Muhalefetin Anatomisi ve Rotası Üzerine

İnsanın hata, kusur ve zaafları olabileceğine göre, insanların bir arada bulunduğu karmaşık organizasyonlarda da bazı aksaklıklar bulunması gayet doğaldır.  Galatasaray Spor Kulübü canlı bir organizmaya benzetilirse vaktinde iyi tedavi edilememiş hastalıkları, yenileyemediği için eksilen beden direnci ve ilk kez maruz kaldığı / kalacağı harici riskler ile ayakta durduğunu varsaymak pekala mümkün.  Bu yazımızın ana fikri hekimlere verilen en eski öğütlerden bir aslında: Medice, cura te ipsum  (doktor, sen önce kendini iyileştir

Peş peşe kaleme alınacak birkaç makale ile kulüpteki muhalif hareketler ve muktedir reflekslerine dair bazı tespit, düşünce ve önerileri paylaşacağız.  Bugünkü öznemiz ise “muhalefet ”

Burada muhalefet olarak kavramsallaştıracağımız yapının yeknesak blok olmadığını söyleyerek başlayalım, bilakis çeşitlilik arz eder. İtiraz edilenler birbirine benzese de, memnuniyetsizlik dozajları ya da ileri sürülen alternatifler farklıdır.  Muhalefetin tamamı “derhal iktidar” iddiası da taşımayabilir. Kısaca burada konu edilecek kavram seçilmiş iktidarı en fazla sorgulayan, memnuniyetsizliğini saklamayan ve iktidarı derhal veya vadesi geldiğinde tasfiye etmek isteyen herkesi kapsar.  Tanımdan devam edersek, seçimle göreve gelinen benzer yapılarda üç ana blok olduğu varsayılabilir. 

  • İktidar ile destekçileri
  • Muhtelif muhalif odaklar
  • Sessiz çoğunluk

Sessiz çoğunluğun bir kısmı iktidarın icraatını ve muhalefetin itirazları sakince dinler, kayda değer bulduklarını not eder. Günü geldiğinde ağırlığını koyar ve tarafını seçer.  Bugün Kulübümüzün üye listesinde yer alan bir kısım sessiz çoğunluk unsurları da kulüple manevi bağı çoktan kopmuş yazısız mezar taşlarını andırır. Onları hayata döndüremeyiz ama ilgili Tüzük maddesi işletilmediği bir şekilde aritmetikte yer işgal etmeyi sürdürürler.  Çözüme dair sorumluluk seçilmiş yönetim kurullarına ve genel kurulun tamamına aittir.

Tedaviye niyetlenen hekime verilen ilk öğütlerden biri kendisini iyileştirmesiymiş madem, muhalif düşünce ve eylemler için de bu klasik öneriyi tekrarlıyoruz.Kibir, bencillik, açgözlülük, haset, riya, dedikodu, rövanş alma hırsıyla soyunacağınız hiçbir işin sonunda Galatasaray için doğru, güzel, hayırlı neticeler alınmasını beklemeyin. Bu insani defolar birer palto misali kolayca vestiyere bırakılamayacağına göre; kudreti, serveti, marifeti ne olursa olsun her birey içindeki şeytanın kamçıladığı aç hayvanları dizginlemek zorundadır.  Bu muazzam bir otokontrol neticesi de olabilir ama en güzeli GALATASARAY’ın her birimizden önemli, değerli, anlamlı ve kalıcı olduğuna ikna olup her adımda “bu yapacağım iş Galatasaray’ın faydasına mıdır?” diye düşünmekten bir an dahi vazgeçmemektir.

Kulübün bekası, itibarı ve başarısı dışında pusulaya ihtiyaç duymamaktır. 

Sahne ışıklarının gözleri kör ettiğini bilmektir, boğazın dokuz boğum olduğunu unutmamaktır.  Sağlam bir ekibin ölçütleri arasında içlerinden biri çizgisini bozduğunda, pusulayı şaşırdığında, içindeki şeytanla mücadele edemediğinde onu uyarmak ve doğru yola sevk etmek mutlaka sayılmalıdır. 

Hekim kendisini iyileştirmeyi başardıktan sonra ikinci görevi üstlendiği misyonu sorgulamak ve konumunu doğru tayin etmektir. Burada yeri gelmişken hem bir konuya değinmek, hem de bir şehir efsanesini sorgulamak gerekiyor.  Seçimle iktidarın değiştiği yerlerde her zaman muhalif eylem ve söylemlere rastlanır.  Hele Galatasaray gibi bazılarının iktidar için sırasını beklediği camiada, “Bizde muhalefet olmaz, Galatasaray’da muhalefet yoktur” söylemi küçük çaplı bir şehir efsanesidir.  Biliyoruz ki muhalefetin varlığı demokrasinin gereği, karşıt fikirlerin kalitesi / kalibresi değişim ve ilerlemenin lokomotifidir.  Galatasaray üzerine alternatif fikirleri, farklı yaklaşımları, özgün projeleri olan kişiler/gruplar olmasa, iktidar çalışma ve kendisini ispatlama azmini sürdüremez ve tembelleşir.  Dahası, iktidar sona erdiğinde yerine geçecek gücü toparlamak zaman kaybına dönüşür.  Galatasaray Spor Kulübünün kaderini seçilmiş yönetimler çiziyor olsa da, kulübün ilerlemesi ve gelişmesi ancak nitelikli muhalefet ile mümkündür.  Sarı-kırmızının talihsizliği tam da burada başlar çünkü ülkede yerleşik “dostlar alışverişte görsün” anlayışı bize de sızmıştır.  İktidarların başarısızlığını bekleyerek ya da arzulayarak muhalefet olunmaz hatta kötünün iyisi olmak da Galatasaray için yetmez, marifet o dönemin en iyisi olmak için olabildiğince gayret sarf etmektir.

Galatasaray’da iktidar koltuğu pek tatlı olduğundan, seçilmiş yönetimler sorgulayıcı, üretken, adil muhalif hareketlerden bile hoşnut olmazken, topa sert giren tüm çıkışları yaşamsal tehdit olarak algılayabilmektedir. Bu da tekrarını sık gördüğümüz vahim yanlışlardan biri… Eninde sonunda seçmen tarafından tercih edilmek bir yarışın sonucu olacaksa da muhalif kişi ve grupların iktidarları zayıflatmak uğruna Galatasaray’ın kurumsal itibarına gölge düşürmekten ve fikir mücadelesini nizami zeminin dışına taşımaktan özenle kaçınması şarttır. 

Bir denizaltı düşünelim. Düşman donanmasına ait savaş gemisini su altından torpillemesi görev emri olabilir ama aynı denizaltı personeli sonunda o geminin güvertesine çıkmak istiyorsa yapmaları gereken eski zamanların deniz savaşları gibi gemiye bordalamak ve elde yalın silah yüz yüze mücadele etmeyi göze almaktır.  Dolayısıyla cesur olmak, kartları açık oynamak, yan yollara pek sapmamak gerekiyor. Sinsilik, içten pazarlıklı haller, tuzak kurup üstünlük elde etme çabası olsa olsa hızla batmakta olan bir geminin güvertesine çıkmanıza yol açabilir!

Kişisel defolarını aşarak medeni bir tavır sergileyen muhalefetten diğer beklenti “adil” olması ve empati kurabilmesi…  Yönetenleri eleştirirken ya da hata yaptıklarını iddia ederken sergiledikleri doğal ve/veya haklı refleksin çeyreğini, yine iktidarların doğru işler ve isabetli kararlarını takdir ederken de göstermeliler.  Bu tavır Türkiye’de genel kabul gören saldırgan, gürültücü, “sözde sert / özde tırt” muhalefet akımının tersine olsa da en azından bir fayda ve iki koz sağlayacaktır

  1. İktidar gerçekten kulübün yararına bir adım attıysa camiadan alacakları destek aynı çizgide adımların tekrarlanmasına ya da belirlenen doğrudan sapılmamasına yol açacaktır (sürdürülebilirlik & yönetimde istikrar)
  2. İktidar ya da muhalefetin parçası olmayan geniş tabanlı seçmen grubu muhalif hareketi temsil edenlerin adil, olgun ve kulübü önceleyen tavırlarını takdir edeceklerdir (itibar sermayesi)
  3. İktidar şımarır, dağılır ya da doğrudan saparsa bu kez muhalefet çok daha sert bir söylemle tenkit hakkı kazanır ve yine seçmen geçmişte doğruyu takdir ettiğini hatırladığı adil muhalefetin güncel sert çıkışını çok daha dikkate değer ve anlamlı bulacaktır  (siyasi rekabette mukayeseli üstünlük)

Muhalefetin diğer bir sorumluluğu ise farkındalığı artırmak, katılımı çoğaltmaktır.  Ortalamadan bahsedersek kaydı açık üyelerin %20’si bile genel kurullara katılmıyor.  Katılanların çoğu kulüp başkanının sunuş konuşması dışında olup biteni dikkatli takip etmez, fuaye alanı ya da koridorlardaki samimi sosyalleşmeye daha fazla vakit ayırırlar.  500 sayfayı bulan mufassal faaliyet raporlarını hakkını vererek inceleyen 100 üye ya vardır ya yoktur.  Seçimlere katılım da kaydı açık üyelerin %50’sini bulsa da ötesi istisnadır.  Kısacası düzenli aidat ödeyen ama yüzünü görmediğimiz, gelmeyen, gitmeyen, ses vermeyen, iştirak etmeyen epey üyemiz mevcut.  Öncelikle bu katılım istatistikleri ve eğilimleri dikkatle izlenmeli ve raporlanmalı, ki buradan ayakları yere basan çıkarımlar yapmak mümkün olsun.  Sosyal medyada hesap açmış “fake account” olmadığına göre bu insanlar, onları da çok sesli demokrasiye dahil etmenin yolları aranmalıdır.  İktidarlar sığ ve bulanık suda balık avlamayı alışkanlık hale getirmişse, katılımın (sorgulamanın) artmasını istemeyeceklerdir, ki genelde bu durumdan haz etmezler.  Derin Galatasaray imgesinin de fiiliyatta karşılığı olmadığına göre hakiki derinliği önce fikirlerde sonra katılım gösterenlerin aidiyetinde aramak gerekir.  Muhalefet farklı iletişim kanallarından üzerine ölü toprağı serpilmiş kalabalığa ulaşıp onların bir kısmını hareketlendirebilirse bu üyeler kendilerine kimin sesinin ulaştığı bilerek oyuna dahil olacaklardır. Gerçi bugün seçim simsarlarına sorsak katılımı artırmanın yolu olarak “aidat borcundan ötürü kaydı kapalı üyelerin tüm birikmiş borçlarını biz ödeyelim, sonra bir şekilde onlara ulaşır ibra oylamasına veya seçime davet ederiz” diye plan kurmaları normaldir.  Bir kez daha ifade edelim ki, karşılık bekleyerek birinin aidat borcunu kapatmak hür iradeye suikast girişimidir, kulübümüzde seçimler hür iradenin sonucunu ilan eden süreçler değilse kimse bunun hayrını görmez. Bu husustaki kötü alışkanlığın azalarak yok olduğunu memnuniyetle görmekteyiz. Yeri gelmişken senelerdir aidat ödemeyen ve varlıkları/yoklularına dair en ufak emare bulamadığımız kişilerin üyelikleri hakkında Tüzüğümüzün 20.maddesinin tavizsiz işletilmesi gerektiğini de tekrarlamış olalım.

Peki muhalefet seslenmek istediği kitleye (iktidardan memnun olmayanlar, aradığını bulamayanlar, değişim isteyenler veya farkındalığı artarak oyuna yeni girenler) ne anlatacak?  “Onlar vasat, biz iyiyiz” demek yeter mi?  “Onlar beceremedi, biz başaracağız” söylemi satar mı?  Vizyon & misyon tarifleri, ismi olup cismi olmayan projeler, yuvarlak laflar, hamasi sloganlar, tek tip kravatlar hazırsa yolu yarılamış sayılır mısınız?  Ulaşabildiği her üyenin elini sıkan, en fazla sayıda üyeye telefonla ulaşan, maksimum miktarda SMS gönderen, en renkli web sitesini hazırlayan, herkese mavi boncuk dağıtıp sürekli gülümseyen aday hiç olmazsa “en sempatik kampanya” ödülünü alır mı?  Hepsine ortak cevabımız “HAYIR”…


Devamı “pek yakında

Not: Dikkatli okurlar bu yazıda ve devamında 2021’de yapılması beklenen seçime yönelik önermeler bulunmadığını ya da başarılı seçim kampanyası için taktik ipuçlarından bahsedilmediğini fark edeceklerdir.  Okuduğunuz yazı 10 sene önce de kaleme alınabilirdi, muhtemelen birkaç yıl sonra da genel geçer doğrular olarak okunabilirliğini sürdürecektir.


“Muhalefetin Anatomisi ve Rotası Üzerine” için 4 yorum

  1. Sizi 11 yıldır takip ederim İlker Abi, fikirleriniz her zaman bana umut ışığı olmuştur. Galatasaray’da ve Türkiye’de kaliteli muhalefetin bayrağını taşıyan, hafızası diri, akl-ı selim yetişmiş abilerimizin varlığı benim gibi taraftarları hiçbir zaman karamsarlığa düşürmüyor. İyiki varsınız, hiç tanışmamış olsak bile sizi seviyor ve saygılarımı iletiyorum. ( Umarım uyku probleminizi aşmışsınızdır )

    1. Çok teşekkürler Murat kardeşim, Galatasaray’ın bizden önce var olduğunu ve bizden sonra da yaşayacağını bilince tercih ve davranışlarımıza doğru yön verebiliriz.
      Memleket meselesi de aynı şekildedir, torunlarımızın mutlu olacağı ve bizi hayırla yad edeceği ülkeyi kurmak ideal olmalı.
      Daha iyi uyuyorum bu aralar, eksik olmayasın.
      Selamlar,

  2. Galatasarayımız için umut ışığısınız İlker Abi. Yine net ve çarpıcı tespitlerin olduğu bir yazı olmuş. Gerçeklerin en şeffaf haliyle anlaşılabileceği tarzınız biz Galatasaray sevdalısı genç kardeşlerinizin için bir nevi hizmet. Teşekkür ederiz. Saygılar.

    1. Aslında umudu ve aydınlığı kişilerde değil fikirlerde aramalıyız, teşekkür ederim güzel sözleriniz için…

Naci Gençer için bir cevap yazın Cevabı iptal et

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir