTROL PARAMETRELERİ
 
 
– Piyasa değeri  (oyuncunun Avrupa pazarındaki ortalama ederi nedir, Türkiye’ye getirmek için üzerine konacak makul % mark-up ne olabilir?)
– Bonservis bedeli  (oyuncu daha önce maksimum hangi bedelle kulüpler arasında el değiştirmiştir? mevcut kulübünden serbestiyet kazanıp free agent olması için ne kadar süre kalmıştır?)
– Kontrat süresi  (yönetim kurulları görev dönemlerini çok aşan kontratlar yapmamalı, sözleşmelere + x YIL opsiyonu koymalıdır)
– Yıllık ücret  ( fayda/maliyet analizi iyi yapılmalı, yüksek garanti maaşlar yerine maç başına primle dengelenmiş benefit paketleri önermelidir )
 
– Yaşı
– Yeteneği ve oyun stili
– Kulüp kariyeri
– Milli Takım geçmişi
– Hangi ülkede yetiştiği
– Kaç kulüp değiştirdiği
– Hangi teknik adamlarla çalıştığı
– Fiziksel özellikleri
– Sakatlık geçmişi ve diğer sağlık sorunları
– Disiplin sorunları
– Takım kimyasına uyumu
– Aile hayatı ve sosyal alışkanlıkları
– Sigara, alkol, uyuşturucu, kumar, hızlı gece hayatı gibi sporcuya yakışmayan defolara olan mesafesi
Yukarıdaki satırların spor yönetimine meraklı bir amatörün acemi denemesi olarak kabul edilmesini rica ederim.  Galatasaraylıların katkısıyla Türkiye’nin en güçlü spor markası elbette en iyisini bulacak ve ismini yedi düvele yine ve tekrar ezberletecektir.